Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '10

 
Kategori
Anılar
 

Anılardaki gramafon...

Anılardaki gramafon...
 

Çocukluk ya, işte!

Hep merak ediyordum, şu "gramafonun" sesini. Aslında 'gramofon' a plak konulup dinlenildiğini bile bilmiyordum. Sanki benim gözümde radyoda olduğu gibi, düğmesine bastığında istenilen şarkıları çalacak diye hayal ediyordum.

Evimizin başköşesinde dururdu. Babaannem kimselere el sürdürmez, her gün düzenli bir şekilde tozunu almayı ihmal etmezdi. Hiç sesini duymamıştık. Bir gün ablam meraklanmış olacak ki, kurcalamaya başladı. Elinde kocaman bir plak yerleştirmeye çalışıyordu. Ne yaptıysa çalıştıramadı. Babaanneme seslendi, gel lütfen bunu çalıştır. Ne olursun diye yalvarıyordu!

-Babaannem ablamı sakinleştirmeye başladı, çalışmaz ki kuzucum boşuna uğraşıyorsun.

-Ablama söz geçmediği için, cevabı da hemen hazırdı.

-İyi o zaman tamir ettirelim.

-Babaannem üzgün bir halde, yapma kuzucum ısrar etme, tamir ettirsek şimdi eski plakları çalacağız, baban ve ben çok duygulanacağız…

Plak kelimesini ilk kez o gün duymuştum!

Plak neydi acaba?

Annem, babam, babaannem kimse ablamı ikna edemedi. Ben küçüktüm, doğrusunu isterseniz bende tamir edilmesini istiyordum. Babaannem bizlerin isteğini kıramadı, ertesi günü babamın eline tutuşturup tamire gönderdi. Babamda isteksizdi ama ablamla kimse başa çıkamıyordu. Sokağın köşesinde ki televizyon tamircisi, acele etmezseniz bir ara bakarım demiş.

Tabii dediğine pişman oldu ya!

Ablam her okuldan çıkışta kapısına dikiliyor daha tamir olmadı mı bizim “gramofon” diye soruyormuş?

Nihayet tamirci bıkmış olacak ki, babamdan oldukça yüklüce tamir ücreti alarak çalar hale getirip“gramofon” u teslim etmiş...

Dolu dolu bir ay kalmıştı tamircide!

Ertesi günü ablamın doğum günüydü. Arkadaşlarını eve davet etmiş, eski zamanlardan kalma “gramofonu” herkese göstermek, eski plakları dinletmek istiyordu. Maalesef hevesi kursağında kaldı. Bütün plaklar çizilmiş, sesleri boğuk çıkıyordu. Bir iki tane zor bela dinledikten sonra, yeni icat olan teybi getirdi başladılar oynamaya eğlenmeye. Akşam babam işten gelirken, kocaman bir paketle geldi. Ablam sevinçle paketi açtığında gözlerine inanamadı. Mahallemizde ki eskici Nurettin Amcadan albüm çantası içine tek tek saklanmış plakları almış. Hikâyesi hepimizi duygulandırdı. Ünlü bir koleksiyon er evinde ki eşyalarını satıyormuş. Sıkı sıkı tembih etmiş, Nurettin Amca’ ya sakın bunun kıymetini bilmeyecek insanlara satma yoksa sana kırılırım.

Ablam çok heyecanlanmıştı. Tabii bende!

Plak görmenin heyecanını size anlatamam. Şimdi düşünüyorum da ne kadar cahil bir çocukmuşum?

O gece geç vakte kadar bütün plakları dinledik. Bir ara baktı babaannem ağlıyor. Herhalde şarkılardan duygulandı diyorduk ki, kapatın artık şunun sesini diye bağırdı. Hepimiz irkildik. Yeter hevesinizi aldınız artık yerine kaldırın başım şişti diye söyleniyordu. Babam hemen yerinden kalktı, usulca plağını çıkardı, kucakladığı gibi yerine yerleştirdi. Yüksek ses tonu ile herkes yatağa diye bağırdı. Annem bizi toparladı, hepimizi yatırdı. Kendi de odasına çekildi.

