Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '12

 
Kategori
Anılar
 

Ankara ve İstanbul farkı -1-

Ankara ve İstanbul farkı -1-
 

Asık suratlı Ankara, gülümseyen İstanbul


Çocukluğumda hatırladığım en kötü şey kapının gece yarısından 1-2 saat sonra büyük bir gürültüyle çalınması, 1.50 m boyundaki kısa boylu zavallı çilekeş annemin gecekondumuzun tavandan aşağı sarkan lamba düğmesini havada yakalama ve ışığı açma gayreti, bu esnada sürekli devam eden kapının vuruş sesleri, o kapıyı vuran zalim ellerden korkan annenin çarpan korku dolu yüreği hep kulaklarımdaki zulüm orkestrasının nağmeleriydi. 

İçeri ani dalan sarhoş babamın annemi hiç bir suçu olmamasına rağmen, belkide tek suçu(!) kapıyı lambanın tavandan aşağı sarkan açma kapama düğmesini kısacık boyuyla yakalama gayreti ve harcadığı zaman sebebiyle geç açmak olan kadını inanılmaz bir acımasızlıkla dövmesi, zavallı kadının yüzü vücudu kan revan içinde kalırken devlet dahil hiç kimse bu zalim ve psikopat adama dur demiyordu.

Devletin kendiside zalimdi, okulda karakolda her yerde ve kurumda hem cehalet hemde zulüm kol geziyordu.

Okulda tatar kökenli sözde bir kadın olan öğretmenim sınıfta sosyal konumu ve statüsü zayıf olan kapıcı çocuklarını dövüşünü hiç unutmam. Hıdır, kapıcı çocuğu idi, ödevini yapmamıştı ve öğretmenin onun eline cetvelin uç tarafını vurmaya başlamış çocuğun elinden kan fışkırıyordu. Çocuk tek ayak üstünde acıyla çığlık atıyor ve benim öğretmenimi kimse durdurmuyor ve dur demiyordu.

Yazın zorla camiye yollardı annem Kuran okuyalım diye, sure ezberleyelim diye. Bize sure ezberleten imam elinde caminin parkesini tutuyor ve yanlış okuyana harf atlayana elindeki tahtayı en sert şekilde vuruyordu. Ben kusursuz sadece sübhaneke okuyabildiğim için Etteyyatüye geçme cesaretini asla kendimde bulamadım çünkü bir keresende geçmeye çalıştım korkudan bir yerde yavaşladım diye acımasızca avucuma en sert şekilde vurdu imam. Zaten amcamın öğretisiyle ateisttim ve gelmek istemiyordum camiye, bu olaylar beni Allahtan Kuran'dan ve İslamdan daha da nefret ettiriyordu

Evde zalim babamdan, okulda zalim hocamdan, camide zalim imamdan bütün bunlara izin veren ve demokratik olmyan halkını tehdit gören militan amcama 12 eylülde işkence yapan zalim devletten de nefret ediyordum. Nefretle büyüyorduk. Bu sistem bu yapı bu kalıplar kesinlikle terör ve terörist üretmeye müsait bir yapıydı. Ben asla terörist olmadım olamazdımda zira silahla bişeylerin değişeceğine asla inanmadım.

Kalemle değişeceğine inandım. O yüzden yazmaya ve yazar olmaya karar vermiştim. Bunun için bilgi depolamalıydım. Amcam "Cahil insan yaşayan ölüdür" demişti, manyak gibi ansiklopedi ve kitap kurcalıyordum. Soru sorup cevap arıyordum.

1985 yılında Kimya'da ki elementlerin  periyodik cetveli sayesinde Allah'la tanıştım. Hem big Bang benim varoluşçu kafa yapıma darbe indirmiş sonrada varlık içindeki Yaratıcının gücünü görmüştüm.

