Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Ankara’dan İnebolu’ya

Ankara’dan İnebolu’ya
 

Fotoğraf: Aydın Tiryaki (20-7-2008) Küre-İnebolu yolu, Ersizlerdere


Ankara Otobüs Terminali’ne geldiğimde, oldukça kalabalık bir öğle zamanıydı. Erken gelmiştim, beklerken buraya AŞTİ adının verildiği günler aklıma geldi. 14 yıl önceydi, o günlerde Tandoğan’a yakın olan terminal kullanılıyordu ve adı AŞOT’tu, yani Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminali... Şu andaki terminal Karayalçın’ın belediye başkanlığı sırasında tamamlanmış ancak henüz açılmamıştı. Yeni başkan Gökçek’in ilk saçmalamalarına yeni terminalinin adının verilmesi sırasında tanık olmuştuk. AŞOT bilmem hangi dilde iyi olmayan bir anlama geliyormuş onun için o adı vermek istemiyormuş ve başka bir ad bulmuş: AŞTİ: Ankara Şehirlerarası Otobüs İşletmesi... Böylece Ankaralıları kötü bir adı telaffuz etmekten kurtarmıştı!

Ne zaman Ankara’ya terminale gelsem, AŞTİ’nin adını söylesem aklıma bu büyük saçmalık gelir.

Kapalı yerlerde sigara yasağı terminalin içinde oldukça sıkı uygulanıyordu. Otobüslerin kalkmasının beklediğimiz peronlarda ise, açık hava olduğu için sigara içiliyordu ve oralar dumanaltı olmuştu. Esinti olmadığı zamanlar kalabalık açık alanlarda da sigara yasağı olması gerekiyor. Beklerken üzerime gelen dumanlar yüzünden sık sık yer değiştirmek zorunda kaldım.

Çok sıcak bir gündü. Dolu otobüste yolculuk ederken biletimi yanlış taraftan aldığımı az sonra anladım. Kuzeye doğru giden yolda öğleden sonra sol tarafın güneş olacağını hesaplamalıydım. Oysa biletimi alırken seçeneğim çoktu. Güneş doğuya doğru indikçe iyice rahatsız etti ve perdeleri kapatmaktan başka çare kalmadı.

Hemen arkamdaki koltukta oturan yaşlı bey konuşmaya pek meraklıydı. Başka şehirden olmasına karşın Kastamonu hakkında geniş bilgiye sahipti. Hep konuştu. Ceza kesen trafik polislerine bozuktu. Zamanında 103’le giderken aşırı hızdan yakalanmış. Birkaç lüks araba markası sayarak onlara kızdığını anlatıyordu: “Altımda şu marka araba var, basınca 200 yapıyor. Madem gidilmeyecek ne diye bu arabaların ithaline izin verirler.” diyerek kızmış. Ceza kesen trafik polisine sormuş “Senin altında olsa bu araba, kaçla gidersin?” diye, o da demiş ki “160’dan aşağı gitmem” diye. Bu diyaloglar sırasında yanında konuştuğu kişinin polis olduğunu öğreniyoruz, hatta zamanında trafik polisliği de yapmış. Hiç aldırmadı, yaşlılığın da verdiği rahatlıkla konuşmayı sürdürdü.

Otobüsümüz Kastamonu’da inecekleri her zaman olduğu gibi çayın kıyısında bırakıp Kastamonu Terminali’ne doğru devam etti. İnebolu yolcusu oldukça çoktu. İstanbul’dan gelen otobüsün de İnebolu yolcuları bizim otobüse bindiler ve yola çıktık. Ancak güzergah dışındaki bir benzinliğe gidip 25 dakika bekledik, otobüsümüz motorin aldı. Özellikle İstanbul otobüsünden bizimkine aktarma yapan yolcular bu işe çok bozuldular. Otobüslerde yakıt alımlarının yolcu varken yapılmasını yolculara saygısızlık olarak düşünmüşümdür. Bu işlerin diğer zamanlarda yapılması gerekir.

Kastamonu Terminali’nde, arka koltuktaki çok konuşan yolcumuzun indiğini sanmıştım, meğerse otobüsü kaçırmış. Bu yakıt molası onun işine geldi ve yoldan aldık. Neyse ki yanında sohbet edeceği kimse kalmamıştı.

Kastamonu-İnebolu yolunda da bölünmüş yol çalışmaları yapılıyordu. Bu nedenle bozuk yollar çıktı karşımıza zaman zaman. Otobüsün penceresinden çekmeye çalıştığım fotoğraflar iyi çıkmadı, camlardaki yansımalar nedeniyle...

Seydiler’in içine girdik. Fazla beklemedik, yolcular indikten sonra devam ettik. Ancak otobüsten gelen sıradışı sesler ve tekerleklerden çıkan dumanlar kimi yolcuları tedirgin etti. Küre’ye uğramadık ve karşı yoldan Küre’yi izleyerek geçtik. Küre İkiçay’ındaki eski köprünün üzerinde büyümüş çam ağacının fotoğrafını çekmeyi başaramadım.

İnebolu’ya 15 km kadar kalmıştı, Doruk yakınlarında şoförümüz otobüsümüzü bir kır kahvesinin önüne çekti ve hep beraber indik. Otobüsümüz bozulmuştu. Bir saate yakın orada kaldık. Bu süre içinde fotoğraflar çektim. Bu fotoğraflar ve gördüklerim bir yazı olacak bugünlerde yazacağım... Otobüsümüz onarılınca yol çıktık.

İnebolu’ya vardığımızda ilk kez yeni otobüs terminalinde indim. Ne kadar gereksiz bir iş yaptıklarını anladım. Bu yeni terminal İnebolululara kötülük olmuş. Eski terminal binası da yıkılmış. İnebolu’nun terminalleri de önümüzdeki günlerde yazacağım bir başka yazım olacak.

Eve vardığımda uzun yolculuğun yorgunluğu vardı üzerimde. Sıcak Ankara’dan sonra İnebolu’nun serin havasını soluyunca bir cennette olduğumu düşündüm. İnebolu’ya gelmiş olmanın mutluluğu bütün yorgunluğumu unutturdu. İnebolu’daydım, annem, babam, kardeşlerim, yeğenlerim hep beraberdik, daha ne isterdim ki. Akşam babamın yaşgünüydü ve onu kutladık.

Üç gün sonra evin önünde bir dut ağacının altında oturmuş, yazıyorum. Hava çok güzel, hafif bir esinti var.

İnebolu, 23 Temmuz 2008

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..