Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Anayasa değişikliğinde neler var

Anayasa değişikliğinde neler var
 

Gözlerimizi bir pula satıp geçmişiz bir yana,
Ölmesini bilenlere yüz çevirmemiz bundan!
Körüz gözbebeklerimize mil çekilmiş mil…
Acımasız bir namlu şakağımızda soğuk,
Tetikte kendi parmağımız yabancının değil!
Rıfat ILGAZ


Sevgili Dostlar, Oldukça kritik günler yaşamaktayız, bir o kadar da üzücü. Köylülerimiz taranıyor, askerlerimize tuzaklar kuruluyor Amerika'da şurada burada sonsuza kadar başımız eğik dolaşmamızı sağlamaya çalışan oylamalar yapılıyor. Bunların hepsi çok önemli. Ancak 21 Ekim'de vereceğimiz karar da en az bu olaylar kadar önemli.

Anayasa ile ilgili pek çok şey yazılıp çizildi ve değişiklik maddeleri Haziran ayında gündemdeydi. Ancak oylamaya beş kala sanki olmuş da bitmiş gibi bir havanın medyaya ve topluma hakim olduğunu görmek üzüntü veriyor. İki gün önce aradım. Gazetelerde tek satır Anayasa taslak haberi yok. Aslında toplum göz göre yanlış koşullandırılmadı mı ? Anaysa değişikliği sadece Cumhurbaşkanı seçimi sistemine ve türbana indekslendi. Oysa değiştirilecek olan pek çok başka maddeler de var.

Henüz maddeleri bilmiyoruz. Bu gün meclisten geçecekti. Birilerine nispet olsun diye adını SİVİL ANAYASA koyma kurnazlığını gösterip sırf ambalajına markasına adına bakarak referandumdan EVET çıkacağını mı düşümekteler acaba?


Acılarımızı üzüntülerimizi dondurup bu konuda, Referandum konusunda düşünmemiz gerekmiyor mu artık? Bakın "atı alan Üsküdar'ı geçiyor" diye bir deyim vardır. Nedense o geliyor hatırıma. Benim vaktim olamadı ama siz okurlarıma Van Üniversitesi öğretim üyelerini yaptığı kapsamlı bir araştırma ve inceleme çalışmasını sunmayı bir Milliyet Blog yazarı olarak sizlere katkıda bulunmayı kendime görev edindim. Çünkü olay türban meselesi ve Cumhurbaşkanı seçim sistemi, nin değişme meselesi değil. Biraz zaman ayırıp aşağıdaki inceleme sonuçlarını okursanız iyi olmaz mı?

VÜNİDER'in, "Sivil Anayasa Taslağı" biçiminde ülkemizdeki sivil toplum örgütlerinin tartışmasına sunulan taslakla ilgili görüşlerini aşağıya alıyorum:

"Şu anda kamuoyunda yeni anayasa taslağıyla ilgili tartışmalar sürerken, diğer yandan doğal eleştirilerin her biri sert tepkilerle karşılanmaktadır. En ilgili kurumlara "kendi işinize bakın" uyarısı yapılmakta, bu taslağa karşı çıkacak kesimlerin hassasiyetlerini gözden kaçırıcı karşı sorularla kamuoyu yanıltılmak istenmektedir. Yüksek öğretimde kılık kıyafete ilişkin madde taslağa karşı çıkanların tek sorunu gibi gösterilmeye çalışılmakta, YÖK'ün yeniden düzenlenmesine karşı çıkanlar "YÖK taraftarı" olmakla suçlanmakta, taslak 1982 Anayasası karşısında özgürlükçü bir anayasa olarak tanımlanmakta ve eleştiriler cuntacılıkla birleştirilmek istenmektedir.

