Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Anayasanın küreselleşmesi

12 Eylül yaklaşırken toplumda bir heyecandır gidiyor.

Acaba referandumun sonucu nasıl çıkacak?

Sandıktan evet mi çıkacak? Yoksa hayır mı? Evet ya da hayır’ın çıkması toplumu nasıl etkileyecek?

Çıkacak sonuç bundan sonra nasıl bir gelişmenin habercisi olacak?

İşte hemen herkesin kafasında bu ve buna benzer bir sürü soru.

Ama bu arada unutulmadan sorulması gereken ilk soru bu anayasa değişikliğini kim istiyor olmalıdır.

Neden mi?

Çünkü ülkemiz dört seneye yakın bir süredir bir anayasa konusuna odaklanmaktadır.

Önceleri başlı basına bir anayasa taslağı olarak toplumun önüne getirilen konu, bugün sadece bir değişiklik olarak getirilmiştir.

Hatta daha önce anayasa değişikliği paketinin tartışıldığı sıralarda en çok toplumun önüne getirilen ve…

En çok tartışılması istenilen, anayasanın ilk üç temel maddesi iken bu maddeler her nedense değişiklik paketinde yer almamaktadır.

Acaba neden bu anayasacılar birden bire ulus devletin temeli olan anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilmesinden vazgeçtiler. Neden bu değişiklik paketinde bu maddelerle ilgili bir değişiklik yok…

Aslına bakarsanız değişen hiçbir şey yoktur.

Değişen sadece bazı adımların ikinci aşamaya bırakılmasıdır ki vazgeçilmesi falan gibi bir şey söz konusu da değildir.

Hele bir evet cıksın siz esas değişikliği o zaman göreceksiniz.

Burada duralım ve sorumuzu tekrar soralım…

Bu anayasa değişikliğini en fazla kim istiyor?

Hiç lafı uzatmadan yanıtlayım AB ve ABD.

Bazılarınız bu sözler üzerine hemen atlayacak yine mi AB-ABD, bunların dışında başka bir şey yok mu diyecekler ama…

Üzülerek söylemek zorundayım ki yok.

Hani bana inanmıyorlarsa zahmet edip biraz AB ve ABD’nin belgelerine baksınlar diyeceğim olmayacak, ama bu arada…

Değişikliğin aslında iki yönü bulunmaktadır.

Birincisi küresel sermaye, ülkemizi üretim yapmaktan alıkoyup tam pazar haline getirirken…

Yani ülkemizin topraklarına…

Bankalarına…

Enerjisine el koyarken…

Daha önce birçok kez yaşadıkları Anayasa mahkemesi ve Danıştay iptalleriyle artık karşı karsıya kalmak istemiyorlar.

Çünkü bu kaynaklar ağızlarının suyunu öyle bir akıtmaktadır ki artık bunları ele geçirmelerinin önünde hiçbir engelin kalmamasını istemektedirler.

İkicisi ise buradan yola çıkarsak çok daha vahim…

Kaynakları bu şekilde satılarak yoksullaştırılan ülkenin zaten ulus devlet olarak kalması çok mümkün değil ama onlar öncelikle tüm olumsuz koşullara rağmen

Kurtuluş savasında yedikleri tekmenin, denize dökülmenin acısını asla unutmamaktadırlar.

Biliyorlar ki Türk Milleti her zorda kaldığında küllerinden yeniden doğacak karakterdedir.

Böyle olunca bu devletin tekrar doğrulup güçlenmemesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

İşte açılım adı verilen etnik boğazlaşma projesinin asıl amacı budur.

Bu ülke öyle küçük parçalara ayrılmalıdır ki, bir daha asla birleşemesin…

Bunun için öncelikle anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesi gerekmektedir. Bu maddeler değiştirilmelidir ki istedikleri bölünüp parçalanma süreci rahatlıkla gerçekleşebilsin

Ve milletin ve dilin tekliği kaldırılıp, toplum; millet yerine etnik kimlik üzerinden tanımlanmaya başlanabilsin.

Ama bunu yapabilmek için önce bu konuda ayak bağı olacak yargıdan ve ordudan kurtulunması gerekir.

İşte birinci aşama bunun için…

İkinci aşama mı?

Hele bir evet çıksın, gerisi ondan sonra…

Bilmem anlatabildim mi?

25–08–2010
Nusret KEBAPÇI

 
Toplam blog
: 207
: 398
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Ben Ankara'da yaşayan kendi halinde okur yazar  bir öğretmenim...     ..