Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '08

 
Kategori
Ankara
 

Ankara

Ankara
 

Fotoğraf: www.manzaralar.com


Kısa bir seyahatim oldu Ankara’ya bu hafta. Amacım biraz kulis faaliyetinde bulunmaktı. Efsane Baterist Metin arkadaşımızın yaptığı organizasyonlardan haberiniz vardır. (Arkadaşımızın blog adı tam o şekilde değildi tarzında itirazlarda bulunmayın lütfen. Bu sayfa benim ve Milliyet Blog bu sayfayı benim kullanımıma açarken “dilediğince kullan” dedi mi, dedi. O halde bazı sansürleri uygulamak benim hakkım mı? Evet hakkım…)

Konuya dönecek olursak;

Metin arkadaşımızın yaptığı yarışmanın ön çalışması olarak Ankaralı blog yazarlarıyla buluşmak ve oylarını toplamak konusunda ikna çalışmaları yapmak üzere pazartesi günü yola çıktım. Toplantı yeri olarak Ankara’da bildiğim tek yer olan Atakule’deki Kubbe restoranı seçtim. Hani şu yerinde duramayıp fırıl fırıl dönen ve şehri 360 derece seyre imkan veren restoran.

Pazartesi akşamı heyecanla restoranın kapısından içeri girdim. Kapının tam karşısındaki masada yerimi aldım ki toplantıya gelen arkadaşları içeri girer girmez görebileyim. Oturur oturmaz yanıma gelip “Ne alırdınız?” diye soran garsona “Arkadaşlar gelecek, biraz bekleyelim” dedim.

Mekan çok güzel, manzara nefisti. Birkaç fotoğraf çektim, ara sıra yanıma uğrayan garsona “Şu pembe bina neresi, şu geniş caddenin adı ne…” şeklinde sorular sorarak Ankara’nın keyfini çıkardım. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadım ama yine de “Nerde kaldı bu bloggerlar?” diye başımı çevirip kapıya baktığımda giriş kapısının olduğu yerde barı gördüm ve “amanın” dedim, “Fotoğraf çekmek için kalktığımda yanlış masaya oturmuşum”. Hemen kalkıp yuvarlak restoranda bir tur atıp giriş kapısını buldum ve yeniden tam karşısındaki masaya yerleştim. Bu kez yerimden hiç kalkmadan ve gözümü giriş kapısından ayırmadan beklemeye başladım. Birkaç dakika içinde giriş kapısı yanımdan geçip gitti. O an anladım ki bu restoran dönüyor ama her bir yeri ayrı yöne dönüyor.

Giriş kapısının olduğu orta bölüm sola doğru, masaların olduğu zemin sağa doğru, pencerelerin olduğu dış çerçeve sola doğru dönüyordu. Düşünce bu farklı yönlere döndürme işinin sırrını çözdüm. Yemek bitip de 125 metreden aşağı indiğinizde ödediğiniz hesapla başınız dönmesin diye yukardayken evirip çevirip serseme çeviriyorlar sizi.

Diyelim ki cam kenarındaki bir masada oturuyorsunuz. Çantanızı cam kenarına koyup yemeğe başladınız. Bir ara elinizi çantanıza atıyorsunuz, bakıyorsunuz yok. Çantanız iki masa ilerde başka birinin masasının yanına gitmiş. Yerinizden kalkıp o masaya gidiyorsunuz ve yüzünüzde ortamın yabancısı olduğunuzu belli eden bir ifadeyle “Ehhehhee… Çantamı alabilir miyim?” diyorsunuz. (Denenmiştir)

Cam kenarındaki pervaza dirseklerinizi dayayıp manzara seyretmeye kalkıyorsunuz. Zemin sağa dönerken pervaz sola döndüğü için vücudunuzun belden aşağısı sağa, üstüyse sola doğru uzamaya başlıyor. Ayakta kalabilme savaşı verirken manzaraya kaptıramıyorsunuz. (Bu da denenmiştir)

Neyse efendim, lafı uzatmadan toplantının detaylarına geçeyim;

“Çok hoş bir toplantı oldu, arkadaşlar tam kadro geldiler eksik olmasınlar. Yedik içtik, sohbetler ettik.”

Diyebilmek isterdim tabi, eğer Sevgili Sema Şener gibi bir organizasyon üstadı olabilseydim. Bu kez hızlı bir Ankara seyahati oldu ve gittim, gördüm, geldim. Sevgili Ankaralı blog yazarları, önceden haber verseydim Kubbe restorandaki keyfime ortak olmanızdan onur duyardım ama dedim ya çok hızlı bir seyahat oldu. İnşallah bir dahaki sefere…


Not: Bundan sonra yazılarımda 1907 kuruluş tarihli spor kulübüne sataşmama kararı aldım. Atakule Kubbe restorandaki yemeğin bitiminde çay eşliğinde içmeye niyetlendiğim keyif sigarasını arkadaşım Feray çakmağıyla yaktı. Baktım çakmağı lacivert ve üzerinde malum takımın logosu var. Tam standart sataşma moduna girmiştim ki daha ilk cümlemde çayı üzerime devirdim. Bu bir işaret olmalı diye düşündüm ve bundan sonra sıra dışı bir gelişme olmadıkça adı geçen takıma bulaşmayacağım.

Özel Not: Üzerine çay devirmek sıradan bir hadisedir. O kadar çok gülünüp, dalga geçilmez Feraycığım. Seni şiddetle kınıyorum.

 
Toplam blog
: 61
: 2350
Kayıt tarihi
: 24.01.08
 
 

17 yaşımdaydım yazmaya ilk başladığımda. Dünyayı tanımaya çalışırken kendimi de tanıdım zaman içinde..