Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '13

 
Kategori
Öykü
 

Anıt Ağaç

Anıt Ağaç
 

Manisa Kırkağaç ilçesinde Dünyanın en eski zeytin ağacı olarak tescillenmiş Anıt Ağaç ...


Çoraklıkların içinden çıkıp yeşile doyduğu coğrafyaya alışmaya çalışıyordu kadın. Gözlerinden hafızasından silmek için geldiği yeri , her gün bir yere çekiyordu yorgun bedenini.

Ege’nin yeşiliyle mavisinin harmanlandığı koylarda, zeytin ağaçlarının doğasında iç huzurunu yeniden bulmak için mücadele ediyor, kendi gözlemleriyle geziniyor, anılar biriktiriyor, resmediyordu an an. Yeni anlar biriktiriyor, zamana yayıyordu. Bölgeyi iyi tanıyan bir abisinden ve mesleki algı açıklığından duymuştu 1650 yaşında bir zeytin ağacı vardı. Görmeli,hissetmeli diye düşündü, kendinden kaçmak için çırpındığı bir anında yeri çok da zor olmayan zeytin bahçesinde buldu kendini.

Dört koldan yükselmiş, heybetiyle bahçedeki bir çok yaşlı ağacın arasından aradığının o olduğu anlayıp  yol aldı anıt ağaca.

Her bir yöne doğru eğilmiş dört kolunun  arasında bir kovuk bırakmıştı ağaç, bunca yıllık ev sahipliğinin içinde, koynuna çağırıyordu göreni. Çekim gücü vardı bu ağacın ve bir efsunu. Öyle hissetti kadın. Derinden gelen bir saygıyla yanaştı ağaca, etrafını turladı, dallarına, dört ayrı koldan dört ayrı türde verdiği zeytinleri izledi. İhtişamının içindeki vakur duruşuna hayran kaldı ve hayret etti, yüzyıllardır kök salmışlığına.Yüzyıllarca bir çok medeniyete, uygarlığa, imparatorluklara ev sahipliği yapmıştı bu ağaç. Ve dimdik duruyordu yıkılmadan.

Ağacın kovuğuna bıraktı kendini, o kadar kocamandı ki her şeyden herkesten saklamış, adeta yutmuştu ağaç kadını. Aklından geçenleri, yok saymaya çalıştığı, unutmak istediği her şeyi düşündü, gözlerinden silinmesini istediği  görüntüleri, hafızasından sızı gibi çıkıp yerleşen her bir anı. Hayatının cehennemi olarak andığı 3 yıl 6 ayını geçirdiği Doğu Anadolu ilçesinde yaşadığı ya da yaşadığını sandığı anların hesaplarını yapıyor buluyordu sürekli kendini. Kazandıkları  ve kaybettikleri,kefe eşitlenmiyordu bir türlü ve içinde yarattığı derin tahribat. İnsan ömrünün ne kadarı ederdi ki 3 yıl 6aylık bir yaşam dilimi? Koynunda kıvrılıp yattığı 1650 yaşındaki bu zeytin ağacının varlığında  komik bir rakam kalıyordu. Hangi savaşlara,sevinçlere ev sahipliği yapmıştı kim bilir, kaç dilde konuşulmuştu yanında, kaç dinde el açılmış yalvarılmıştı.Tanrı’ya?  Efsunlu olmalıydı bu ağaç, başka alemler görmüş, başka bir duruşu olmalıydı.

Bu düşüncelerin arasında düşe düştü kadının zihni. Alemlerden alemlere gitti,  Roma İmparatorluğunun krallarını, savaşlarını, aşklarını gördü, kadınların yüzyıllarca aşkın günahını çeken taraf olduğunu  Osmanlı İmparatorluğu’nun Padişahlarını, Şehzadelerini, yoktan vara vardan yoka düşüşlerini gördü. Zihninin harmanında tarihler birbirine girdi, Kurtuluş savaşının kahramanı Mustafa Kemal ATATÜRK’ten, Türkiye Cumhuriyetinin yüzkarası liderlere gitti geldi. Bir ürpertiyle düştüğü düşten dünyaya düştü kadın….

Ferah bir nefes aldı, ağacın koynunda daldığı uykudan gerçek dünyaya hülyalı gözlerle baktı. Yeni bir dost edindim dedi, dünyanın en eski dostunu, gülümsedi kendi haline ve döndü dünyasına yeniden…

 
Toplam blog
: 127
: 820
Kayıt tarihi
: 22.09.07
 
 

Sıcağıyla bilinen memleketimde bir kış gününde geldim dünyaya. Bütün tezatlıklar hayatımda farklı r..