Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Anarşik Teyzemle Cumartesi Yemeği ve Panait İstrati

Anarşik Teyzemle Cumartesi Yemeği ve Panait İstrati
 

*


Dün sabah telefon neşeli neşeli çaldı. Tahmin ettiğim gibi arayan Anarşik Teyzem’di. Sabahın köründe aradı, bereket erken kalkanlardanım. O da bilir ya zaten, erken kalktığımı. “Sabah kahvaltısını sıkı yapma” diye tembihledi. “Olur, Anarşik Teyzeciim” dedim.

Birkaç hafta önce beraber patlıcan turşusu kurmuştuk. Bi türlü turşuyu açıp da; kuru, pilav, turşu, salata, revani, durun bakiiimm kaçlısı oldu, hııı beşlisi olmuş; beşlisini yapamamıştık.

Aralık ayının beşi olmasına rağmen ,hava sanki bahar gelmiş gibiydi. Buna sevinmeli mi, yoksa küresel ısınma deyip içimizi karartmalı bilemedim. Ama a) şıkkının en doğrusu olduğuna karar verdim. Cumartesi keyfinin tadını bozmamalı değil mi?

Sahilden yürüyerek Anarşik Teyzemin evine gittim. Sahil cıvıl cıvıl insan kaynıyordu; yürüyen, koşan, martılara simit atan, balık tutanlarla nefisti.

Anarşik Teyzemin evi, apartmanın en üst katında olduğu için muhteşem bi körfez manzarası var. İçim açıldı, havanın güzelliğinden istifade kafsinkaf (KSK) yelken kulübünün, yelkenleri körfezde, kuğu gibi süzülüyorlardı.

Anarşik Teyzem çoktan yemekleri, salatayı ve tatlıyı yapmış; Turşuyu da törenle açtık. Yemekten önce, biraz oturup sade Türk kahvesi içtik, lafladık. Anarşik Teyzem, gelişmeleri yakından takip eder, bildiğiniz üzere. Üzüldük savaşın sürmesine, barış istemeyen kafalara… Hani bir şeyin sonucu belirsiz olunca “Allah sonumuzu hayretsin” denir ya, öyle dedik, bi işe yaramasını umar bi şekilde…

Sonra beraber sofrayı kurduk, afiyetle yedik. Üzerinize afiyet gerçekten de çok güzel olmuştu, hepsi. “Eline sağlık Anarşik Teyzeciiim” dedim. O bana, “afiyet olsun, sen şimdi salona git, ister tv seyret, ister müzik dinle, ister de kitaplara bak,” dedi. “Aaaa ama olur mu Anarşik Teyzeciim şu bulaşıkları makineye yerleştirseydim” dedim. Kızdı, “hayır dedim sana, zaten kaç haftadır gelmiyorsun, bugün misafir sayılırsın” dedi. Gönülsüz de olsa “peki” dedim.

Salona gidip müzik setine “yüksek sadakat” cd sini sürdüm. “Iııı çok hoşş” Kütüphaneyi kolaçan etmeyi başladım. Size Anarşik Teyzemin acayip bi kitap kurdu olduğunu söylemeliyim. Kütüphanesi tıka basa doludur. Hani öyle metre işi kitaplardan değil, üst üste, neler yoktur ki; bu sefer karar verdim, sıkı bir araştırma yapacağım. Birazdan Anarşik Teyzem işini bitirmiş, geldi, “hıı kitap mı bakıyorsun?” dedi. “Evet” dedim. Anarşik Teyzem bu arada müziği beğenmedi, “ayyy ne bu böyle çıkar şunu cd den, koy bugüne uygun, Beatles’da kulaklarımızın pası silinsin” dedi. “Allaaa iyiliğini versin, ilahi Anarşik Teyzeciim, adeta gözümde, Özal’ın boğaz köprüsünden geçerken, davudî sesiyle; Semraaanım, Muazzez Abacı kasetini koy da, kulaklarımızn pası silinsin tekerlemesi gibi oldu” dedim. Anarşik Teyzem güldü, ben de gülerek “Aaaa niye aklıma gelmemiş ki, nerden takılıp kalmışım bu cd ye.” Gerçekten de Beatles dinlemenin keyfi apayrıydı. “Yani Anarşik Teyzeciimm, her zamanki gibi işi biliyorsun dedim.” O da “bi de sen bilsen” dedi. “Aaa bilmez miyim, biliyorum Anarşik Teyzeciiim,” dedim. “Belli” dedi, cd ye göz atıp. Güldüm.

