Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '08

 
Kategori
Siyaset
 

Anayasa “Yapma” ile “Değiştirme” farklı şeylerdir.

Anayasa “Yapma” ile “Değiştirme” farklı şeylerdir.
 

NOT: Affınıza sığınarak, Yazı "Köşe" kapsın istedim, bunu kullandım!...


Bazı <ı>“Hukuk âlimleri” veya <ı>“Ulemadan” bir kesim, ya da bazı maksatlı <ı>“Yazan-çizen” takımı, Anayasa’yı <ı>“Yeniden yapma” ile <ı>“Anayasa’yı değiştirme” arasındaki <ı>“Büyük farkı” kavramadan, mecliste yeterli <ı>“Şekil çokluğunu” göstererek her zaman Anayasa’nın <ı>“Yeniden” yapılabileceğini öne sürüyorlar.

Temel dayanak olarak da seçimde sandıktan çıkan ve meclisi oluşturan <ı>“Millet iradesi”ni gösteriyorlar…

Oysa genel eğilimi oluşturan <ı>“Ben yaptım, oldu…” düşüncesi ile <ı>“Anayasa yapma”nın mümkün olmadığını bir türlü anlamıyorlar.

Bu mantık ile Anayasa değiştirmek mümkün, ama <ı>“Yeniden” sil baştan Anayasa yapmak, ne yazık ki mümkün değil. Yapılırsa olmaz mı?

Olur olmasına da, sonu nasıl biter, orası belli olmaz işte…

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir anayasası var halkoyuna sunulmayan ve sonra da değiştirilerek en son <ı>“1924 Anayasası” olarak bilinen temel ilk yasası.

Bu Anayasa’dan sonra iki anayasa yapılmıştır. Biri <ı>“1961 anayasası” olarak bilinir, diğeri de şu anda yürürlükte olan ve <ı>“1982 Anayasası” olarak bilinen yasalar…

Dikkatle incelendiğinde görülecektir ki her üç anayasayı <ı>“Yeniden yapma”da <ı>“Kurucu irade” söz konusudur.

23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan Meclis Binasında toplanan <ı>“Büyük Millet Meclisi” görevini millet adına ve <ı>“Kurucu irade” olarak yapmaya başladı.

TBMM'nin <ı>“Kurucu irade” olarak yaptığı 1921 tarihli ilk anayasası sadece 3 yıl yürürlükte kalabildi. Gelişmelerin gerisinde kalmış ve önemli eksiklikleri vardı, yetersizdi. Bütünüyle bir yeni anayasa hazırlıklarına girişildi. Cumhuriyet döneminin anayasası, 20 Nisan 1924'de TBMM'de büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Yeni anayasa, cumhuriyet rejimi içinde güçler birliği esasına dayandırıldı. 105 maddeden oluşmuştu. 1924 Anayasası, Türk siyasî yaşamının gelişmesinde önemli rol oynadı. Siyasî partilerin kurulmasına ve dolayısıyla demokrasiye açıktı. Klasik hak ve özgürlüklere yer veriyordu. Ancak, bunların korunmasına ilişkin düzenlemeler yine yoktu. Ayrıca, ekonomik ve sosyal haklar da Anayasada bulunmuyordu. Bu konuda tek güvence, egemenliğin sadece TBMM tarafından kullanılmasıydı. TBMM'nin üstünlüğü, tıpkı 1921 Anayasasında olduğu gibi sarsılmaz bir durumdaydı.

İkinci olarak 27 Mayıs ihtilali ile ülke yönetimine el koyan askerî güç, yeni bir anayasa yapmak için <ı>"Kurucu Meclis" oluşturdu. Bir yıl içinde hazırlanan yeni anayasa, 9 Temmuz 1961'de halkoyuna sunuldu. Seçmenlerin yüzde 81'inin katıldığı oylamada, yeni anayasa yüzde <ı>61,5 "Evet" oyu ile kabul edildi.

Üçüncü olarak, yönetime el koyan askerî güç, 1960'da olduğu gibi yeni bir anayasa için yine <ı>"Kurucu Meclis" oluşturdu. İki yıl içinde yeni anayasa hazırlandı ve 7 Kasım 1982'de halkoyuna sunuldu. Oylamaya katılma oranı yüzde 91.27 idi. Sonuçta, 1982 Anayasası geçerli oyların yüzde <ı>91.37 "Evet" oyu ile kabul edildi.

Görüldüğü gibi, 1924, 1961 ve 1982 anayasalarının oluşumunu sağlayan esas güç, <ı>“Kurucu İrade”nin varlığıdır.

Şimdi, mecliste <ı>“Yeniden” bir anayasa yapma çalışması var. Ancak bu meclis, <ı>“Kurucu irade” meclisi değil <ı>“Seçili irade” meclisi…

<ı>“Kurucu irade” ise, 1982 yılında meclise, şekil şartlarına uyulması kaydı ile sadece <ı>“Değiştirme” yetkisi vermiştir. Bu yetkiyi verirken de bazı maddelerini <ı>“Değiştiremeyeceğini” ve hatta <ı>“Değiştirilmesini teklif dahi” edemeyeceğini kayda bağlamıştır.

Ve eğer bu <ı>”Anayasa” yürürlükte kalacaksa ki başka bir çaresi yok, VE EĞER <ı>“Hukukun üstünlüğü” ilkesi öne çıkarılacaksa, o zaman yapacağınız her anayasa<ı> “Değişiklik yapma” niteliğinde olacaktır ve şekil şartlarına uyacaktır. Bu da demek oluyor ki, <ı>“Kurucu irade”nin iradesi dışında bir değişiklik yapma hakkınız ve gücünüz yoktur, her ne kadar <ı>“Meclis İradesi” gücünü elinize geçirseniz de…

Ama siz <ı>“İlla ki yeni” yapmada ısrarlı olursanız, onu yapacak <ı>“Kurucu irade” gücüne sahip olmanız gerekir.

Şimdi <ı>“Kurucu irade”den söz edilince, hemen akla gelen <ı>“Darbe” veya bir başka deyişle <ı>“Demokrasiye müdahale” şekli akla gelmektedir.

Bu da yanlış…

Bunun için gerekli olan şey <ı>“Seçilmiş irade”nin yerine <ı>“Kurucu İrade”yi tayin etmektir.

Bunun anlamı da, hiçbir kimseye bağlantısı olmayan, hür iradesi ile karar verebilecek, sadece kendi oyunda hür, vicdanında hür kişilerin oluşturacağı <ı>“Kurucu irade”yi oluşturmaktır…

Yani… <ı>“Ben yaptım, oldu…” değil, <ı>“Gelin hep beraber, tartışalım, kararlaştıralım ve yapalım” davranışıdır, <ı>”Geniş kapsamlı uzlaşma” yolunu tercih etmektir.

<ı>“Seçmen kitlesi”nin % 91.27 oranında katılımı ve % 91.37 kabul ile oluşturulan Anayasa’yı yeniden yapmak, hem de <ı>“İstediğim gibi yaparım” tavrıyla…

Çok kolay bir iş olmasa gerek…

<ı>23 HAZİRAN 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..