Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '16

 
Kategori
Mimarlık
 

Ankara'nın mimarlık rehberi mi olur?

Ankara'nın mimarlık rehberi mi olur?
 

Alman kökenli DOM publishers dünyanın en önemli kentleri hakkında yayınladıkları mimarlık rehberlerine Ankara’yı da ekleyince, en çok karşılaştıkları soru bu olmuş: Ankara’nın mimarlık rehberi mi olur? (bkz. DOM publishers Architectural Guides ve Architekturführer Ankara)

Bunun kuşkusuz bir nedeni daha önce yayınladıkları ve artık Türkçe çevirisi de bulunan İstanbul Mimarlık Rehberi’dir (bkz. İstanbul Mimarlık Rehberi). Çağlar içinde bir yolculuk olarak takdim edilen bu el kitabı, Bizans, Konstantinopolis ve Osmanlı İmparatorluğu’nun tanınmış mimari eserlerini dahil etmekle birlikte, daha çok Cumhuriyet dönemi modernizme ve çağdaş yapılara odaklanmaktadır. Dünyadaki iki kıta üzerine yayılmış tek metropol olarak tanımlanan İstanbul, aynı zamanda geleneksel İslam, özgür sivil toplum ve Avrupai değerlerle harmanlanmış Boğazdaki kesişme noktası olarak da görülmektedir. 2600 yıllık mimarlık tarihindeki bu yolculuk, güncel yapı patlaması, işgaller ve kentsel eylem alanlarına dair eleştirel söyleşiler ve analizlerle bitirilmektedir. Bu haliyle de tabii ki İstanbul ile değil Ankara, dünya çapındaki herhangi bir metropolün yarışması pek kolay değildir.

Konu ile ilgili olarak DOM publishers’den Philipp Meuser ve Literatür’den Kenan Kocatürk, Almanya’nın onur konuğu olduğu Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 11/2016’da ilginç bir söyleşi gerçekleştirdiler.  Kenan Kocatürk, Türkiye’nin iki kentiyle ilgili böylesi bilgilendirici mimarlık rehberlerinin bir Alman kitapevi tarafından yayınlanmış olmasını kıskandığını belirtirken, Philipp Meuser göre hem İstanbul hem de Ankara bu ilgiyi fazlasıyla hak etmektedir. En çok önem verdikleri konunun da doğru resimlerle doğru metni birleştirmek olduğunu belirtirken, arkasında yatan emeğin ve titizliğinin altını çizmiştir. İstanbul Mimarlık Rehberi’nden sonra Ankara Mimarlık Rehberi’nin de Türkçeye çevrilmesinden memnunluk duyacaklarını dile getirmiştir.

Kitabın içeriğine gelince, 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesiyle birlikte Anadolu’nun kalbindeki bu küçük esnaf kasabası dünya çapında siyasi öneme kavuşmuştur. Yeni başkent olarak planlı bir şekilde inşa edilen Ankara’nın sadece genç Cumhuriyeti temsil etmesi değil, kent ve insan bağlamında Kemalist toplumsal reformlarla uyumlu olması da hedefleniyordu. Bu süreçte, Clemens Holzmeister, Ernst Egli, Bruno Taut veya Paul Bonatz gibi sayısız sürgün mimar da yer almıştır. Türk Modernizmin önemli mimarlarından olan Emin Halid Onat ve Sedad Hakkı Eldem ile birlikte, Cumhuriyetin başkenti olan Ankara’nın yeni yüzünü şekillendirmişlerdir.     

Osmanlı mirasından erken Cumhuriyet döneminin Birinci ve İkinci Ulusal Mimarlık Akımlarının anıtsal eserlerine, Türk Modernizm yapılarından çağdaş ve postmodern projelere kadar tüm yelpaze, bu beş milyonluk metropolde yer alan 120 adet yapı üzerinden ayrıntılı ve donanımlı bir şekilde Berlinli mimar yazar Hakan Dağıstanlı tarafından Almanca olarak tanıtılmaktadır. Tematik gezintiler, kenti şekillendiren mimar portreleri ve yapısal ile sosyopolitik gelişmelere dair eleştirel yorumlarla, Ankara’nın mimarlık tarihinin köşe taşlarına yapılan yolculuk sonlanmaktadır.

Sanırım bu kısa özet bile, Ankara’nın mimarlık açısından unutulmaması gereken önemli bir konumu olduğunu göstermektedir. Bu nedenle görsel ve yazılı bir rehber eşliğinde tanıtılmış olması, hem mimarlık hem toplumsal hem de siyasi açıdan çok değerlidir.

Belki şöyle de sorabiliriz: Bir ülkeyi tanımak istediğinizde, öncelikle nereye bakarsınız? Türkiye, Almanya, Amerika, İtalya veya Fransa mı, yoksa İstanbul, Berlin, New York, Roma veya Paris kelimeleri mi sizde daha çok imge çağrıştırır? Ancak en az bu star metropoller kadar, onlarla anılan diğer daha az tanınmış şehirler de bir ülkenin geçmişine, bugününe ve geleceğine ayna tutmaktadır. Philipp Meuser’in de belirttiği gibi, kentler toplumsal ve siyasi yaşamın perdelendiği bir sahnedir. Üzerinde yer alan tüm eski ile yeni ve kalıcı ile geçici yapılar da, buna eşlik eden çarpıcı bir dekor konumundadır.

Bu açıdan İstanbul’dan sonra Ankara’nın da mimarlık rehberinin oluşturulması çok yerindedir. Dünyadaki tanıtılmaya değer metropol zincirinde yer almaları bizim için bir kazanımdır. Kenan Kocatürk’ün de belirttiği gibi bundan sonraki adım, böylesine titiz ve kapsamlı mimarlık rehberlerinin ülkemizde hazırlanıp, diğer dillere çevrilmesi olmalıdır.

DOM publishers’in mimarlık rehberleri fotoğraflar dışında ulaşım ağını içeren haritalarıyla çok zengin bir görsellik içerdiklerinden, Almanca veya İngilizce bilmeyenler için de mükemmel bir tanıtım rehberi görevi görmektedirler. Salt sayfaların arasında dolaşıp resimlere bakmak bile, o kentle ilgili fikir edinmek için yeterlidir.

Bu bağlamda tüm DOM publishers çalışanlarını ve özellikle de Natascha ve Philipp Meuser çiftini, ülkemizi de dahil ettikleri son derece donanımlı ve ayrıntılı çalışmaları için tebrik etmek isterim.

Zuhal Nakay   

 

İlgili yazı: DOM publishers ve Selçuklular

 
Toplam blog
: 102
: 618
Kayıt tarihi
: 24.08.13
 
 

Mimar / Blog Yazarı ..