Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '08

 
Kategori
Siyaset
 

Anayasa Mahkemesi'nin kararı

AKP'nin öncülüğünde yapılan ve TBMM'de kabul edilen türbanla ilgili anayasa değişikliği, dün(5-06-2008) Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.

Kararın gerekçesi, henüz açıklanmadı ama Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın ve kararın lehinde görüş bildiren diğer siyasetçilerin ve bürokratların yaptıkları yorumlardan kararın gerekçesi az çok belli olmuştur.

Büyük olasılıkla gerekçe, Anayasa'nın değiştirilemez ilkelerine atıf yapılarak yazılacak ve yapılan anayasa değişikliği, "laiklik ilkesinin, dolaylı olarak değiştirme girişimi" şeklinde suç kapsamına sokulacak.

Kararın aleyhinde görüş bildirenler ise, Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasa'nın 148'inci maddesine aykırı hareket ederek anayasa suçunu işlediğini öne sürmektedirler.

Her iki kesimin görüşleri de, kendi hukuksal ve siyasal anlayışları doğrultusunda doğru olabilir ama her iki kesimin görüşlerinin de, demokrasinin Kuvvetler Ayrılığı ilkesini zedelediği öne sürülebilir.

Alınan bu karar, birbirinden bağımsız olması gereken Yasama, Yürütme ve Yargı Kuvvetleri arasındaki dengeyi bozmuş ve Yargı Gücü'nü diğer iki ilkenin üstüne çıkarmıştır. Başka bir deyişle, Yasama ve Yürütme Gücü, Yargı Gücünün kontrolüne girmiştir.

Bundan böyle, Yasama Gücü'nün yapmayı düşündüğü anayasal değişiklikler, Birinci Meşrutiyet Dönemi'nde olduğu gibi, Mecliste kabul edilse bile ancak padişahın (Günümüzde Anayasa Mahkemesi'nin) onayı ile yürürlüğe girecektir.

Bazı siyasiler ve özellikle hukuçu bürokratlar, bu kararının, AKP'yi kapatma davasını etkileyeceğini ve Anayasa Mahkemesi'nin AKP'yi kapatma kararını daha kolay alacağını ileri sürmüşlerdir.

Bu bloğun yazarı olan ben farklı bir görüş ileri sürüyorum.

AKP'nin kapatma davasını, yakın gelecekte İstanbul'u sarsacak büyük depremi üretecek fay hattına benzetiyorum.

Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bu karar, depremi üretecek fay hattının "gaz kaçırma" ya da "enerji boşalması" gibi düşünülebilir. Çünkü alınan bu kararla "türban" sorunu kökünden çözülmüştür. Bundan böyle, türbanın üniversiteye girmesi imkansızlığın ötesinde, düşünülebilecek bir konu olmaktan bile çıkmıştır. Yani, bu enerji boşalması ile, beklenen büyük depremin şiddeti azalmıştır.

AKP'nin kapatılma davasında da en önemli konu "türban"dı. Türban, Yargıtay Başsavcısı'nın hazırladığı iddianamede, neredeyse irticanın kaynağı ve laikliğin baş düşmanı olarak gösteriliyordu. Bu sorun, bir daha geri gelmeyecek şekilde ortadan kalktığına göre, kapatma davasının büyük bir gerekçesi de ortadan kalkmış oluyor.

Bu durumda, bence Anayasa Mahkemesi, Anayasayı kapatma kararı yerine, AKP'ye yapılan parti yardımını kesmek, bazı AKP milletvekillerine siyaset yasağı koymak ve bazıları hakkında da "laikliğe aykırı davranışlarından dolayı" dava açmak gibi Türkiye'yi rahatlatacak bir kararla konuyu Türkiye gündeminden kaldıracaktır.

Neden böyle düşünüyorum?

Çünkü bu sürecin de, bizim dışımızda bazılarının hazırladığı bir senaryo gereği gerçekleştiğini düşünüyorum.

Anayasa Mahkemesi'nin aldığı karar öncesinde askerlerin, "Ortadoğu" sempozyumu nedeniyle Harp Akademileri'nde toplanması ve sempozyumdan sonra Harbiye Orduevinde verilen resepsiyonda, adeta başarılan bir görevin verdiği memnuniyetin yaşandığı görüntüler, bende bu izlenimi yarattı. Yanılıyor da olabilirim.

Ayrıca, ABD'nin İran'a yönelik yapacağı harekatta AKP hükümetine olan ihtiyacı öteden beri bilinen bir gerçek. AB de, AKP'nin yaptığı demokratik açılımların devamı için AKP'nin kapatılmasını istemiyor.

ABD ve AB, AKP'nin kapatılmasını istemezken, Türkiye bu iki gücün karşısında durarak AKP'yi kapatabilirse, o zaman Türkiye'nin bağımsız bir ülke olduğuna inancım artacaktır.

cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..