Babaannem ve babam salonda dertleşiyorlardı. Şimdi de babam, babaannemi sıkıştırıyordu. Ana be, bir türlü anlatmadın şu “gramofon”un hikâyesini. Ne olur bari bu gece anlat. Ölüp gideceksin, içime ukde kalacak bu meret gramofonun hikâyesini dinlemeden ben öleceğim diyordu.

Ablamla ikimiz usulca kapıyı araladık onların konuşmalarını dinliyorduk.

Babaannem derin bir iç çekti. Bak oğul, benim bir ablam vardı. O’ nu hiç tanımadığı birine vermek istiyorlardı. Ablam çok üzülüyor bir türlü o adamla evlenmek istemiyordu. Ne yaptıysa babamı ikna edemedi bu adamla zorla evlendirdiler. Üzüntüsü geçmek bilmiyordu, zorla evlendirilmiş olmasını içine sindiremediğinden verem oldu. Eskiden kızların en büyük derdiydi, hoş şimdi de bazı ailelerde bu usüller değişmedi. Sen sen ol, kızları istemediğine sakın verme!

Sonra kaldığı yerden sözlerine devam etti babaannem.

Büyükşehirlerde ki hastanelere taşıdı babam. Uygulanan onca tedavi fayda etmedi. Ablam hamileydi. Zor bela çocuğu doğurdu. Çocuğun kırkı çıkmadan da ablam öldü. Sonra babam çocuk öksüz kalmasın diye beni verdi o adama. Yani babana!

Nikahlandık. Çocuğun anne adı böylece benim ismim oldu. Senin anlayacağın ağabeyin benim oğlum değil ablamın oğlu. Ama ben onu öz oğlum gibi sevdim büyüttüm. Teyze ana yarısı. Bu gramofon da ablamın yadigârıydı...

Anıları çok derin olan hatırası var. Benim için çok değerli. Yıllardır saklarım. Şimdi senden rica ediyorum kimseye bu sırrı söyleme. Hele hele ağabeyine hiç söyleme. Bilmesin, içine dert olmasın. Beni bugüne kadar anne bildi, bırak ben ölene kadarda öyle bilsin. Ben öldükten sonra istersen söylersin!

Babam donup kalmıştı.

Of ana of yıllarca bu sırrı içinde sakladın. Kim bilir ne kadar üzülmüşsündür dedi? Ne yaparsın oğul, büyük kızın adını onun için ablamın isminden koydum. Gün geldi devran döndü, kız tutturdu bu gramofon çalışacak diye. Hiçbir şey gizli kalmaz. Bir gün gelir açığa çıkar. Belki de ablam böyle olmasını istedi bilebilir miyiz? Ablamla dinlediğimizde babaannemin çilesine çok üzüldük. Ertesi sabah babaanneme hiçbir şey belli etmedik.

Anneme bile söylemedik. İki yıl sonra babaannem öldü. Babam öldüğü gece bütün aile fertlerini özellikle amcamı, halalarımı toplayıp bu hikâyeyi anlattı. Herkes şaşkındı! İşte ne zaman bir gramofon resim görsem, ya da bir antikacıda rast gelsem hemen bu hikâyeyi hatırlar duygulanırım…

Şimdi evimin bir köşesinde babaannemin ablasından kalan, hikâyesi son derece derin ve anlamlı olan hatıra “gramofon”u saklıyorum. Ablamın yüreği götürmedi evine götürmeye. Ben büyük bir zevkle aldım. Evimin en güzel köşesine yerleştirdim. Plak kolleksiyonu benim için nadide bir çiçek.

Tıpkı eskisi gibi, hatıraları hiç eksilmesin, her daim devam etsin diye!

Bakalım daha hangi anılara eşlik edecek?

Eski şarkıları dinledikçe o güzel günleri hatırlayıp yad ediyorum.

G. Kasalar

 
Toplam blog
: 30
: 4303
Kayıt tarihi
: 26.08.10
 
 

Bazen hüzünlü, bazen sinirli, çoğu zaman keyifli olmayı severim. Aşk meşk, masallarına inanmamayı, r..