Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '20

 
Kategori
Anılar
 

ANILARIN IŞIĞINDA

 

 

   Durmuyorsun yüreğim, farkında mısın?
   Özlem özlem özenle sözcüklerdesin,
   Nasılda bir bir anılarımın hücumundasın
   Üzüntümde değil, artan sevincimdesin
   Şevkle,coşkusuyla hep yanımdasın…

                                  *

Andre Gide: “Anı yazmak, ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır.” Demişken, Bazen arkana bile bakmadan gitmek istersin. Öyle her şeyi bırakmana falan da gerek yok. Anıları bırakabilsen yeter.” Demiş Edip Cansever… Evet, Cansever, anlamlı sözcükleri anılara zincirlemiştir.

Öyle anılar vardır ki; içten dostluklarla biriktirilen, bavullara doldurarak her yere götürmek istediğimiz ve her zaman yapamadığımız... O anlardan kimileri, dostları anımsatacak onları yâd ettirecek düzeyde koşar yetişir yanı başınıza...

Anıları şeridinde zamanla yarışıyorum. O bile unutturamıyor ilk günkü güzel anlarımızı… Hani araçtan inip görünce valizini bırakıp koşması, sarılması ve başını omzuma yaslaması… Güzel anılar güzel filmlere benzer. Konu unutulsa bile başroldekiler kesinlikle unutulmaz. Kimi kavramlar da…

Çok renkli kadife, sıcak sulu zirve, yakışan gülüş, gösterilen özveri, kıpır kıpır parmak uçları, avuç içi kaşıntı, bal meydanı, sevgi manavlığı, ninem sıcaklığı bakış, su ve kahve, kişilik ve onur, leziz yafa, yaslanılan sütun, zirveye koşmak… Kimi küçük tepkiler olsa da anıları perçinleyen böylesi sözcükler unutulur mu?

Söyleyeni belli olmamakla birlikte deneyimin süzgeçlediği kimi şiirsel sözcükleri de burada yansıtmadan edemedim:

Yaranın yerini sorsalar gösteremezsin ama dinlediğin şarkılar ve türküler, gözleri kapalı buluyor yarayı…”

İçimde sızı, Çalıkuşu, Bir gülüşün, Bal yârim, Kurusa fidanım, Senede bir gün, Şifa istemem balından, Sevemez kimse seni, Yaşamak yalan belki, Ak göğsünde nokta nokta, Gel efendim gel… Gibi, gibi, gibi… Türkü ya da şarkıları ilk kez dinleyince hayaller üşür, birkaç kez ya da son kez dinleyince anılar belleğe üşüşür!

Ünlü Vadideki Zambak romanının yazarı Honore de Balzac şöyle demiş: “Bir kadının mutluluğu deniz feneri gibidir. Geleceği aydınlatır, aynı zamanda tatlı anıların maskeleri altındaki geçmişi de yansıtır.” Hayat yaşanmaya değer, onu sevdikçe ve onu düşündükçe bambaşka anlam kazanır.

Yarınıma adını yazdım, bugünü dünüme yazdım, yarınımızda bugünümüzden daha güzel olacak anılarımız! Bugünden daha güzel ve andıkça küçük küçük gülümsetir! Güven ile sevgi anıları kalıcı kılar. Belki Mecnun olamam… Ferhat hiç… Ne ki ben de boş durmam, yazarım. Nasıl mı? Masa, Kahve ve Biz  başlıklı şiirimin dizelerine yansıdığı gibi:


Demlendi hasretin yeşili,
Işıdı mavisi umudun.
Masada kahve, su ve biz,
Buyurunuz, siz de geliniz!

Suyu yanında kahve,
Yudumlanma bekliyor besbelli
Bakışlar dünden bugüne,
Her çekişte anılar, senli benli.

Anılar mı? Bozkır yolunda koşu,
Anlatılmaz, anlatsak da şimdi
Capcanlı ve dimdik içimizde,
Yaşanmışlık 305 ile kenetlendi.

Demlendi hasretin yeşili,
Işıdı mavisi umudun.
Masada kahve, su ve biz,
Ya siz, neredesiniz?

Muhsin Durucan          

 

Halil Cibran’ın özdeyişine dönüş yapalım ve yazımızı sonlandıralım: “Bırakın bugününüz geçmiş anılarla, geleceğiniz ise özlemle kucaklaşsın.

*

 

                                                                                                                       

 

 

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..