Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '08

 
Kategori
Güncel
 

Anayasa Mahkemesi’nin durduğu yer

Anayasa Mahkemesi’nin durduğu yer
 

Türkiye, her gündemine aldığında “şiddetle kıvrandığı” ve “tedavisini” sürekli olarak ötelediği ve yeni bir “başağrısı”na daha sebep olan, “Anayasa Mahkemesi”’nin “başörtüsü yasağı” ile ilgili açıkladığı “gerekçeli kararı” tartışıyor…

Yakın geçmişte hatırlayacağınız gibi, TBMM’de üniversitelerde öğrenimini sürdüren öğrencilerin kılık-kıyafetlerini ve özellikle başörtüsünü içeren maddelerindeki değişiklik, 411 oyla kabul edilmişti. Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte CHP ve DSP’li milletvekilleri Anayas Mahkemesi'ne başvurarak bu yasa değişikliğinin iptalini istemişti…

Gelinen süreçte, kamuoyunun Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasa'nın 148. maddesinde belirtildiği gibi, anayasa değişikliğini şekil yönünden değerlendireceğini ve kararını da buna göre vereceği yönündeki demokratik beklentilerini sona erdirerek açıklanan gerekçeli kararla bir anlamda “hukuk skandalına” imza atılmıştır…

Yani, Anayasa Mahkemesi'nin 9'a 2 oy çokluğu ile aldığı, Anayasa'nın 10 ve 42'nci maddesindeki değişikliğe yönelik iptal kararının gerekçesi, yüksek yargı organının başörtüsü yasağı konusunda nasıl bir yere gelip “durduğunun” hukuk kabul etmez trajik bir örneğidir aslında bu yaşanan…

Öncelikle, bizzat AYM Başkanı Haşim Kılıç ve Üye Sacit Adalı’nın sonuca ilişkin değerlendirmeleri, hukuk çevrelerinin destekleyici açıklama ve yorumlarından da görüyoruz ki, demokratik işleyiş, deyim yerindeyse ağır bir “trafik kaza” geçirmiştir... Bu kararla birlikte, Meclis'in yasa yapma, toplumun sorunlarına çözüm üretme yetkisine de sınırlandırma getirilmiş, Meclis’in iradesi, ipotek altına alınarak, dar bir alana hapsedilmiştir…

Parti kapatma davasına gelince; o, bu kararın “gölgesinde”, minimize edilmiş, yalnızca bir ayrıntıdan ibaret, önemsiz bir vakıa durumundadır artık…

Bu sınırsız yetki aşımıyla, ister; Anayasa Mahkemesi üyelerince ülke yönetimi bir gurubun hükümranlığına sunulmuştur deyin, isterse, adeta bir “'yargıç darbesi” yapılmıştır deyin… Buradan anladığımız, millet adına karar verenlerin, değerlerini, temel hak ve hürriyetlerini, adaleti, demokrasiyi, cumhuriyet inançlarını yoksaydıkları ve yargıçlar oligarşisinin ülke yönetimine el koyarak, asla kabul edilemez, anti-demokratik bir yönetim anlayışını ülkeye ve insanlarına dayatmak istemeleri sonucudur ne yazık ki…

Ne yazık ki, kararın özünde, Devletin kuşatıcılığı “out”, Jüristokrasi’nin dayatıcılığı “in” olmuştur…

Öyleyse; bu yetki aşımı hamlesi, Anayasa Mahkemesi'ni Meclis'in de üstünde kılma anlayışının bir ürünü, Totaliter, Jüristokratik bakış açısının, millete demokrasi adıyla “diktatörlüğü” dayatmanın değişik bir biçimi olmaz mı?

Milletin varlık nedenleri olan temel yaşamsal değerlerini vehim ve varsayımlarla yasak ve suç kapsamında değerlendirmek, ayıplarını ve tabularını bir bir terk etme çabasında olan dünyanın son yüzyılında, bu düşünce ve anlayış biçimi evrensel hukuk normlarıyla ne kadar bağdaşır?

İnsan haklarının, laikliğin, inanç özgürlüğünün, öğrenim hakkının ihlali ve gaspı olarak altı kalın çizgilerle çizilen bu kararın, devletin varlık temellerine, anayasaya, uluslararası sözleşmelere, yasalara aykırı bir yorum olduğu ve Anayasa Mahkemesi’nin bu kararla “yetkisini” aştığı, “bilirkişilerin” de ortak kanaatidir… Bu karardan en çok zarar görenin AYM’nin kendisinin olacağı yine “bilirkişilerce” altı çizilen bir gerçektir… O halde?…

O halde; başörtüsü yasağı yada serbestisi, Meclis’in çıkaracağı bir kanunla uygulamaya konulmadıkça yasal zemininden ilelebet yoksun olacağı artık anlaşılmalıdır...

Yapılması gereken tek şey, İktidar Partisi’nin zaman kaybetmeden yerine getirmesi gerekli olan tarihi sorumluluğu olarak; Anayasa Mahkemesi’nde yapısal değişikliğin gerçekleştirilmesini, görev ve yetkilerinin yeniden tanımlanmasının sağlanmasına öncülük etmektir… Artık yeni bir anayasa.

Bunun yolu da, ülkenin önünü tıkayan, demokratik sistem üzerinde bürokratik vesayete zemin hazırlayan, 12 Eylül Anayasası’ndan topyekün kurtularak, toplumu kucaklayan, özgürlükçü, katılımcı, evrensel değerlerle donatılmış, yeni bir sivil Anayasa’nın yapılmasından geçiyor…

Yoksa, kısaca ülke, toplumsal barışını baltalayan, hukukun üstünlüğünü ve demokrasisini yok eden, kalkınma ve gelişmesini engelleyen bu “baş ağrısı”ndan kurtulacak gibi görünmüyor…

 
Toplam blog
: 175
: 499
Kayıt tarihi
: 05.05.07
 
 

1974 Samsun’da doğdu. Halkla İlişkiler Bölümü Mezunu, 1988- 1991- 19 Mayıs Haber Gazetesi..