Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

Anayasa kavgası

Anayasa kavgası
 

Niçin yeni bir anayasa?


Takdir edersiniz ki bu başarısızlığın nedenlerini doğru teşhis etmeden sonuca ulaşmak mümkün değildir. Bilindiği gibi ilk anayasa girişimimiz 3 Kasım 1839 tarihli Tanzimat Fermanı'dır. Hariciyeci, sadrazam Mustafa Reşit Paşa öncülüğünde hazırlanmış, ve Sultan Abdülmecid'in kabulü ile yine kendisi tarafından okunarak yürürlüğe girmiştir. Ne hazırlanış ne de kabul ediliş aşamalarında halk iradesi yoktur. Zira milli egemenlik millette değildir. "Yeni Osmanlılar" hareketi, Sultan Aziz'in şüpheli ölümü, Sultan Murad'ın tahta çıkması, bilahare akıl sağlığı nedeniyle yerini Sultan Abdülhamit'e bırakması ve 23 Aralık 1876'da Kanun-i Esasi'nin ilanı. Bunların hiç biri bünyesinde bir halk iradesi barındırmamaktadır. Halk iradesine danışılmadan getirilen yine halk iradesine danışılmadan gönderilmiştir. Peki, yeni getirilen Kanun-i Esasi ne olmuştur? O da Sultan Abdülhamit'in iradesiyle, 24 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen 2. Meşrutiyet'e kadar tam 24 yıl askıya alınmıştır. Bu husus, Osmanlı'nın mutlakiyete dayalı devlet yapısı dikkate alındığında, yadırganmayabilir.

Egemenliğin millete intikali bir nebze de olsa ancak, 1921 yılında Esas Teşkilat Hukuku Kanunu ile olmuş ve bu kanundaki madde tadili ile de cumhuriyet ilan edilmiş, ve nihayetinde 1924 anayasası yürürlüğe girmiştir. 1924 anayasası 1960 yılında askeri bir darbe ile yürürlükten kaldırılmış, yerine getirilen 1961 anayasasının kaderi de 1980 askeri darbesi nedeniyle, 1924 anayasası ile aynı olmuştur. Peki, bu anayasalarda halk iradesinin mevcudiyetinden bahsedebilir miyiz?

Mecliste halkın temsilcileri aracılığı ile hazırlanıp kabul edilen 1924 anayasası halk oylamasına sunulmamıştır. Halkın temsilcileri aracılığı ile hazırlanmayan ve dolayısıyla kabul de edilmeyen1960 anayasasının halk oylamasındaki aldığı evet oylarının oranı %62, aynı nitelikteki 1980 anayasasının ise %92'dir. 1960 anayasası halk oylamasında, Demokrat Parti'nin devamı niteliğindeki Adalet Partisi de dahil olmak üzere tüm partilerin evet kampanyası yürüttüğü, buna mukabil 1980 anayasası için yapılan halk oylamasında ise siyasi partilerin olmadığı bir ortamda milli güvenlik konseyi tarafından evet kampanyası yürütüldüğü bilinmektedir. Sonuç itibariyle 1924 anayasası hakkında günün şartları gereği etkin bir seçim sistemi ile oluşturulmayan bir meclis tarafından hazırlanması ve bir bütün olarak halk oyuna sunulmamasından dolayı halk iradesi eksikliğinden söz edilebilir. Ancak 1961 ve 1980 anayasaları tartışmasız, halk iradesinden yoksundur. Zira ne kendilerinden önceki anayasanın ortadan kaldırılma sürecinde ne de kendilerinin hazırlanma sürecinde asla halk yoktur. Halk oylamalarının sonucu, bu iki anayasa için, halkın iradesini yansıtmaz. Unutulmamalıdır ki halkın iradesi halk oylamaları ardından yapılan genel seçimlerde ortaya çıkmıştır. İlkini "ben darbeyle yok ettiğiniz Demokratların devamı Kırat'ım" diyen Adalet Partisi, ikincisini de Milli Güvenlik Konseyi'nin önerdiği partinin karşısına çıkan Anavatan Partisi kazanmıştır. Anayasalara evet oyu veren halk ile kısa bir süre sonra yapılan genel seçimlerde oy kullanan halk aynı halktır.

Dolayısıyla, Osmanlı'dan günümüze kadar muhtelif anayasa girişimlerimizde hep bir halk iradesi eksikliği olduğunu ve halen sürmekte olan anayasa arayışlarımızın temelinde de bu eksikliğin olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Halk iradesi eksikliğinin anayasalarda yarattığı boşluğun, kendini halktan soyutlayan aydın kesimin asker-diplomat-akademisyen-bürokrat-yargı kanadının muhtelif girişimleri ile doldurulmasının artık mümkün olmadığını görmemiz gerekmektedir.

Doğaldır ki günümüz şartlarında yeni bir anayasa yaparak yürürlüğe sokmak pek olanaklı değildir. Bu durumda anayasal yapımızı topluma, ülkeye, demokrasi ve insan haklarına daha elverişli hale getirmek için anayasa değişikliklerini madde tadilleri ile aşama aşama yapmak, izlenebilecek en uygun yoldur.

Kanaatimce bugün ülkemizde yapılmak istenen de budur. Beğeniriz veya beğenmeyiz. Ancak değişikliklerin halkın bizzat kendi seçtiği temsilcileri tarafından yapıldığını ve tekrar halkın kendi onayına sunulduğunu göz ardı edemeyiz. Osmanlı dönemi, 1980 ve 1961 anayasalarından çok ama çok farklı bir durumdur bu, süreçte sadece seçenler ve seçilenler vardır ve bunun içindir ki 2011 seçimleri ile halk oylaması sonuçları belirli bir ölçüde paralellik arz edecektir. Kimse 1961 ve 1982 yıllarında anayasacıların aldığı oy sayısı ile 1965 veya 1983 seçimlerini kazanan partilerin aldığı oy sayıları arasındaki farklılaşmayı bekleyemez, bu sefer anayasacı da iktidardaki de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndedir.

Umarım, halk oylaması ülkemiz için toplumsal mutabakat adına hayırlara vesile olur.

 
Toplam blog
: 6
: 1142
Kayıt tarihi
: 23.07.10
 
 

İşletme lisans ve yüksek lisans eğitimimin ardından denetim ve bankacılık sektöründe çalışmaya başla..