Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Andımızın kaldırılması

Andımızın kaldırılması
 

Şu Çılgın Türkler


Soru: Andımızı kim okuyordu. Cevap : İlk mektep çocukları. Orta, Lise, Üniversite talebeleri bunu okuyorlar mıydı? Hayır. Peki neden?  Madem bu iyi bir şeydi neden orta mektep çocukları da bunu okumuyorlardı? Neden Lise talebeleri de bunu her sabah okumuyorlardı? Neden Üniversite gençlerine de bunu her sabah yüksek sesle okutmuyorduk? Sadece gençler ve öğrenciler değil, madem bunda sayısız faziletler vardı, o zaman devlet dairelerinde, özel şirketlerde, askeriyede vs her yerde her sabah güne başlarken neden  toplu halde okunmuyordu? Bu soruların cevabını bulursanız, (lütfen üzerinde biraz düşününüz ve cevabı bulmaya çalışınız), o zaman neden kaldırıldığının da cevabını bulursunuz.

Amerikada ilk mektep talebeleri her sabah “Amerikalıyım, doğruyum, çalışkanım, yasam….” diye and içiyorlar mı? Peki, İngilizler, Fransızlar, Almanlar, İtalyanlar, Ruslar, Çinliler ilk mektep çocuklarına böyle and söyletiyorlar mı? Tabii ki hayır. Peki, onlar akılsız mı veya bunu düşünemediklerinden, akıl edemediklerinden mi bunu yaptırmıyorlar çocuklarına? Veya onların çocukları bu yüzden daha mı az vatansever yetişiyorlar. Bu ülkeler bu yüzden geri mi kalmışlar veya milli kimlikleri, milliyetçilikleri  falan daha mı az gelişmiş bize nazaran? Yoook öyle bir şey de yok. Tam tersi onlar dünyanın en ileri gitmiş, bizim kendilerini örmek aldığımız, muasır medeniyet seviyesine ulaşmış ülkeler ve o ülkelerin çocukları değil mi?

Biz neyi, kime ispat etmeye, inandırmaya çalışıyoruz Allah aşkına. Çocuklarımızı bir şeylere inandırmaya, onların beynini yıkamaya mı çalışıyoruz. Diyelim ki bunda muvaffak olduk, ki olduğumuza da ben inanıyorum, bunun ülkemize gerçekten bir faydası dokunuyor mu, dokunur mu, dokunmuş mu? 

Bakınız size bir itirafta bulunayım. Ben üniversite tahsilimi bitirdiğimde 22 -23 yaşlarındaydım. Ortayı da, Liseyi de en azından o zamanlar Türkiye’nin en önde gelen  okullarından birinde okumuştum, Üniversite tahsilimi de en azından o zamanlar Türkiyenin en önde gelen Üniversitelerinde tamamlamıştım; ve ben o zamanlar, bu kadar tahsilden sonra, hala daha, Türklerin dünyanın en zeki, en çalışkan, en kahraman, en cesur, en iyiliksever vs milleti olduğuna inanıyordum. Çünkü biz Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştık ya..Dahası var; Kurtuluş Savaşı’nın da dünyanın gelmiş geçmiş en büyük askeri zaferlerinden biri olduğuna inanıyordum. Daha sonra, çok sonra, Büyük İskender’in kendi ordusundan otuz misli büyük bir orduyu, o zamanki dünyanın en büyük ordusu olan Büyük Pers İmparatorluğunun ordusunu nasıl yendiğini okudum, Birinci Dünya Savaşında Türklerin Çanakkalede, Kafkas cephesinde, Arabistanda, Orta Doğuda ne kadar kahramaca savaştıklarını okudum, Birinci Dünya Savaşında toplamda 10 milyondan fazla askerin öldüğünü, İkinci Dünya Savaşında toplamda 30 milyondan fazla askerin öldüğünü okudum, sadece Berlinin Ruslar tarafından alınması sırasında her iki taraftan 2 milyona yakın insanın öldüğünü okudum, sadece Stalingrad muharebesinde her iki taraftan bir milyondan fazla asker öldüğünü okudum ve Kurtuluş Savaşındaki kaybımızın 15 – 20 bin şehit civarında olduğunu okudum, hadi yanlış olsun da 30 -40 bin olsun.

Bakın daha neler okudum, neler gördüm.. Şimdiye kadar Nobel ödülü almış tek bir Türk olmadığını gördüm. Geometride, Fizikte, Kimyada ve sair ilimlerde Milattan Önce 400 - 500 yıllarından bu yana bütün teoremlerin, kanunların, keşiflerin, icatların Türk olmayanlara ait olduğunu gördüm. Newton gibi, Euclid gibi, Pisagor gibi, Ohm gibi, Faraday gibi, Pascal gibi, Einstien gibi Louvasier gibi tek bir Türk bilim adamının olmadığını gördüm. Daha 19 Yüzyılda bütün Rus halkının, köylü ve işçiler dahil neredeyse tamamının Tolstoy’un bütün romanlarını yalayıp yuttuğunu okudum. Rusların bütün dünyanın hala okuduğu Tolstoy, Gogol, Çehov, Mayakovski, Puşkin, Dostoyevski, Bulkakov, Pasternak gibi yazarlar yetiştirdiğini, Çaykovski, Rimski Korsakov, Sostakoviç gibi kompozitörler yetiştirdiğini okudum, Avrupa milletlerinin Mozart, Bethoven, Bach, Vivaldi, Şopen, Haydın, Straus, Wagner, Puccini ve daha pekçok kompozitörler yetiştirdiğini, Shakespeare gibi, Balzac gibi, Dickens gibi, Goethe gibi ve daha pekçok ünü bütün dünyaya ve asırlara yayılmış yazarlar yetiştirdiğini gördüm; ve Türklerden ünü asırlara ve bütün dünyaya yayılan ve ünü daha asırlarca sürecek böyle tek bir dehanın bile çıkmamış olduğunu gördüm.

Lafı fazla uzatmayalım. İçimizde ki ve şuuraltımızdaki, şu “Türkler dünyanın en üstün ırkıdr, en zeki milletidir, en kahraman ordusudur, en dürüst, en iyi kalpli, en merhametl,, en misafirperver, en çılgın milletidir” vs gibi kompleksleri  atmak üzere ilk adımı atmanın zamanı gelmemişdi sizce de…

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..