Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Anason Kokulu Bir Çınar Gölgesi - 2

Anason Kokulu Bir Çınar Gölgesi - 2
 


İlk Bölüm: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=186383


Bir yakamoz gibi. Evet bir yakamoz gibi. Yağmurunla ıslandı, güneş doğdu kayboldu, ay ışığı der dururdu, ışıksız kaldı. Sensiz kaldı. Karıştı gitti sularına.


Dedim ya, melisalar kokmaya başladı mı vaktim geldi demektir. Melisa, güneş batınca kokar. Hafif bir serinlik, mümkünse mehtap ister. Tıpkı yakamoz gibi. Melisa kokusuna en çok yakışanı da anason kokusudur.


Hayatım yakışıksız geçti. Oğlumu gençliğine, sevdiğine yakıştıramadı. Kızımı bana, karımı aşkıma yakıştıramadı bir de hayat. Mutluluğu, bana.


Oysa ben, bakın ne güzel yakıştırıyorum; melisa kokusunu anasonunkine. Beyaz peyniri kavuna, çağla bademi rakıya.


Bir de şarkılar var tabi. Onları hiç sormayın. Benim gibiler için iki ucu keskin bıçaktır onlar. Neredeyse her şarkıdan bir söz, bir nağme, bir saz yakalar; gittikçe üstüne gider, içtikçe şerefine içersiniz.


Allah’tan dileğim, canımı bu çınarın dibinde alsın. Mümkünse bu sofrada. “<ı>Bir kızıl goncaya benzer dudağın”ı dinlerken hatta. Aşıklar makamında, uşşakta gezinirken udumla. Buğusu damla olmuş dışından akan kadehten içtiğim buz gibi bir yudumla.


Ben ölünce mesela kürdilihicazkar çalsınlar arkamdan. Hüzzama dayanamamam. Ölünce bile dayanamam. Rast ve nihavent ise zaten hiç bana göre olmadı. En iyisi kürdilihicazkar. “<ı>Öyle dudak büküp, hor gözle bakma; bırak küçük dağlar yerinde dursun” mesela.


Ben oğlana yanarken, kız dağlayıp gitti beni. Bir çocuğa tutulmuştu lise sonda. Benimki solcu, oğlan ülkücü. Ama aşk işte, ferman dinlemez diye boşuna dememişler.


Bir de o zamanlar, bu işler daha bir farklı algılanırdı. Hayat-memat meselesiydi bu durumlar. Üniversiteyi önce çocuk kazandı. Bir sene sonra da benim kız. Uzaktan takip ettim. Ailesini tanıdım. Adam gibi adamlardı. Sesimi çıkarmadım, bilmezden, görmezden geldim. Yaşadığı her şeyi annesine anlatıyordu. O da bana.


Oğlan okulu bitirdi, bizimki uzattı. Bir de baktık aşk da yalan oldu, çamura yattı. Terk etti kızı uğursuz. Yemeden içmeden kesildi. Odasına kapanıp, saatlerce, oğlana telefonla ulaşmaya çalışıyor, kıpkırmızı gözler, çökmüş avurtlarla hayalet gibi dolaşıyordu. Bazen telefonda hıçkıra hıçkıra, saatlerce yalvarışlarını dinliyor bahçeden; içerim parçalanıyordu.


Hanım, “<ı>kız elden gidiyor bey” dedi.


“<ı>Aç konuş şu çocukla” dedim. “<ı>Derdi neymiş, biz solcuyuz diye mi çekiniyor, gelsin istesinler, verelim kızı” diye inledim.


Hanım’ı geçiştirmiş telefonda. Olmadı, aldım gururumu ayaklarımın altına, yeryüzündeki milyonlarca acılı ve yürek yangınlı “baba”nın yapabileceğini yaptım, ben de aradım çocuğu telefonla.


“<ı>Şu an bir toplantıdayım, Sizinle konuşamayacağım” dedi, buz gibi bir sesle.


Bir adamın, kız evlat babası bir adamın; adamlığından utandığı, yerin dibine geçtiği olayları ve anları yaşıyordum. Kızım yüzüme, kızımın yüzüne bakamaz olmuştu, olmuştuk.


“<ı>Babacığım, ben Kuşadası’nda bir iş buldum; bir özel hastanede danışma sekreterliği yapacağım, müsaade edersen evden ayrılmak istiyorum” dedi bir gün. İçim acımıştı. Yutkunamadım, boğazıma koskoca bir taş parçası durdu sandım. Dilimle dişimin arasında “<ı>peki babacığım” diyebildim. Kız zaten yaşayan bir ölüydü, değişiklik iyi gelir diye düşündüm.


Hep beraber gittik. Evini, barkını, düzenini ayarladık; bir ay kadar da yanında kaldık ve döndük.


İlk zamanlar haftada bir-iki defa telefonla arıyor, konuşuyorduk. Kelimeleri olumlu, sesi berbattı. Kelimelerini bizden kaçırabiliyor; yürek yangınını ise istese de saklayamıyordu. İşte tam o günlere denk geldi oğlanın şehit düşmesi.


Kara haberi alır almaz, kızı da aradık telefonla. Ağabeyi’nin cenazesine çağıracaktık ama işten ayrıldığını söylediler. Evinde telefon yoktu, cep telefonu ise kapalı veriyordu. Oğlanın cenazesi, Hakkari’den getirilene kadar tekrar geri gelmek üzere apar-topar Kuşadası’na gittim.


(Sonraki bölüm: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=187687 )

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..