Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '12

 
Kategori
Şiir
 

Ankara Destanı

Ankara Destanı
 

Belki alışılanın dışında çok uzun bir şiir oldu bu yüzden Adını Ankara Destanı koydum. Kanayan her yaraya bir parça olsun dokunabilmek adına!................


Evvel karanlığın beşiğindeyken

Şafağı Atamla ördün Ankara

Tarihin içinde beyaz bir sayfa

Özgürlükler için vardın Ankara.

 

Kaleden geçerken rüzgâr serinden

Ay gibi doğuyor tarih derinden

Kalbi taş olanlar oynar yerinden

Karanlıkta yanan nardın Ankara.

 

Zor güne umudun mührünü vurdun

Ulustan dünyaya elini verdin

Tüm dünya halkını kardeşçe sardın

Yayılır keçinle kurdun Ankara.

 

Mustafa kemaldi ağızın dilin

Cumhuriyet oldu ışığın yolun,

Altı ilken idi dalında gülün,

Kirliliğe yağan kardın Ankara.

 

Dikmen, sırtlarından yandı meşale

Halk tek yürek oldu verdi el ele

Mustafa Kemalle tükendi çile

Başkentle murada erdin Ankara.

 

Roma hamamında tarihin izi

Ankerdi ilk adın, çapadır yüzü

Yunanca anguri hıyardır özü

Nice kültürleri sardın Ankara.

 

Her şey vatan için diye haykırdık

Halklarla tek yürek, Egeye vardık

Cumhuriyet ile yaralar sardık

Anadolum için yardın Ankara

 

Papazın bağında sevdamdı üzüm

Demokrasilerde aranır çözüm

Dikmen sırtlarında arıyor gözüm

Mustafa kemali gördün Ankara.

 

Hayli çetin yıldız dağı yolları

Seymenlerin kalkar, aşkla kolları

Şifadır Ayaşın termal suları

Suğuksu parkında terdin Ankara.

 

Kızılayda akar gör insan seli

Kimi leyla, mecnun kimisi deli

Güven park başımda bir kavak yeli

Gönül eğlenecek yerdin Ankara.

 

Sevdalımdın aklım baştan aşırdın

Sevecen gönlüme ateş düşürdün

Çocuk düşlerimde seni yaşardım

Her daim düşüme girdin Ankara.

 

Aydost, yaylasından, çamlığa çıktım

Keklik pınarından çağlayıp aktım

Kuğulu parkında gönlümü yaktım

Anıt kabire yüz sürdün Ankara.

 

Kızılca hamamın şifamız olur

İnsanlar derdine dermanı bulur

Çubuk barajından sularım gelir

Gözlerimde ışık ferdin Ankara.

 

Yüreğim kuş gibi gönlüm kafeste

Özgürlük vuruldu her bir nefeste

Dünya tozpembe her şey aheste

İçimde tutuşan hardın Ankara.

 

Nisanda umuttur düşen her damla

Atakule de mest olmuşum, demle

Gayrı adın dilde yanar sitemle

Siyasilerinle yordun Ankara.

 

Mamakta canları sorguya çekip

Devrim ilkesini inkilap yapıp

Oniki eylülle umudu yıkıp

Kolumu kürekten kırdın Ankara.

 

Ne istedik sizden söyleyin paşam

Eşitlik özgürlük kardeşçe yaşam

Yarınlara uzak, kalmadı neşem

Bozulmuş tuz tadı çordun Ankara.

 

Umudum hız kesti yönler değişti

Kurt kuzu oynaştı çakal yerişti

Hak açlardan alıp, toka verişti

Emekçiyi hayli gerdin Ankara.

 

Marşandizden öte ekilir yonca

Orman çiftliğinde soluyor gonca

Gün günü aratıp duruyor anca

Neden defterimi dürdün Ankara.

