Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Ankara’nın aykırı sesi: Hasan Uysal

Ankara’nın aykırı sesi: Hasan Uysal
 

O gün Sivas’ta değildi, o günden sonra Ankara’da da nefes alamadı

Gazetecilik mesleğine yıllarını adayan ve bunun neticesinde onlarca ödül sahibi olan Hasan Uysal aynı zamanda yazdığı 14 kitapla da okurla buluşmayı başarmış bir yazar. 3 kitabı oyunlaştırılmış. Kısa, uzun üç beş filmde de rol almış. Ankara caddelerinde başında fötr şapkasıyla gezen bir adam görürseniz o mu acaba diye bir düşünün. 20 bini aşkın kitabın bulunduğu kütüphanesiyle Ankara Emek’te yaşayan Hasan Uysal’da 1993 yılında Sivas’a gidecek aydınlar arasındaydı ancak gidemedi. 1993 yılında SHP grubunun basın danışmanlığını yapan gazeteciyle Ankara Mülkiyeliler Birliği’nin bahçesinde Sivas olaylarını konuştuk.

Sivas’ta düzenlenecek panelin yöneticisi olarak adınız geçiyordu ama orada değildiniz? Neden gidemediniz o gün oraya?

Ben o dönem mecliste danışmandım. Ertesi gün bütçe görüşmeleri vardı. Bu yüzden Aydın Güven Gürkan’ın konuşmasını hazırlayacaktım. Bu hazırlığı çarçabuk bitirip Sivas’a gitmeyi planlıyordum ama Gürkan’dan izin çıkmayınca gidemedim.

Sivas’a gitmeden önce oraya gidecek aydınlar bu tür bir gerginlik yaşanacağını tahmin ediyorlar mıydı?

Pir Sultan Abdal Şenliklerini düzenleyenlerden ve Sivas’ta bulunan kişilerden başka hiç kimse böyle bir şey yaşanabileceğini aklına bile getirmemişti. Ben ve arkadaşlarım yıl içerisinde sayısız şenliğe katılıyoruz. Güle oynaya da geri dönüyoruz. Ne acıdır ki bu sefer öyle olmamıştı.

O güne hiç tanık olamamış kuşağa bu yaşanan bu acı olayı nasıl anlatırdınız?

Sivas Katliamı ya da bu tür yaşanan olaylar çok yıllar sonra anlaşılır. Mutlaka perde arkası vardır bu yaşananların. Belki gündemi değiştirmektir, siyasi bir hareketi başlatmaktır. Sivas belki de şeriatçılığın yükselme hareketidir ya da dış güçlerin başka bir numarası olabilir. Bir sürü şey sayılabilir. Bu geçen yıllar içerisinde kendisini ortaya çıkartacaktır. Sivas’ta yerli halk o dönemde de yoktu, şu anda da yok. Çoğu, şehrin kısıtlayıcı koşullarından dolayı büyük şehirlere göç etmişlerdir. Bu boşluğu da köylüler doldurmuştur. Ve bugün Sivas’a gidildiğinde 50 yıl öncesinden çok daha geride olduğuna şahit olacaksınız. Her anlamda geride kalmıştır. Sivas Katliamı’nın üstünden yıllar geçtikten sonra oraya gittiğimde Sivas Sanayi Odası’na yaptığım ziyarette şunu öğrendim ki et tüketiminde yaşanan olaylardan sonra düşüş gerçekleşmiş ve Ekmek tüketimi ise artmış. Halkı daha da yoksullaşmış. Bu olayın Sivas’ta olmasının altında yatan neden şehrin başka şehirlere göç verip, köylerden göç almasıdır. Bu insanların kışkırtılması da bazı kesimler tarafından daha da kolaydır. Ucuz dincilik ve Türkçülük ekseninde yükselen bir olaydır.

Katliam belli bir ideojiye dayandırılabilir mi?

Din tabi ki. Çünkü cahil kesim içinde dincilik ve Türkçülük çok rahat gider. Sivas olaylarında ele başı oradaki çıldırmış güruhu kışkırtan beş altı kişidir ve bu kişiler hiçbir şey de yapmamışlardır. Kışkırtıp çekip gitmişlerdir. Ben hala düşünüyorum ki Sivas’ta yaşanan amacını aşan bir eylemdir. Amaç orada insanları cayır cayır yakmak değildir. Her şey galeyana gelmiş bir güruh insanın sapıtmasıdır. Bir gövde gösterisidir. Zaten kimse de cayır cayır yanmadı orada. Otelin odalarındaki yapay halıların sıcaktan yaydığı karbon monoksitten zehirlenip öldü oradaki aydınlarımız. Zehirlenmeyip hala direnenler yandaki delikten kaçıp kurtuldular.

