Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '17

 
Kategori
Seçim
 

Anayasa değişiklik paketi

Anayasa değişiklik paketi
 

Anayasa Değişiklik Paketi hakkında TV deki tartışmaları dinledikçe bilgimiz artırıyor, görüş açımız genişliyor, görüş mesafemiz artıyor.

Hayırcıların ana argümanları, tek bir kişiye çok fazla yetki verilmesi, adeta diktatörmüş gibi güçlendirilmesi ve bu yetkilerin kötüye kullanılma riski. Bu riskler neticesinde halkın ve hatta Allah korusun ülkenin bölünmeye kadar varabileceği vahim sonuçlar.

Evetcilerin ana argümanlar, ülkenin askeri, bürokratik ve oligarşik vesayetten kesin olarak (once and for all) kurtulması gerekliliği, eski başbakan ve cumhurbaşkanlarından, parti liderlerinden de bu konuda ciddi ve sürekli şikayetler geldiği, ama onların bu değişiklikleri yapma olanağı bulamadıkları ve artık bu değişiklikleri yapma zamanı geldiği yönünde. Mevcut iktidar, mevcut sistemin hem istikrarın sağlanmasında başarılı olamadığını hem de hızlı ve çok iş yapmak isteyen iktidarların elini kolunu bağlayarak veya inkıtalara uğratarak bir nevi fren etkisi yaptığını söylüyor (moda tabirle ifade ediyor).

Askeri darbelerin, bazı Anayasa Mahkemesi kararlarının, iktidarla aynı siyasi partiye mensup olmayan bürokrasinin geçmişte ülke kalkınmasına önemli zararlar verdiği en azından ciddi ölçüde yavaşlattığı iddiasının pek yabana atılamayacak örnekleri olduğu kanaatindeyim. Katılırsınız, katılmazsınız, her fikir muhterem.

Ekonomide bir “Say-ı Ekal” kanunu vardır. İngilizcesi, “Law of Diminishing Returns”, Türkçesi, “Azalan Verimler Kanunu”. Kısaca şöyle: Diyelim ki bir tarlanız var ve bir teneke buğday ektiniz ve belli bir hasılat elde ettiniz. Aynı tarlaya iki teneke buğday ekerseniz tabii ki toplam hasılat artar. Aynı tarlaya üçüncü, dördüncü, beşinci teneke buğday ekerseniz ve böyle böyle devam ederseniz ilave ettiğiniz her teneke buğday için elde edeceğiniz ilave hasılat bir noktadan sonra azalmaya başlar. Onun için adına “azalan verim kanunu demişler”. Hayırcıların propaganda konuşmalarını dinledikçe sanki yaptıkları propagandanın marjinal (veya incremental) etkisi yani verimliliği gittikçe azalıyor gibi geldi bana. Bunun sebebinin de abartılan veya gereğinden fazla dozda vurgulanan riskler olduğunu sanıyorum. Tabii yanılıyor da olabilirim.

TV de ki propaganda programlarının çoğunda hem evet taraftarı hem de hayır taraftarı konuşmacılar konuşuyor. Evetcileri dinledikçe, hayırcıların genellikle, “batarız, mahvoluruz, bölünürüz, biteriz” dedikleri pek çok değişikliğin aslında ülke yararına olabilecek makul gerekçeleri bulunduğunu görüyorum. Tabii bu benim görüşürüm, katılırsınız veya katılmazsınız, detaya da girmeyeceğim.

Sanırım bu konuda en önemli faktörlerden birinin de seçilecek başkanın kişisel vasıfları, ne derecede etkin, yetkin, tecrübeli, hatta ülkesini seven biri olacağı veya olmayacağı gibi etkenler. Şüphesiz ki bu artmış yetkiler kötü niyetli, zayıf iradeli, yeteneksiz , vatanını sevmeyen veya umursamayan birinin elinde kötü sonuçlar doğurabilir. Ama şunu da düşünelim; böyle kötü niyetli, zayıf iradeli, yeteneksiz, vatanını sevmeyen veya umursamayan birini bu millet seçer mi. Seçilecek başkan da neticede bir siyasetçi olacaktır. Böyle bir aday, kendisine gelecek seçimleri kaybettirecek, halkı kendinden nefret ettirecek icraatlar yapar mı, yapabilir mi? Ben bu milletin geçmiş seçimlerdeki performansına bakıyorum ve milletin vereceği oyun isabetine güveniyorum. Tabii bunlar hepsi şahsi kanaatlerimdir. Katılırsınız veya katılmazsınız. Her fikir muhterem. Vatanımız, milletimiz için iyi olan hangi tarafsa, o taraf kazanır inşallah.

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..