Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Anayasa mahkemesi gerekli mi?

Anayasa mahkemesi gerekli mi?
 

Yargıç İdeolojilerin Değil Hukukun ve Demokrasinin teminatıdır!


Dünya , küresel ekonomik krizle meşgul, Türkiye bu küresel krizi en az hasarla atlatabilmek için gardını almak zorunda, ülkemizin artık görmezden gelinmesi mümkün olmayan Kürt, Güneydoğu, Terör sorunlarına acil çözümleri tartışması gerekli, Din ve Vicdan Hürriyeti açısından Dünyadaki kara listedeki ülkelerden birisi olmaya devam ediyoruz.

Ancak Anayasa Mahkemesi bu sorunların çözümüne dair Anayasa değişikliklerini TBMM’nin elinden alarak yarattığı sorunlardan çözümlere ulaşmaya mecal ve vakit kalmamaya başladı.

Anayasa Mahkemesi’nin Başörtüsünü eğitim kurumlarında serbest bırakan Anayasa değişikliğini yetkisi olmadığı halde bir hukuk ihlali yaparak esastan inceleyip iptal etmesi ülkemizde bir “Yargıç Egemenliği ”nin varlığını belgelemiş oldu.

1960 Askeri Darbesi sonrasında hazırlanan 1961 Anayasası ile kurulan Anayasa Mahkemesi ‘nin görev ve yetkisi 147. maddeye göre “Kanunların ve TBMM iç tüzüğünün Anayasaya uygunluğunun denetimi”ni öngörüyordu.

1971 yılındaki değişiklikle Anayasa Mahkememsinin yetkisi Anayasa değişikliklerinin “şekil şartlarına uygunluk denetimi” ile sınırlandırıldı.

1982 Anayasasının 148. maddesi ile şekil denetiminin “teklif ve oylama çoğunluğu ve ivedilikle görüşülme” ile sınırlandırılarak Anayasa mahkemesinin yetkisinin sınırları bir kez daha çizilmiş oldu.

(Bkz:http://www.anayasa.gov.tr/general/icerikler.asp?contID=247&menuID=43&curID=46)

Anayasa Mahkemesi 1970/1 E. Sayılı karartından başlayarak tıpkı Askerler gibi “durumdan vazife çıkarmaya” başladı ve Anayasa değişikliğinin Anayasaya uygunluğu denetimini yaparak Hukuk Biliminde rastlanmayan kararlara imza atmaya başlayarak TBMM’nin yetkilerini gasp etmeye başladı.

1970/1E., 1973/19E., 1976/38E., 1977/4E., 1977/82E., vesaire Anayasa Mahkemesi kararlarını egemenliğin millette yani TBMM’de değil Yargıçlarda olduğunun ilanından başka birer anlam taşımayan birer hukuki metin olarak değerlendirmek yerinde olacaktır.

Hukuken yetkisiz ve görevsiz bir Mahkemenin kararı aslında “keenlemyekün” dür yani” yok”tur.

Anayasa’nın 148.inci maddesini çiğneyerek bir iptal kararı veren Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı hukuki olmadığı için aslında geçerli değildir.

Bir Mahkeme kararı sırf bir Mahkemenin kararı olduğu için hukuken geçerli olamaz. Bir Mahkeme kararının hukuken sonuç doğurabilmesi için o kararın hukuki olması gerekir.

Örneğin Ağır Ceza Mahkemesi “boşanma” kararı veremez.Çünkü yetkisi ve görevi değildir. Bir Ağır Ceza Mahkememsi bir “boşanma kararı” verirse bu karar eşlerin boşanmasıyla sonuçlanmaz.Bu karar “keenlemyekün” yani “yok” tur, hiçbir sonuç doğurmaz.

Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsü” ile ilgili Anayasa değişikliğini iptal kararı da tıpkı Ağır Ceza Mahkemesi’nin boşanma kararı gibi hukuken “yok”tur.

Gerçekte Anayasa Mahkemesi’nin bu iptal kararı hukuken bir anlam bir sonuç doğurmayacağı için başörtüsü ile ilgisi Anayasa değişikliği geçerlidir, Anayasa değişmiştir..

Bu noktada sormak gerekiyor: Anayasa Mahkemesi gerekli ve demokrasinin, hukuk devletinin şartı mıdır?

Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşundan başlayarak 41 yıl boyunca hem Türkiye’mizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk hem de sonra gelen süreçte gerekli görülmeyen Anayasa Mahkemesi 1960 Askeri Darbesi sonrasında ilk defa 1961 Anayasa’sı ile kurulan bir Mahkemedir.