Anarşik Teyzem “ben biraz kestireyim” dedi. “Tabii Anarşik Teyzeciimm, rahatına bak” dedim. Ben bu arada kütüphaneyi tarumar etmeye başladım. Allamm gözlerime inanamadım; Panait İstrati / Akdeniz, orada rafın birinde, öylece mahsun mahsun duruyor. Hemen çektim aldım. Kitabın kapağı; elleri kahverengi lekelerle dolu, hafif buruşmuş yaşlı bir kadının güngörmüş elleri gibi. Remzi Kitabevi tarafından 1942 yılında basılmış, Yaşar Nabi Nayır Türkçeye çevirmiş. Hemen kanepeye uzanıp, okumaya başladım. O kadar eğlenceli ve yaşam dolu bir kitap ki, itiraf edeyim Panait Usta’yı ilk kez okuyorum.

Ama bana Steinbeck, Sait Faik, tadında ve üç yazar da aynı karakterlerde insanlarmış gibi geldi. Zira üçünün romanlarında da yaşam var. Üçünde de ağdalı bir edebiyat, vıcık vıcık sahte insan sevgisi yok. Üçü de insanların iyiliklerini, kötülüklerini, sahtekârlıklarını, ikiyüzlülüklerini, ahlak kavramlarını, çıkar ilişkilerini, dostluklarını, sevgiyi ve her şeye rağmen bunlarla yaşam olan, yaşamı anlatır. İyi niyetliler, cimriler, cömertler, gönül adamları, p.zevenkler, o.pular, keşişler, tembel, çalışkan insanlar, kadınları, adamları kullananlar, bu romanlardadır.

Akdeniz romanına gelecek olursak; içinde tavassut / istibdat / itiyat / muhavere / mukaddesat / müteessif / hayırhahlık / iktifa / taallûk / mücazat / müeezzif / gibi şimdi anlaşılmaz olan kelimeler olsa da gayet keyifle okuduğum bir roman, -ki halen okuyorum.

Hele romanlarda içinde şöyle bir satır geçince, benim keyfime diyecek olmaz, bundan büyük bir zevk duyarım.

“Beyaz pürüzsüz bir nilüfer çiçeği gibi ışıklıydı.”

Romanda öyle acı, tatlı, gülümseten kahkaha attıran satırlar var ki; size bu pazar gününde önce gülümseteni anlatmak istiyorum. Roman kahramanı 22 yaşındaki Adriyen Zografi’nin iş istediği adam “kimsin sen?” diye sorduğunda Adriyen; “Ben bir Romen köylü kadınının piçiyim, kitapları, dostluğu, serseriliği severim, biraz evvel de işçilerinize çıkışmanızı seyrederek eğleniyordum.”

Kahramanız vasıtasıyla, yazar, hiçbir millete, ırka, kin beslemediğini, dostluğa önem verdiğini sık sık vurguluyor.

Ve Suriye, Beyrut, Lübnan henüz Osmanlı’da olduğundan sık sık Türklerden, Rumlardan, Yahudilerden bahsediyor.

Suriye Şam’da iş bulup da, orada bulunan, tiyatro kumpanyasındaki Hamlet’i bilmeyen ve bunu kayıtsızlıkla karşılayan Şamlılara çok kızıyor. Patronu Herdan, onun buna bu kadar kızmasına çok gülüyor, şehirde bütün aydınları! –bürokrat- lara soruyorlar fakat kimse bilemeyince, en sonunda Adriyan kendisini, öfkeyle yerden yere vurunca Herdan’da kendini yerlere atarak gülmeye başlıyor. Bu anlatımda ben de Herdan kadar olmasa da acayip bi şekilde güldüm. Öyle ki gülme sesime Anarşik Teyzem de uyandı. “N’oluyo Nilüfer, niye gülüyorsun?” diye sorunca kitabı havada sallayarak gösterdim. “Aaa nerden buldun onu?” “tabii ki senin bitmeyen hazinenden. “İçinden sigara külü ile saç teli çıktı. İnan böylesi hatıralar ve başka gözlerin gezindiği kitaplar benim için çok değerli, Anarşik Teyzeciim.” dedim. “Benim için de öyle” dedi, Anarşik Teyzeeciim.

Vakit akşamüzeri olmak üzereydi. “Hava biraz serinledi mi ne? “Anarşik Teyzem hadi bu akşam klimayı çalıştırmayalım” dediğinde ve ben soran gözlerle baktığımda; şömineyi yakalım, yeni kuru odun aldım deyince, ben sevinçten resmen havaya zıpladım. Bu senenin ilk şöminesini dün gece yaktık. Anarşik Teyzemin mini mahzeninden bi moskado kaptım, patttttt diye açtım. Kırmızı şarap, hafif loş ışık ve Karşıyaka’nın pırlanta gerdanlığı andıran ışıkları…

Netten araştırdım, Panait Usta’nın diğer kitaplarını da alacağım, yeni kitap okumak, eski kitap gibi keyifli olmasa da idare edeceğiz.

Anarşik Teyzemle her zamanki gibi keyifli bi gün geçirdik…

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..