- Kategori
- Şiir
Angut olabilmek
...bana sevgini ver yoksa öleceğim..
Aşk bana kalır, ama can sana kalmaz...
ANGUT:
Bir tür uçamayan kuş... Avcılar tarafından eşi vurulduğunda,
avcılar kendisini de vurmak zorunda kalana değin eşinin yanından ayrılmaz...
bana sevgini ver
yoksa öleceğim
suladığım çiçek
yemlediğim kuşlar
yalnızlığımdan
olsa da sensin
ölmek için sevgine
ihtiyacım var
bana sevgini ver
yoksa öleceğim
kimi sevsen beni yaz diyorsun
oysa kim beni sevse
seni gördü içimde
öptüğüm her kadın
baktığım her göz
tutunduğum eller
kimle sevişsem sen
ben aşkı bildiğim bileli
kimi sevsem seni yazdım
bir bilsen
ben küçük bir çocukken
çekilmiş tekneler gibi
korkardım herkesten
aşık oldum kurtuldum
yoksa kururdum
bana sevgini ver
ne olursun
sen benim asil çiçeğim
soylu karanlığım sen benim
gel de birleşsin yıldırmlar
o zaman ki göreceksin
yaşıyorlarsa hala
eski zamanlardan kibirli tanrılar
o zaman göreceksin
yarattığı büyük eseriyle aşkın
eğilecekler önünde göreceksin
diyorsun ki soyut kalsın
bozulmasın büyüsü aşkın
oysa nasıl dokunabilir insan
soyut bir aşkın tenine
sarılıp öpmeyince aşk
aşk olur mu sence
kaçtığın için korkuyorsun
korktuğun için kaçıyorsun
bana ellerini ver
ellerini tutamazsam öleceğim
ne olursun
seni sevdim
unut dediler
ülkemi sevdim
bırak git dediler
gidemedim
kara gözlü çocuklarını
mavi önlüklü kızlarını
ve çantaları poşetten
saçları örgüsüz
alınları karalı perçem
burnu akan üşüyen
çocuklarını sevdim
çocuğum bildim her birini
bizim çocuğumuz bildim
karla kaplı okul yolunda
yedeğinde tezek
yüreciğinde umutla
soğuktan donmuş kalmış
kurda kuşa inat
bir başına paltosuz
sırtı buz bağlamış
gülümserken kınalı
minik elleri
öylece donup kalmış
çocuklarımızı sevdim
seni
ülkem gibi sevdim
çamurlu yollarını
fakirliğini, aşını
her nasılsa inadına
bu tükenmez sabrını
bir göz barakada
tahtadan ve tenekeden
yürek kadar kocaman
sevmek kadar sıcacık evlerde
olurdu her daim aklım
onların aralarında ben
öldüm her ölüşlerinde
doğdum her doğuşlarında
susuz viran kondularında
hastane koğuşlarında
yaralarını her avucuma koyuşlarında
çünkü sen düşerdin
şu gariban aklıma
seni ben ülkemi
sever gibi sevdim
çek git durma dediler
ne kalacak kadar yiğit
ne gidecek kadar korkak
oldum sevdiğim
ne gidebildim
kalabildim ne de
kaptanı gibi
batmakta olan
bir kağıttan geminin
oysa yerim yurdum
sendin benim
kalacak yerim yoktu
gidecek yolum
kalacak yerim sendin.
sonrası avuttum kendimi
bende bıraktıklarınla
hep avunup durdum
çünkü sen ülkem gibiydin
ülkeme benziyordun
astarsız elbise gibi
içini saklamıyordun
bana sevgini ver
ne olursun
yanan ormanları
gibisin ülkemin
neresinde olsam koynundur
hapis damı
yayla köyü
dağ başları
nere gitsem sensin gayrı
ılık doğu rüzgarları
sıcak nefesindir senin
denize atsam
ızdırap dolu kalbimi
deniz tenindir kıpır kıpır
toprağa uzansam
toprak ellerindir
ırmaklarda yusam yüzüm
ırmaklar sesindir
ey gökleri yaratan tanrım
ey kara taşın altında
kara karıncayı gören
kaşları çatık tanrım
gel de gör aşkı
gör ki titresin ay şafağı
çatlasın ulan çat diye
orta yerinden dağlar
yıldırımlar düşsün
evrenin gergefine
beni kim sevse
ben senim
seninim işte
ben bir angut kuşuyum
avcılar beni vuracaklar
sen yaşayacaksın
kimi sevsem
seni yazacağım
sen kimi sevsen
bana çıkacaksın
ey soyut sevgili
aşk bana kalır da
can sana kalmaz
çiçeklerin olsun ecelim
bana sevgini ver
yoksa öleceğim
29 Eylül 2007
Hayretin Turan