2.Dünya Savaşı’na kadar Avrupa’nın hiçbir devletinde Anayasa Mahkemesi yoktu.

Anayasa Mahkemesi Avrupa’ya 2.Dünya Savaşında yenik düşen Almanya, İtalya ve Avusturya’da ABD etkinliği altında kurulan yeni rejimlerle girdi.

Fransa’da 1958 yılında kurulan Anayasa Konseyi, bizdeki anlamıyla bir mahkeme olmadığını belirtelim.

Türkiye, 1961 yılında harpte ABD işgaline uğramadığı halde Anayasa Mahkemesi kuran ilk Avrupa devletidir.

Dünyada kabul edilen 22 köklü ve istikrarlı demokrasi vardır ve bunların çoğunda hala Anayasa mahkemesi yoktur.İngiltere, Hollanda, İsviçre, Finlandiya, Belçika, Lüksenburg, Yeni Zelanda Anayasa mahkemesi olmayan ülkelerdendir.

Dünyada “Yasama faaliyetlerinin Anayasaya uygunluğunun denetimi” 1803 yılındaki Marshall kararıyla ABD Yüksek Mahkemesi yapmıştır.

ABD kendine özgü sitemi olan bir devlettir.Federe devlet yargıçları bütün yargıçların %90nını oluşturur ve belirli bir süre için milletvekili gibi seçimle işbaşına gelir.Dolayısıyla ABD’de Yargıçlar doğrudan halk denetimindedir. Ayrıca “Halk Jürisi” sistemi de yargı ile halk arasında ciddi bir bağ oluşturur.

ABD’de yargıçların %10luk bölümünü ise Federal yargıçlar oluşturur ve federal kanunlarla stateler arasındaki ihtilaflar için görev yaparlar.

Federal Yüksek Mahkeme ise istisnai bir Temyiz Mahkemesidir.Bunun ülkemizdeki karşılığı Yargıtay veya Danıştay gibi düşünüle bilinir.

İşte bu Federal Yüksek Mahkeme 1803 tarihli kararıyla anayasa uygunluk denetimini üslenmiş oldu.Bir süre hakimler diktatörlüğü olarak eleştirildikten sonra Yüksek Mahkeme Roosevelt’in tehdidiyle yargıç diktatörlüğüne son verdi.

Günümüzde ABD Yüksek Mahkemesi kararlarında halk çoğunluğunun eğilimine saygı göstermekte, parlamento ve başkan ile ihtilaf yaratmamak için özenli davranmakta, parlamento ve başkanı engellemeden faaliyet göstermektedir.

Anayasa Mahkemesi Türkiye’de parlamento ve hükümeti maalesef engelleyen bir işlev görmektedir.Hak ve Özgürlüklerin güvencesi ve özgürlükleri geliştirici yorumlarıyla bu sürece katkı sağlaması gerekirken hak ve özgürlüklerin gelişimini engelleyen kararlar ve yorumlar ihdas etmesi doğru değildir. Kararlarındaki gerekçeler hukuki olmaktan ziyade devletçi geleneğin taleplerine göre oluşturulmuş ideolojik kararlara kılıf yazmaktan öteye gitmemektedir.

Türkiye’de Anayasa Mahkemesi olmasını isteyenler Anayasa mahkemesinin bu yapısında değil tıpkı ABD örneğinde olduğu gibi Anayasa Mahkemesi üyelerinin halkın veya TBMM’nin seçmesini ve uygun yöntemlerle denetlemesini benimsemelidirler.

Bence tarifini bile doğru yapamadığı bir laiklik ilkesini korumak uğruna ülkeyi krize sürükleyen, anayasanın, ancak ihtilâl, darbe, iç savaş gibi kesintilerin ürünü olabileceği gibi, akıl ve mantığın kabul edemeyeceği bir fiili durum yaratan, kendini TBMM’nin üzerinde görerek yasama yetkisini ortadan kaldıran; Anayasanın 148. maddesini çiğneyerek yetkisi olmadığı halde karar vererek Anayasal düzeni farklılaştıran faaliyetlerin bir odağı haline gelerek ciddi bir sistem sorunu ortaya çıkararak Türkiye’yi “Yargısal Vesayet Rejimi” statüsüne sokan Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır.

TBMM’nin kapısına bir nevi kilit vuran Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını hazmedecek bir siyasi partinin demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden, hukuk devletinden bahsedebilme imkanı kalmamıştır. Bu nedenle MHP’nin Anayasa Mahkemesi’nin statüsünün yeniden düzenlenmesi ve yeni bir Anayasa için AKP’ye yaptığı çağrı yerinde ve asla geciktirilmemesi gereken değerdedir.

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..