 

Natoyolu, Ege, derdi bitmiyor

Ezen hayli güçlü gücüm yetmiyor

Seyran bağlarında, keklik ötmüyor

Bulunmuyor gayrı merdin Ankara.

 

Bankalarda esir halkın her ferdi

Kredi kartları bitmiyor derdi

Tefeci ülkemde her eve girdi

Yüreği ateşe verdin Ankara.

 

Çankaya, Kızılay, Cebeci Mamak,

Herkes çıkar için oluyor yamak

Öfkemizden ne diş kaldı ne damak

Hicap perdesinde, ardın Ankara.

 

Anıttepede çok hayaller kurdum

Kurtuluş parkında çiçeğe durdum

İş yasası diye budandım durdum

Emekçiye bakar kördün Ankara.

 

Gençlik parkında çay beylere demli

Emek yaralıdır gözlerim nemli

Sanayide yaşam gör ki elemli

İşçiyi ocağa sürdün Ankara.

 

Ne umutla geldim, Ankara sana

Aldın beni sürdün, yoza yabana

Beni tanıdın mı? Anlatsan bana

Her gün batımında mordun Ankara.

 

Emek söz olunca halklar yasaklı

Uçkura gelince şerefsiz haklı

Bir nokta içinde cahilin aklı

Bitmez cehaletin derdin Ankara.

 

Gayrı yaralara sürülmez merhem

Dört mevsim yaşıyor şu yoksul çehrem

Düzen beni bana saydı namahrem

Suyun abdest tutmaz kirdin Ankara

 

Utanç duvarına vurdum başımı

Yiğidim; haksızlık döker yaşımı

İçimde yangında zaman aşımı

Acımı katlayıp dürdün Ankara.

 

Şükrettikçe düştüm her daim dara

Bir gül gibi sürdüm yüreği nara

Pirsultanım gayrı, sarılmaz yara

Nasıl yandığımı gördün Ankara.

 

Mevsimler hazandır sanayilerde

Ostim de emeğin yüzü yerlerde

İnsan hakkı yok ki, varsa nerede

Her dönem işçiyi vurdun Ankara.

 

Ozan Vurguniyim Ezilir halklar

Emeği kemirir şu karnı toklar

Her gelen derdime bir daha ekler

Postumu meydana serdin Ankara…


İbni Haldunun şu güzel sözlerini örnek verecek olursak .Devlet büyüklerine yaranmak kaygısı tarihçiyi yanıltır bu kaygı kötüyü güzel gösterme çabasını doğurur. Tarihçinin işi, tarihi güzelleştirmek değil olduğu gibi anlatmaktır!......

Ozanın Görevi güzelleme yazmak değil, Tarihini olduğu gibi anlatmak. olduğu bilinciyle bu şiir kaleme alındı, mademki biz halkın gözü kulağıyız öyleyse her şeyi görmek zorundayız,

Hallacı mansur. nesimi. Şeyh bedrettin. pirsultan gibi!..

Yarına dair, Özlemlenin yerini kaygıların ve çaresizliğin aldığı bir zaman tünelinden geçerken, tuplumsal çöküşlerde hızla büyüme yaşanması gerçeklerin üzerini güzelliklerle örtmemizden kaynaklandığı için, bu gün İnsan emeğinin böylesine ayaklar altına alınması. ve ülkemizdeki tüm OSTİM gibi sanayılerde Yaşadığımız pencereden yansımaları, Ankara destanı olarak yansıtmaya çalışitım!..

Belki alışılanın dışında çok uzun bir şiir oldu bu yüzden Adını Ankara Destanı koydum. Kanayan her yaraya bir parça olsun dokunabilmek adına!................

 

Ankara Konulu Şiir yarışmasında 2 mansiyon Ödülü..

Abdullah Oral

 


 

 
Toplam blog
: 151
: 648
Kayıt tarihi
: 05.10.08
 
 

Kısa öz geçmiş: Gecenin kara yüzünde dişlenirken çığlıklar bir kadının sancılarının sükunete durd..