Geçmişe bakıldığında Türkiye'de anayasaların olağanüstü dönemlerde yapıldığı görülmektedir. İlk anayasa, 1876 yılında II. Abdülhamit'in tahta çıkarılması karşılığında bir tür saray darbesiyle kabul edilerek ilan edilmiş ve bu anayasayla Padişahın yetkileri sınırlandırılmıştır. Ancak II. Abdülhamit bir süre sonra meclisi toplantıya çağırmayarak ülkede uzun süren kanlı iç çatışmalara neden olmuş ve çatışmaların sonlanması için 1908'de aynı anayasa yeniden kabul edilmek zorunda kalmıştır. 1921 Anayasası Milli Mücadele'nin sürdüğü yıllarda İstanbul Hükümeti'ne karşı yürütülen yoğun savaşım sırasında Mustafa Kemal ve arkadaşlarını "Anadolu İhtilalcileri" olarak tanımlayan bir savaş anayasasıdır.

Günümüz Türkiye'sinin başlangıcı, Osmanlı Devleti'ni yıkıp, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ilan eden 1924 Anayasası'dır. Bu anayasa gerçekte sadece Türkiye halkının mücadelesi değil, tüm dünyadaki benzer milli mücadelenin bağımsızlık zaferini simgelemektedir.

Beşinci anayasa, çok partili sisteme geçiş sancılarının yaşandığı süreç içinde demokratikleşmeyi salt çoğunluk sistemine endeksleyen yanlış siyasi uygulamaların yarattığı kargaşa ortamına son vermek amacıyla, 1961 yılında kabul edilmiştir. Bu anayasa bir devrim anayasası niteliği taşımaktadır.

Altıncı anayasa olan 1982 Anayasası, dünyadaki soğuk savaşın yarattığı bir siyasi paranoya olan "komünizm tehlikesi"nin sürekli enjekte edildiği bir ortamda, Türkiye'deki siyasi çatışmalara son veren askeri müdahalenin bir ürünüdür. Bu anayasa 1961 Anayasası'na göre düşünce özgürlüğünü tek yanlı olarak sınırlamış ve günümüze kadar geçen süreçte değişime uğrayarak içinde bulunduğumuz koşullara cevap verebilecek hale getirilmeye çalışılmıştır. Şimdi sormak gerekir: Türkiye'de ne olmuştur ki, bugünkü iktidar anayasayı bütünüyle değiştirmek istemektedir?

Anayasa değişiklikleri ya da bütünüyle anayasa oluşturmak toplumsal uzlaşı ve katılımla olanaklıdır. "Sivil" adlandırması bir durumu masum kılmadığı gibi, üniformasız olmak sivil olmayı garanti altına almamaktadır . Anımsamak gerekir ki, Mussolini de Hitler de sivil idi.

Söz konusu anayasa taslağının hazırlanış süreçlerinin kamuoyundan gizlenmesi, bu anayasayı dünyada bilinen tüm anayasalardan farklı kılmaktadır. Altısı akademisyen 11 üyeden oluşan Anayasa Hazırlık Komisyonu'nun hangi ölçütlere göre seçildiği belli değildir. Sipariş edildiği anlaşılan, 136 esas ve dokuz geçici maddelik taslağın, ana fikrinin kimler tarafından oluşturulduğu bilinmemektedir. Bu hazırlanış yöntemi nedeniyle öne sürülen yeni anayasaya "sivil" adını yakıştırmak sahte bir tavırdır.

Taslak maddeleri üzerinde detaylı yorumların hukukçular tarafından yapılması gerektiği tarafımızca bilinmektedir . Ancak yine de taslakta öngörülen bazı düzenlemelere kamuoyunun dikkati çekilmelidir:

1. Daha önceki anayasalarda yer alan "devletin dili" ifadesi yerine taslağın 3. maddesinin 2. bendinde " resmi dil" ifadesine yer verilmektedir. Bu ifade, çok dilli bir ülkenin resmi yazışmalarda kabul ettiği dilin Türkçe olduğu anlamını taşımaktadır. Bu düzenlemeyle daha önceki, eğitim ve yaşamda dil birliğini sağlayan hükümler ortadan kaldırılmaktadır.