Aziz Nesin nasıl kurtuldu?

Nesin 80 yaşında olduğu için yanına koruma polis vermişlerdi. Koruma Nesin’i dolaba saklıyor. Otelin en üst katındalar ve itfaiye kurtarma çalışmasına başlamaktansa yangını izlemeyi tercih ediyor. Koruma “ben polisim” deyince içerde polis var diye merdiveni uzatıyorlar. Koruma hemen Aziz’i merdivene çıkartıyor. Merdivendekinin Aziz olduğunu anlayan sözde kurtarıcılar kalabalığa atmaya çalışıyorlar onu. Dehşet verici bir sahneydi. Ve o 80 yaşında olmasına rağmen direndi ve dimdik ayakta geldi Ankara’ya. Ertesi gün buradaydı. Karşı masada oturduk beraber. Orada öldürülen beş kişiyle her gün bu mekanda beraber aynı masada otururduk. Yani bizim masada yangın çıksaydı aşağı yukarı aynı sonuç alınırdı. Kardelen diye bir mekana takılırdık o zamanlar ve ben o günden sonra oraya bir daha gidemedim.

Önlemlerin gecikmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önlem alınmaması veya yetersiz kalınmasını kesinlikle kınıyorum. Ve o dönem SHP-DYP hükümeti de dahil tüm siyasileri oraları hak etmeyen insanlar olarak değerlendiriyorum.

SHP’nin tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Vahim. Başka diyecek hiç bir şey yok.

Fikri Sağlar’ın son anda kararını değiştirip gitmemesini bir duyum almasıyla açıklayabilir miyiz?

Olabilir ama benim için de “iktidar partisinin danışmanı da gelmedi” dediler. Ancak ben asla SHP’li de olmadım. Aydın Güven Gürkan’ın isteği üzerine orada danışmanlık yapıyordum. SHP’ye oy bile vermedim. Açıkça söyleyim SHP böyle bir duyum alsaydı en önce beni yollarlardı.(kahkaha atarak sigarasından bir nefes çekiyor)

Dava sürecini ve sonucu sorgulamak gerekir mi?

Kesinlikle evet. Bu işi yapanların ne adları geçti ne de yargılandılar bundan çok eminim. Bu olayın arkasındaki perdenin aralanmasına daha çok uzun yıllar var. “Sivas” 200 yıl sonra bile anılacak bir olaydır. Bu işin suçluları çok derinlerdeyse hiçbir zaman ortaya çıkmayabilir. Dava bizim gibi düşünen insanlar tarafından hiç istenilen biçimde sonuçlanmadı. Dünyada her zaman uçlarda bu vahşet yaşanır. En çok adam yakan ve öldüren, kahraman ilan edilir ki bu olaydan yargılanalar da böyle anılmıştır. Korunmuştur, onları yakında mecliste de görebilme ihtimalimiz yüksektir.

Bir gazeteci olarak Sivas yerel basının tutumunu nasıl açıklanabilir?

Tek bir kelimeyle açıklanır: rezalet. Onlara gazete demek bile büyük bir hatadır. Gazete müsvetteleridir.

Bugün de ülkemizde böyle bir olayın yaşanma riski var mı?

Her an yaşanabilir. Çünkü o potansiyel daha da çoğaldı. Toplum son 15 yıldır duygu, kalite ve düşünce olarak geriledi. Din sömürüsü Osmanlı’da dahil her zaman ülkemizde yapılmıştır. Toplumun kalitesini eğitim düzeyini yükselttikçe her türlü sömürünün önüne geçersiniz.

Son olarak konu hakkında söylemek istedikleriniz neler?

Sivas olaylarını “pis gericiler, yaktılar yıktılar” gibi söylemlerle tanımlamak bence olayı basite indirgemektir ya da “cumhuriyet rejimine karşı bir olaydı” demek de öyle. Sivas’ta yaşanan bu olay daha ciddi bir meseledir ve bundan belki de bilmem kaç yıl sonra açığa çıkacaktır. Başka rahatsızlık duyduğum konuda inadına Madımak’ın, aydınlarımızın yakılarak öldürüldüğü yerin altına kebap salonu yaptılar. Buna söylenecek söz bulamıyorum. Oranın gerçekten dostluk ve barış müzesi olması gerekiyor. Ve buna halkımızın çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 44
: 1870
Kayıt tarihi
: 27.07.07
 
 

Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi, Basın-Yayın Bölümü mezunudur.        ..