Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '10

 
Kategori
Anılar
 

Anılarda Beyoğlu

Anılarda Beyoğlu
 

İstiklal caddesi


Adalar ile Beyoğlu arasında ne benzerlik var? diye soranlar ilk bakışta haklı olabilir. Elbette fiziksel hiç bir benzerlik olamaz. Tarihsel içerik ve insan dokusu bağlamında, oldukça yakın ilişki içindedir her ikisi de.

Beyoğlu eski adı ile Pera, Galata bölgesini de içine alarak hem levantenlerin hem de eski İstanbullular'ın ikamet ve ticaret yeri olagelmiştir. İlk bankalar buralarda boy göstermiş ve para işleri de buralarda hareket kazanmıştır.
Yakın tarihte Adalar da, Beyoğlu ve Galata esnafının ve buralarda oturan varlıklı ailelerin sayfiye yeri olarak tercih edilmiştir. Bir kısım da, Caddebostan ve Suadiye civarlarını tercih etmişlerdir.

1954 Büyükada doğumlu ve orta öğrenimini Beyoğlu Tarhan Kolejinde tamamlamış biri olarak, Beyoğlu ile Adalar arasındaki doku benzerliğini görmek ve yaşamak imkanına sahip oldum. Tünel'i , Lebon ve Markiz pastaneleri, pasajları, sinamaları, tiyatroları (Muammer Karaca, Dormen gibi)
ve zamanın kaliteli giyim mağazaları ile eşsiz bir yerdi. Tabi, Galatasaray Lisesini ve konsoloslukları da unutmamak lazım. İtalya, İsveç, Rus ve Fransız konsoloslukları, Alman Lisesi.. Okulların dağılma saatlerinde Taksim'e doğru yürümek inanılmaz keyif vericiydi. O bir km lik mesafede bizler, adeta dünyayı tanırdık orada.

İstiklal caddesinde 'Karakedi' plakçısı sürekli hoş melodileri caddeye yayardı; Mavi Işıklar, Silüetler, Cem Karaca, Enrico Macias, Tom Jones, Charles Aznavour ve daha niceleri. Bu günkü gibi anormal efekt ve argolu bir müzik ucubesi duyulmazdı.

Beyoğlu'nun arka sokakları da ayrı bir renkteydi. Yeşilçam sokağı ve kahvesi, sinama oyuncularının toplandığı bir yerdi. Balo sokağı ve Dündar Kılıç'ın kahvesi, bitirimlerin uğrak yeri olarak ün yapmıştı. Buna rağmen her hangi bir çirkin ve tatsız olay yaşanmazdı. Tarlabaşı da sakin bir ortam içerisindeydi. Sokak kavgaları, havai fişekli kitlesel kavgalar hiç görülmezdi. Bir adap ve edep çerçevesinde akardı gündelik hayat.

Tarihi sinamalar, ihtiyaca cevap veremez hale gelmiş, ilk modern sinama salonu örnekleri Fitaş ve Dünya sinamalarının hizmete girmesiyle görülmeye başlamıştı. Burada yapılan 1965 Altın Mikrofon yarışması, yaşanan bir ilk olmakla beraber, birçok müzisyeni de topluma kazandırmıştı. O yarışmaya, sırf bir faaliyet olsun diye, müzik ve mandolin öğretmenimiz Süleyman Zaim hocanın yönetiminde okul korosu ile katılmıştık. Tabi ki dereceye girememiştik. Ama değerli müzisyen Taverna Kralı Nejat Alp, Süleyman hocanın yetiştirdiği bir talebesi olarak sonraki yıllarda bayrağı en yükseklere diken kişi olma şansını yakalamıştır.

Beyoğlu anlatılırken, Lebon ve Karaköy Muhallebicisinin nefis pasta ve tatlıları, profiterol'ü Türkiye'ye tanıtan inci pastanesini de belirtmeden geçmek olmazdı. Hazır malzeme ve doğal olmayan katkılar kullanılmadan yapılmış harbi bir profiterol, yazı ile nasıl anlatılabilir ki?
Karaköy Muhallebicisinde bir sütlaç yerken, kapıdan, rahmetli Tanju Okan'ı girerken görürdünüz veya İstiklal caddeesinde yürüdüğünüz zaman mutlaka bir ünlü kişiyi halkın arasında görebilirdiniz. Günümüzde Beyoğlu, araç trafiğine kapatılıp her ne kadar güzelleştirilmeye çalışılmışsa da geçmişteki samimiyet ve sıcaklığı bugün bulmak mümkün değildir. Bir anlamda Adalar da benzer şekilde doku bozukluğuna uğramıştır. Ancak, doğal çevre, sit alanı olmak sıfatı ile korunmaktadır. Eğer biraz gevşek bırakılsaydı, adaların üzerinde on, onbeş katlı binalar görebilirdik bugün.

Dario Moreno, kırk yıl önce plağa okuduğu Latin tarzı bir şarkısında bakın Beyoğlu için ne diyor.
Beyoğlundan geçerken, bir dilbere rastladım.
Göz göze gelince canım, ah! içim hep titredi.
Halka karıştım, yanına vardım, ismini sordum
İncidir dedi, ah! incitme beni, İncicim ah!
İncitme beni..
Kalbimin köşesinde, yuvanı kuracaksın.
Anne babanın izniyle, sen benim olacaksın
Ah canım İncicim. Kapıyı açtı, masayı kurdu,
yatağı serdi, aman aman, incitme beni,
ah İncicim ah, incitme beni.
Şu Beyoğlu yok mu?, şu Beyoğlu ah!
Yaktı beni yaktı, yaktı.
Seneler gelip geçti, fidanlar filiz verdi,
Ayşecikler çoğaldı, Mehmetçikler büyüdü.
Beyoğlu masalını, anlatırım ben durmadan
Aman evlatlar sakının, İncilerin avından.

http://bilimfirtinasi.azbuz.com

 
Toplam blog
: 53
: 671
Kayıt tarihi
: 22.12.09
 
 

1969 Tarhan Kolej (lise), 1978 Atatürk Eğ. Ens. Türk dili ve edebiyatı bl. Mezunuyum. Araştırmak ..