Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '07

 
Kategori
İnsan Kaynakları
 

Anayaso, babayaso bize yok mu iltimaso?

Anayaso, babayaso bize yok mu iltimaso?
 

Liseyi bitirip sizde işsizler ordusuna katıldınız. Bir gün belediye hopörlerinden kasabanızın bağlı olduğu ilde bulunan Tekel şarap fabrikasına işçi alınacağı anons edilir. Hiç zaman kaybetmeden ertesi sabah ilin yolunu tutarsınız. İstenilen belgeleri tamamlayıp başvurunuzu yaparsınız.

Alınacak işçi sayısı 30, başvurusu 4000 kişi. Olsun bir umut işte. Nasrettin hoca Akşehir Gölüne yoğurt mayalamamış mıydı ya tutarsa diye. Benimkisi de bir umut. Çıkmayan candan umut kesilmez. İşe alınacakların ismi okunmaya başladı. Heyecan dorukta. Evet evet isminiz okundu. Kulaklarınıza inanamasanız da evet artık Devlet babanın kanatları altındasınız.

Dünyalar sizin olmuştur.Sevinç göz yaşlarınızı tutamazsınız. Hemen kasabada bulunan anne-babanıza muştularsınız. Anne-babanın keyfine diyecek yok artık biricik oğulları Devlet babanın himayesi altında bir işe girmiştir. Gönül rahatlığı ile komşu kızını oğullarına istemeye gidebilirler. Ölüp gitmeden biricik oğullarını başgöz edip torunlarını bile görebileceklerdir. Nitekim, hiç zaman kaybetmeden komşu kızını istemeye giderler. Çünkü oğulları yalnız başına şehirde rezil olurdu. Onu annesi el bebek gül bebek büyütmüştü. Hep üzerine titremişti. Komşuları kızlarını vermeye dünden razı idi. Çünkü damat Devlet işinde çalışmaya başlamıştı. İşsizliğin kol gediği ülkemizde işe girmek hem de Devlet işine girmek bulunmaz nimetti. İlkbaharda görkemli bir düğünle biricik oğullarını evlendirip şehirden kiraladıkları daireye yerleştirirler.

Anne-baba mutlu, oğulları, gelinleri mutlu. Birinci yılın sonunda bir çocukları dünyaya gelir. İkinci yılın sonunda ikincisi. Biri kız diğeri erkek çocuk. Her şey istedikleri şekilde gelişmiştir. Şansları yaver gitmektedir. Yaşamınızın en mutlu ve huzurlu günlerini yaşıyorsunuz. Gelecek kaygısından uzak, iyi bir işiniz, iyi bir maaşınız, tatlı bir aşınız var. Kendi yağımızla kavrulup gidiyorduk. Yedi yıl olmuştu işe başlayalı, daha dün gibi anımsıyorum ilk çalışmaya başladığım günü. Kim bilebilirdi ki; yılların tekel şarap fabrikası 2004 yılında özelleştirilir. Sizi devlet baba kollarından fırlatıp atıverir.

Oysa özelleştirilme aşamasında; asla hiç kimsenin işten çıkarılmayacağı tüm kamuoyuna bangır bangır bağırılarak duyurulmuştu. İlk ay yeni patron kimseyi işten çıkarmadı. Hatta yeni işçiler almaya başladı. Her servise birkaç yeni işçi aldı. Bizler iyi niyetle bildiklerimizi onlarla paylaştık. Üç ay sonra bizim bildiklerimizin çoğunu onlar da öğrendi. Oysa işverenin niyetinin pek de iyi olmadığını zaman geçtikten sonra öğrendik. Yeni giren işçiler asgari ücretle işe başlamış, sendikaya üye olmaları yasaktı. Yeni işverenin bize gereksinimi kalmamıştı. Aynı işi asgari ücretle çalışanlar da yapabiliyorlar. 2004 yılının Şubat ayında, soğuk bir kış gününde, Devlet babanın himayesindeki işçilerin tamamı işten çıkarıldı. Hayatımız karardı, sanki dünya başımıza yıkılmıştı.

İşsizler ordusuna biz de katıldık. Tüm düzenimiz bozuldu. Köyümüze geri dönmek zorunda kaldık. Bir gün hükümet yetkileri bir açıklama yaptı. Özelleştirme mağdurlarının kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edileceği açıklandı. Çok sevindik. Nitekim verilen söz yerine getirildi. Özelleştirme mağdurlarının bugüne kadar 22000’i kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirildi. Ben de İzmir’de bir kamu kurumuna yerleştirildim. Bizler 657 Sayılı Yasanın 4/C maddesine göre işe başladık. Ev kiraları çok yüksek, bu nedenle iki çocuğumu ve eşimi de alıp dayımın yanına yerleştim. Daha ilk maaşımı alır almaz şoke oldum. Bu yazının yayınlandığı gün net maaşım 510, 00.-YTL. Yılda on ay çalıştıktan sonra işten çıkarılıp iki ay işsiz dolaştıktan sonra sözleşmeniz yeniden yapılıyor. Hiçbir sosyal haktan yararlanmıyoruz. İş güvenceniz yok. Mesainiz, yemek ücretiniz, yol paranız, giyim yardımınız, çocuk ve eş yardımı vb. ek hiçbir ek ödeme yapılmıyor. Her şeyden önce yasal düzenlemeniz yok. Ne işçisiniz ne memur. Sözleşmeli personelmişiz. Çoluk çocuk köyümüzü terk edip geldik büyük şehre. Başkasının evinde sığıntı olduk. Ama 510, 00YTL ile ne kadar dayanabiliriz belli değil. Bizler özelleştirme mağdurları olarak kamu kurum ve kuruluşlarında aynı işi yaptığımız halde düşük ücret almaktayız. Hatta ikinci sınıf vatandaş muamelesine tabi tutuluyoruz. Devlet baba çocukları arasında ayrım yapmaktadır. Oysa Anayasamızın 10.maddesi açık bir şekilde insanların eşit olduğunu belirtmektedir. Bu nasıl eşitlik aynı işi üstelik de aynı kurumda yaptığımız halde düşük ücret alıyoruz. Hem de hiçbir sosyal haktan yararlanamıyoruz. Babayasoyu Anayasoya şikayet ediyoruz. Bize lütfen üvey evlat muamelesi yapılmasın. İltimaso değil en temel haklarımızı talep ediyoruz. Bizler de 657 sayılı Yasa hükümlerine tabi olmak istiyoruz.

Biz kimiz, 657-4/C ? Çocuklarımıza yaptığımız iş hakkında ne yanıt verelim. İşçi miyiz, memur muyuz, sözleşmeli işçi, sözleşmeli memur mu? Hayır Sözleşmeli Personel peki tanımını bilen var mı? Yasası var mı? Vicdanlara sesleniyorum. Sesimize kulak veriniz. Özelleştirme memurları olarak 657-4/C ‘ye mahkum muyuz? Babayaso lütfen Anayasonun sesine kulak veriniz. Evlatlar arasında ayrım yapılmasın.

ANAYASO BABAYASO BİZE YOK MU İLTİMASO?

 
Toplam blog
: 221
: 1905
Kayıt tarihi
: 27.09.06
 
 

Evli bir kız çocuğu babasıyım. Yüksekokul mezunuyum. Bir kamu kurumunda çalışıyorum.16.03.2017 ta..