Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Anastasya

Anastasya
 

“Anastasya” Çınlayan Sedir Dizisi’nin bu ilk kitabında Rus işadamı Vladimir MEGRE’nin 1994 yılında Sibirya ormanlarına yaptığı ticâri gezinin hikayesini anlatmaktadır. Buraya ilk gittiğinde ihtiyar iki beyle tanışır. Bu ihtiyar beylerden biri şöyle demektedir:

 “Çınlayan bir sedir ağacımız var, onun kesilme zamanı geldi. Onu kesin ve küçük parçalara ayırarak insanlara dağıtın, bunu para karşılığı yapmayın. Tanrı sediri kozmik enerjiyi biriktirsin diye yarattı. Seven insan bir ışın yayar. Bu ışın saniyenin binde biri kadar bir sürede gezegenlere, oradan da Dünya’ya yansır ve tüm canlılara hayat verir. Güneş de bu ışının tamamlanmamış bir tayfını yansıtan gezegenlerden biridir. İnsandan evrene yansıyan, uzayda yol alabilen sadece aydınlık ışındır. Evrenden yeryüzüne dönen de sadece olumlu, hayırlı ışın. Kötü duyguların tesiri altındaki insan karanlık ışınlar yayar. Karanlık ışınlar yükselemez ve Dünya’nın derinliklerine gömülür. Yeryüzüne tekrar yansımaları da volkanik patlamalar, depremler, savaşlar şeklinde olur. Bir sedir ağacı beş yüz elli yıl yaşar. Milyonlarca iğne yaprağıyla gece gündüz demeden o aydınlık enerjiyi ve tayfını yakalayıp biriktirir. Sedirin ömrü boyunca üzerinden geçen tüm cisimler aydınlık enerjiyi yansıtır. Ufacık bir parçası bile insan yapımı tüm enerji tesislerinin insan için üretebileceğinden daha yararlı enerji barındırır. Sedir, insan enerjisini evren aracılığıyla yakalayıp depolar ve gerektiğinde evrende, insan ya da yaşayan ve gelişen tüm canlılarda yeteri kadar kalmadığında geri verir. Sedirler nadiren de olsa kimi zaman bu enerjiyi geri vermezler. Böyle sedirler beş yüz yaşına geldiklerinde çınlamaya başlar. Kendisini kessin, biriktirdiği enerjiyi dünyanın hayrına kullanılsın diye insanlara işaret verir. Parçalara ayrılıp, insanlara dağıtılması gerek.”

 

Vladimir MEGRE bu beylerin anlattığı çınlayan sedir ağaçlarıyla ilgili bilgileri önce hiç önemsemez. Gezi dönüşü sedir ağacı ile ilgili bilgiler kafasını karıştırır ve kapsamlı bir araştırma yapar. Sedirin iğne yapraklarından kabuğuna dek her bölümünün müthiş sağaltıcı etkisi olduğunu, iğne yaprakların aynı zamanda havadaki bakterileri temizlediğini, bir parçasının bile insana huzur verdiğini, insanı gençleştirdiğini, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, pek çok hastalığa karşı direnci artırdığını, sedir yağının sağaltıcı etkisinin eşi benzeri olmadığını, sedir yağının kalitesi kozalakların toplanma mevsimine ve işleyişine bağlı olduğunu, toplama mevsimine ait hiçbir bilgiye rastlanmadığını öğrenir. En şifalı sedir kozalağı Sibirya’da yetişirken yağ üreten tesisin Türkiye’de bulunması yazarı çok şaşırtır. Bir yıl sonra aynı bölgeye tekrar gider. Daha önce tanıştığı ihtiyar beylerin torunu olan Anastasya adında bir bayanla tanışıp, üç gün burada kalır. Kutsal “çınlayan sedir” ağaçlarıyla bağlantılı inanılmaz bir olguya tanıklık eder ve bahçıvanlıktan çocuk bakımına, doğanın korunmasından çevre sorunlarına, dine kadar birçok konuda ilginç ve benzersiz bilgiler öğrenir ve MERGE’nin bütün yaşamı farklılaşır. Anastasya’nın isteğini yerine getirmek üzere kaleme kağıda sarılır ve kadının kendisiyle paylaştığı iç görülerini bu ilk kitapta toplar. Anastasya’nın öngördüğü gibi kitap kısa sürede uluslararası çoksatar olarak sayısız okurun hayatını değiştirir.

Anastasya’nın MEGRE’ye anlattıkları ve verdiği mesajların bazıları şöyleydi:

“Her insan görünmeyen bir ışık yayar. Bu sözünü ettiğim ışık insanın bilgisinden, düşüncelerinden, sezgilerinden, duygularından oluşur.  Akimov adlı bir akademisyen özel aygıtlar yardımıyla bu ışıkları fotoğraflamıştır. Bilimsel literatürde bu tür ışık olgusuna “Bükülme Alanı” adı verilmektedir. İnsanların hala duyguları ve sezgileri vardır. Sezgi, insanın ne yapacağını neler olacağını kestiremediği zamanlarda insana nasıl davranması gerektiğini fısıldayan bir tür duygudur. Düşünceler mutlaka tertemiz olmalı, ışığın gücü aydınlık duyguların gücüne bağlıdır. Tanrı, gezegenler arası bir Akıl, bir Zihin’dir. Tek bir kütleden oluşmaz. Bir yarısı evrenin maddi olmayan âlemindedir. Bir enerji bileşimidir. Diğer yarısıysa küçük parçacıklar halinde bütün yeryüzüne, her insana dağıtılmıştır. Onca yandaşı olan, en azından insanların çoğunun inandığı dinleri, türlü öğretileri kuran tüm o büyük düşünürlerin istisnasız hepsi öğretilerini kurmazdan evvel bir ormanda, dağda, çölde inzivaya çekildiler ve nasıl oldu da kısa süre sonra bir öğütleri için kralları bile ayaklarına getirtecek kadar derin bir bilgelik edindiler? Bu insanların bilgeliğe ulaşmasına yardım eden kim ya da neydi? Muhammed, İsa, Buda gibi aydınlanmışlar da insanlara varlığın özünü açıklamaya çalıştılar."