Ankara'da doğdum ben, 1969 yılının soğuk ve kazma küreği yaktıran Mart ayında. Hava kirliliğinin eksik olmadığı soğuğun bir bıçak gibi elinizi kestiği bir yerdi 1970ler ve 1980ler Ankarasında. Ankara benim anılarımda zalim bir kenttir. Asık suratlı bir kenttir. Evde babamın, okulda hocamın Kızılay'da heykellerin, Kamu binalarının gülümsemeyen mat, koyu renkli yüzleri hep aynı gelmiştir. Korkuyla evi, okulu, sokağı asayişi sürdürmeye çalışan sözde demokratik sözde laik sözde cumhuriyetti sistem ama tamamen zalim sulta kafası hakimde. Asla evde, okulda, camide sokakta gücünüz otoriteniz yoksa haklı olmanız mümkün değildi.

Sadece 6 ay yaşamıştım İstanbul'da, 1979yılı Ağustos'unun 17sinden 14 Şubat 1980 yılına kadar 6 ay. Babam işinden ayrılmış ve eniştesinin lafına kanıp tazminatını İstanbul'da bir kahvehaneye yatırmıştı. İstanbul'un gülümsemesini gördüm, bu kent sözde sultanlığın başkentiydi, sözde sultacıydı ama gülümsüyordu. Sanki Ankara sultanın başkenti İstanbulsa cumhuriyet ve özgürlüğün başkentiydi. Martıların sesi, kız kulesi, vapurlar, eski binaların zamana direnen gülümsemesi, tahta iki katlı osmanlı evlerinin mütevazi kambur duruşlarıda olsa bastona dayanan iyi kalpli kişilikler oluşu, okulda Rasul öğretmenin bir erkek olmasına rağmen bir anne şefkatine sahip oluşu. Hayret İstanbul'da babam bile ne annemi ne bizi dövdü. 6 Ay çocukluğumdaki mutluluk adası oldu İstanbul'da.

14 Şubatta tekrar Ankaraya döndük, babam herşeyi kaybetmişti. Eniştesi ve kızkardeşi ona kazık atmıştı. 

Benim için üzüntülere ve despotizme geri dönüştü bu tarih. Zaten 12 Eylül darbeside Türkiye'ye kara bir bulut gibi çökmüştü.

Çocukluğun asırlar gibi uzundu, çünkü zulmün kızılı ve karasını en çok çocukluğumda gördüm. asla demokratik olmayı başaramamış, kendi halkını potansiyel suçlu gören bir ülkede yaşamanın verdiği yorgunluk ve hüzün sizi yazmaya teşvik ediyordu. 

Yıl 2012, ülke hala 12 Eylül terörünün meydana çıkarttığı, 28 Şubat'ın kitleselleştirdiği terörle uğraşırken buna sebep olan adam hala dışarda ve hala doğru dürüst hesap vermiş değil. Kenan Evren, zulmün, acının, yıkımın pik yaptığı bir isimdir. Bu isim Türkiye'de teröre ve terörün aldığı canlara sebebiyet verdi, o sadece bir darbe yapmadı, ülkeyi uzun vadede bölecek olan Kürt sorununu kucağımıza bıraktı. Rejimi koruma ve İran Devriminin Kürtler üzerinden Türkiye'ye girmemesi için yaptığı mezalim Sivas, Mamak ve Diyarbakır katliam ve işkenceleri ülkeyi mahvetmiş ve mahvetmektedir. Bugünkü genç ve duygusal olarak ülkeden kopmuş yığınlar onun döneminin uygulamalarının ürünüdür. 

Benim gibi ankara'nın Yukarı Ayrancısında gece kondu semtinde zulümle haksızlıkla büyüyen insan bunları yaşadıysa Sivas mamak Diyarbakır hapisanelerinde, doğudaki köylülere neler yapılmadı ki?

AK Parti, son 10 yıldır demokratik açılımlar ve normalleşme sürecini hızlandırmıştı. Fakat bütün bunlar PKK'nın, BOP'un kurbanı olmaya ve ülke yeniden geriye gitme ve eski paranoyalarına çatışma potansiyeline dönmeye başladı.

Keşke AK Parti Yeni Anayasayı demokratik ve adil olarak uygulayabilseydi. Keşek Ergenekon'un sadece Asker değil bölücü terörle ve cemaatlerle dansınıda okuyabilseydi. Bunlar yapılmadıkça Yeni Anayasa yapılsada havada kalacaktır ve ülke eski karanlık günlerine dönme tehlikesi içindedir.

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..