Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '18

 
Kategori
Güncel
 

Ankara'da Sel ve Su Baskınları Tehlikesinin Büyüklüğü

Ankara'da Sel ve Su Baskınları Tehlikesinin Büyüklüğü
 

Ankara’da yaşayanlar 5 Mayıs 2018 tarihini izleyen 25 gün içinde tam 4 kez yolları, alt geçitleri, evleri, iş yerlerini basan, yüzlerce aracı kullanılmaz hale getiren, çok büyük çaplı maddi zarara yol açan yağmur ve sel felaketleriyle karşılaştı.

Üstelik, benzer olaylarla son bir iki yıl içinde defalarca karşılaşılmış olması, gelecekte benzer hangi büyüklükte tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzun sorgulanması ihtiyacını doğurdu.

Büyük denebilecek maddi zararlara karşın can kaybı yaşanmamış olması nedeniyle hafif atlatılmış olduğunu söyleyebileceğimiz sel baskınlarının hangi büyüklükte felaket potansiyeli barındırıyor olabileceği tarihten rahatlıkla anlaşılabilir.

Çok değil, günümüzden sadece 60 yıl önce, 11 Eylül 1957 günü, belki de tarihimizin en büyük sel felaketi Ankara’nın merkezinde yaşanmıştır.

Bu tarihte Hatip Çayı Vadisinde Elmadağ’dan Lalahan’a ve vadi boyunca Hasanoğlan Kayaş ve Ankara’ya doğru ilerleyen sel suları Mamak, Saimekadın, Gülveren, Demirlibahçe, Bentderesi, Dışkapı ve Akköprü semtlerinde[1] çok büyük yıkıma ve can kaybına sebep olmuştur.

Felakette tam olarak tespit edilememiş olmakla birlikte can kaybının binlerle[2] ifade edilebilecek boyutta olduğu bilinmektedir.

Henüz çok sayıda canlı tanığı bulunan bu büyük felaketin benzerlerinin hiç de öyle sanıldığı kadar uzağımızda olmadığını bilmek, önlem almak bakımından belki önem taşır.

Anlatımda bahsi geçen Hatip Çayının mevcudiyeti ve yeri, orta yaş grubu Ankara’lılarca dahi bugün bilinmemektedir. Çünkü günümüzde bu Çay’ın üstü yollarla, parklarla, Pazar yerleriyle kapatılmış bulunmaktadır. Oysa yaşattığı bu felaketle, herkesin çok iyi bildiği “su yatağını bulur” atasözündeki ihtimali hiç aklımızdan çıkarmamamızı gerektiren Hatip Çayı, er ya da geç sebep olacakları benzer afet potansiyeline sahip pek çok Ankara deresinden sadece birisidir.

Ankara’nın merkezinde her gün araçlarımızla ya da yaya olarak üzerinden geçtiğimiz pek çok ana arter ve cadde, bu akarsuların üzerini örtmüş olarak gizlemektedir. Gizli olan bu dereler ve çaylar semtlerin ve muhitlerin adlarında  her gün mevcudiyetlerini kulaklarımız ve gözlerimiz vasıtasıyla beyinlerimize kazımaya çalışmakta ancak başarısız olmaktadır.

Kavaklıdere, Cevizlidere, Akdere, İmrahor Deresi, Dikmen Deresi, Kirazlıdere, İncesu, Çubuk Çayı, Hatip Çayı, Ankara Çayı, Bentderesi, Bayındır Deresi, Hoşdere, Bülbül Deresi, Çayyolu,… gibi isimler size ne ifade ediyor?

Bu semt, yol ve muhit adlarının tamamı, altlarından akan, üzerlerini örttükleri ve halen atık su kanalları olarak da yararlanılan akarsuların adlarından oluşmaktadır. Farkında değiliz ancak her gün kullandığımız bu yolların, sokakların, parkların altlarından bu onlarca akarsu her an yollarını bulmaya çalışarak ve mümkünse kimseye herhangi bir rahatsızlık vermeden akar, giderler.

Yine farkında değilizdir ancak bu çaylar, dereler, miktarı ne olursa olsun, milyonlarca yıl içindeki tüm yağışların yamaçlardan, tepelerden akarak bir araya toplanan suyunu, selini, uygun güzergahlardan, mutlaka ve mutlaka denizlere göndermişlerdir.

Bu yasa, tarihin bundan sonraki evrelerinde de aynen işleyecektir.

Ne kadar çok yağış olursa olsun, ne kadar çok sel birikirse biriksin, bu derelerin, çayların izlerini takip ederek eninde sonunda denizlere ulaşan yollarını bulacaklardır. Bu arada ev, işyeri, otomobil, insan… önlerine çıkan ne olursa olsun, alıp götüreceklerdir.

Ankara’lı herkes tarafından çok iyi bilinmektedir ki, bahsi geçen bu  semtlerin tamamının en düşük kodlarında halen onbinlerce kişinin yaşadığı pek çok konut ve işyerleri mevcuttur.

İnsan oğlunun doğayı hoyratça kullanmasının sonucu olarak yaşanan iklim değişikliklerinin yol açtığı ve her geçen gün daha da sıklıkla tanıklık ettiğimiz aşırı yağış vakalarının hangi büyüklükte tehlikelere kaynaklık ettiği her düzey zekayla kavranabilecek basitliktedir.

Buna rağmen bir türlü anlayamıyoruz, her yağmur yağdığında karşılaştığımız manzarayı hayretler içinde ve ağzımız açık izliyoruz da, tehlikelerden sakınma hususunda parmağımızı dahi oynatmamakta diretiyoruz da diretiyoruz. İçinden geçtiğimiz şu günlerin “daha, iyi günlerimiz” olduğunu bilmeden, öyle, tadını çıkarıyoruz.

 

Kenan IŞIK

 

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..