2. Daha önceki anayasalarda uluslar arası ve uluslar üstü kuruluş üyeliğinden kaynaklanan kararlar tavsiye niteliğinde sayılmaktaydı. Bu taslakta yer verilen egemenlikle ilgili 5. maddede, söz konusu kararlara uyulması anayasal güvence altına alınmaktadır.Bu durumda örneğin AB mahkemelerinin Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde verdiği ya da gelecekte vereceği tüm kararlara uyulacağı güvencesi şimdiden verilmiş olmaktadır.

3. Uluslar arası anlaşmalar doğrultusunda kadın haklarını güvence altına alan daha önceki anayasalara karşın, bu anayasa taslağında sadece 9. maddenin 3.bendinde "kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi özel surette korunmayı gerektiren kesimler" şeklindeki tümcede, kadının nasıl algılandığı açıkça görülmektedir.


4. Türkiye Cumhuriyeti anayasalarının değiştirilmez maddelerinden biri olarak kabul edilen laiklik ilkesi yeniden anlamlandırılmaya çalışılmaktadır. "Laik" sözcüğüne sadece giriş paragrafında içeriğinden yoksun bir halde yer verilmektedir. Bu konuya değinen taslağın 24 ve 25. maddeleri alternatif biçimler de sunularak, bütünüyle din ve inanç özgürlüğü açılımları halinde düzenlenmektedir. Bu açılımlar bir bakıma Lozan'daki azınlıklarla ilgili kurulmuş olan dengeleri değiştirmeye yönelik özgürlüklerin kapılarını açabilecektir.

5. Taslağın 35. maddesinde üç alternatifli olarak düzenlenen vatandaşlık kavramı ile, "Türk" tanımı tartışmaya açılmakta ve böylece gelecekte üniter devlet yapısına ters düşebilecek yasaların yapılmasına olanak sağlanmaktadır.

6. 67. maddenin 5. bendindeki meclisin görevleriyle ilgili bölümde, uluslar arası hemen tüm anlaşmalar kanun hükmünde sayılmış, bu hükümlere anayasa mahkemesi yoluyla itiraz etme hakkı ortadan kaldırılmıştır . Böylece hükümetlerin imzaladığı uluslar arası anlaşmaların tartışılması ya da geçersiz kılınması olanaksız hale getirilmiştir.

7. Taslağın 81. maddesinde Cumhurbaşkanı'nın yetkileri daraltılırken, özellikle tarafsızlık gerektiren yargı ve yüksek öğretim alanındaki atamaların bütünüyle hükümete devredilmesi dikkat çekmektedir . Tarafsız olma özelliği taşıyan Cumhurbaşkanlığı sembolik görevleri olan bir makama dönüştürülmektedir.

8. Taslağın 90 ve 91. maddelerinde üç alternatifli sunulan milli savunma ile ilgili bölümünde, Milli Güvenlik Kurulu oluşumundan Jandarma Genel Komutanlığı temsilcisi çıkarılmaktadır . Böylece jandarma komutanlığının görev alanındaki ülke güvenliğini ilgilendiren konular hükümet temsilcileri aracılığıyla kurulda görüşülebilecektir. Bu ülke güvenliği ile ilgili tüm sorumluluk ve kararların hükümetlere bırakılması anlamını taşımaktadır.

9. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu işleyişini düzenleyen 109. madde ile, ilk kez Adalet Bakanlığı Müsteşarı'nın tabi üyeliği, hâkim ve savcıların Adalet Bakanlığı'na bağlı müfettişler tarafından denetlenmesi ve savcıların görev sürelerinin dört yıl ile sınırlandırılması gibi tarafsızlık gerektiren konular hükümetlerin inisiyatifine bırakılmaktadır .