Anastasya sözlerine şu şekilde devam ediyordu:

“Diktiğiniz her tohumun içinde muazzam bir evrensel bilgi vardır. İnsan yapımı hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar büyük bir bilgi. İşte bu bilgi sayesinde tohum ne zaman canlanıp büyüyeceğine, topraktan hangi özsuları emeceğine, güneş, ay ve yıldızların ışınlarından nasıl yararlanacağına saniyenin on binde biri kadar kısa sürede karar verir. Nasıl gelişeceğini, hangi meyveyi vereceğini gayet iyi bilir. İnsan yapımı tüm ilâçlardan daha etkilidir. Ancak tohum bu mücadeleyi verebilmek için insanın durumunu bilmek zorundadır. Tohumun böyle bir bilgiye sahip olması için şunlar yapılmalıdır. Bir veya birkaç tohumu ekmeden önce ağza alıp en az dokuz dakika dilin altında tutulmalı. Sonra avuçların arasına alınıp otuz saniye de burada tutulmalı. Bu esnada tohumun ekileceği yerin üzerinde mutlaka yalınayak durmak gerek. Avucunu açıp elindeki tohumları ağzına yaklaştır ve ciğerlerindeki havayı tohumların üzerine üfle, böylece içinde ne olduğunu anlasın. Bundan sonra avucundaki tohumu havaya kaldırıp otuz saniye günışığına tutmalısın. Tohum o anda doğuş zamanını tayin eder. Bitki sırf sana özgü meyvesini üretebilsin. Artık tohumları ekebilirsin. Asla hemen sulama, onlar tükürüğüne bulandı zaten seninle ilgili bilgileri emmeleri gerekir. Ektikten üç gün sonra sulayabilirsin. Bu işlemi bütün bahçeye değil, bir iki tohuma uygulaman yeterli. Böyle yetiştirilmiş meyveleri diğerlerinden ayıran sadece tatları değil, incelemeye tabi tutulursa içindeki maddelerin de farklı olduğunu görürsünüz. Bahçede yabani otların tamamı ayıklanmamalıdır, zira onların da kendilerine göre ödevleri vardır. Vahşi dediğiniz doğada vahşi olan hiçbir şey yoktur. Doğada bulunan her şeyin bir görevi vardır, sadece siz doğayı tanımıyorsunuz. Arıların ne kadar yararlı olduğunu biliyorsunuz, ancak arıların hortumlarıyla bitkilerin kanallarını açtığını, bitkilerin de bu kanallar yardımıyla gökcisimlerinden kendileri ve dolayısıyla insanlar için gerekli ek bilgileri aldığını bilmiyorsunuz muhtemelen. Doğada bulunan her şey, en ufak ottan, kocaman bir ağaca, bir böceğe kadar hepsi insan kalbinin ritmini ayırt eder. İnsanın kalp ritmi artınca ağaçlar içlerindeki devinimi hızlandırarak daha fazla oksijen üretmeye başlar.”

Anastasya doğa ile ilgili bizim anlayamadığımız birçok olguları Vladimir MERGE,’ye gösterir ve yaşatır. Bu birinci kitabın içinde birçok bilgiler bulunmaktadır. Bizim icat olarak düşündüğümüz teknolojiyi doğa ile ilişkilendirir. Bu kitaptan başka devamı olarak yedi kitap daha yazıp, insanlığın hizmetine sunmuştur.

Anastasya Sibirya ormanlarında yalnız yaşayan gerçek bir kişidir. İlkel biri olarak düşünülebilir, ancak bunun tam tersi Dünya’da olan her şeyden, teknolojik gelişmelerden fazlasıyla haberdar. Anastasya beyaz ışığını göndererek bilgi topluyor, yardıma ihtiyacı olanlara bireysel olarak nasıl davranmaları gerektiğini sezdiriyor. Tabii ki bu sezgiyi bazıları kullanıyor, bazıları da fark edemiyor. Anastasya ile ilgili bilgilere çeşitli ülkelerde ve çeşitli bilim dergilerinde yer verilmiştir. Bugün bile birçok bilim adamını Anastasya’nın bilimi şaşkına çevirmektedir.

Evren ve Dünya’nın ayakta durması bizim sevgi ışığımız sayesindedir. Herkesin evrene sevgi ışığını yansıtabilmesi dileğimle…

 

  

 
Toplam blog
: 40
: 1920
Kayıt tarihi
: 22.01.09
 
 

1986 Bolu Eğitim Yüksek Okulu Mezunuyum. Sınıf öğretmenliği yapıyorum. ..