10. Taslağın Yüksek Askeri Şura kararlarını yargı denetimine açan 119. maddenin 2. bendine karşın, milletvekilliği dokunulmazlıkları kaldırılamamıştır . Ancak milletvekili dokunulmazlığını düzenleyen 60. maddenin 3. bendinde ağır ceza mahkemesinin görevlerine giren suçlarda (zimmet, rüşvet, kaçakçılık, dolandırıcılık, hırsızlık) suçüstü hali gerçekleştiğinde tutuksuz yargı yolu açılmıştır. Bir milletvekilinin bu gibi suç hallerinde suçüstü yakalanma olasılığı dikkate alınırsa, söz konusu maddenin ne kadar göstermelik olduğu kolayca fark edilebilir.

11. Meclis tarafından çıkarılan yasaların anayasaya uygun olup olmadığına karar veren Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısı ve üyelerinin atanma biçimleri, 112. maddede kuvvetler ayrılığı ilkesini bozacak biçimde, iktidarın görüşünü garanti altına alacak düzenlemelerle değiştirilmektedir .

12. Daha önceki anayasalarda bulunan dış ticarete ve özelleştirmeye ilişkin tedbirler ve engeller, taslağın 126, 127 ve 128. maddeleriyle bütünüyle ortadan kaldırılmış, bu inisiyatif kanunla düzenlemeler yolu benimsenerek hükümetlere devredilmiştir. Böylece ulusal sermayeyi koruyan ve yabancı sermayeyi kontrol eden tüm yasal engeller anayasal güvence kapsamından çıkarılmıştır.

13. Taslağın 130. maddesinde ele alınan doğal servet ve kaynakların özel teşebbüse devredilmesi önündeki anayasal engeller ortadan kaldırılmıştır .

14. Taslağın ormanların korunmasıyla ilgili 131. maddesindeki hükümler, ormanların korunması ve geliştirilmesi adı altında, daha çok orman arazilerinin daraltılması ve satışına ilişkin hükümler içermektedir . Bu madde ayrıca 23.07.2007 tarihinden geriye doğru, 31.12.1981 tarihinde kabul edilmiş orman yasasından sonraki tüm suçları affeder ve satış hakkını bu yasadışı ihlal sahiplerine satış hakkı önceliği tanır biçimde düzenlenmektedir.

Türkiye'deki hukuk çevrelerinin saptadığına göre, bu Anayasa Taslağı, satır aralarında yapılan düzenlemelerle kabul edildiği takdirde, yaklaşık 320 yasa değiştirilmek zorunda kalacaktır . Bu durum gelecekte şu temel sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilir:


1. Kemalizm ideolojisinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin "Cumhuriyeti Koruma" ilkesi zayıflatılmış ve hatta tasfiye edilmiş olacaktır .

2. Dil ve kültür birliği temelindeki "laik devlet" kimliği, ulusal değerleri zayıflatılmış "çok kültürlü", "çok dilli" ve "çok dinli" bir temel üzerine oturtulmuş olacaktır .

3. Yasama, yürütme ve yargıdan oluşan demokrasilerin vazgeçilmez kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırılmış olacaktır .

4. Ekonomik ve ticari alanlar yoluyla Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı, ABD ve AB talepleri doğrultusunda ve bugünkü iktidarın taahhüt ettiği biçimde ipotek altına alınmış olacaktır .
"

"Bu tehlikeler karşısında toplumun her ferdi uyanık olmak zorundadır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.VÜNİDER " diyerek bu incelemeyi tamamlamışlar görevlerini yapmışlardır Van'daki öğretim üyeleri.

Şimdi iyi düşünmemiz gerekmiyor mu? Yukarıdaki eleştiri ve görüşerin hepsine katılmayabiliriz ama doğru ve haklı bulduğunuz bir satır bile varsa referandum sandığında iyi düşünün derim...

En ilginç olanı da bu iktidar gitse bile onların görüşleri doğrultusunda dış ülkelerce alınan kararlardan kurtulma şansımızın olmaması. Çünkü...anlatamadıysam bir kez daHA YUKARIDAKİ SATIRLARA GÖZ ATIN DERİM....

Ha bir de dokunulmazlıklar meselesinde bir adım atılmamış. Dokunulmazlıklar konusunda hassas olanlara duyurulur.

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..