Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '12

 
Kategori
Siyaset
 

Anladığımız dil, “dayak”mı efendim!?

Ben artık ülkemiz siyasî parti liderlerinin ne demek istediklerini, ne yapmak istediklerini, ortamı niye bu kadar gerdiklerini bir türlü anlayamaz oldum, ya sizler anlayabildiniz mi?

Meclis Milli Eğitim Komisyonu’ndaki AKP milletvekillerinin, özellikle CHP’li kadın vekillere saldırıp, o meşhur “tekmeli, tokatlı, boğaz sıkmalı” olaydan sonra, sayın Başbakan çıkıp; “Bunlar CHP milletvekillerinin marifetleridir! Bunların çağdaşlık ölçüsü; başörtüsü takarak üniversiteye gelen kızlarımızı, üniversite kapısından geri çevirmektir! Birisi de çıkıp, genel kurulda hesaplaşmaktan söz ediyor (CHP’li Muharrem İnce’ye diyor)… Siz hangi dilden anlıyorsanız, o dilden” dedi…

Yani; “Siz, komisyondaki o dayaktan anlıyorsunuz, biz de genel kurulda yine o dili kullanacağız” demek istiyor herhalde?

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu söze sinirlenip; “Bir kadın milletvekiline nasıl tekme atarsınız!? Kiminle gelirseniz gelin, nasıl gelirseniz gelin, CHP’yi durduramayacaksınız! O olayda Başbakan Mardin’den talimat verdi, militanları gelip saldırdılar, zorbalıkla yasayı geçirdiler! Çağdışısın, geri kafalısın sen! Biz hangi AKP’liyi tekmelemişiz, hangisini yumruklamışız!? Ormanda mı yetiştin sen!?” dedi…

Sayın Devlet Bahçeli; “Bu AKP iktidarı, Nazi yönetimine taş çıkarttı! Bu yasa teklifi derhal geri çekilsin! Bu olayın tek sorumlusu, uzaktan kumandasıyla saldırıya geçmelerini sağlayan Başbakan’dır!..” dedi.

Sayın Selahattin Demirtaş da; “AKP dindar değil, niye bunlar dindar gençlik istiyorlar ki!? Onlar aslında kindar gençlik ve kindar devlet istiyorlar!” dedi, iyi mi?

Sizleri bilemem, ama ben parti liderlerinin artık Salı günleri yaptıkları grup toplantılarını izlemiyorum dostlar!.. Ne o öyle; son yılların tüm grup toplantılarında yumruklar sıkılmış, kaşların biri yukarıda, ağızlarından hesap sorma, şiddet ve tehdit içeren sözlerle birlikte tükürüklerin saçıldığı bu toplantılar, benim de efelik damarımı kabartmaya, adrenalin oranımı yükseltmeye, her işimi şiddet ve tehditle yapmamın en doğru davranış olduğu fikrini köpürtmeye başladı!..

Geçende kendisine kepekli ekmek almamı isteyen sevgili eşime patladım: “Ulan sen de paraya doymak bilmeyen nankör emeklilere döndün! Ne var benim getirdiğim ekmeklerde!? Bir kere de şükretmesini bil be kadın!..” deyiverdim…

Evde bilgisayar varken, bir de laptop isteyen oğlana saldırdım: “Hoop, one munite, haddini bil be çocuk!.. Daha bu ülke evlerinin yarısında bilgisayar yok, sen kalkmış laptop istersin ha!? Hadi, ananı da al da git be çocuk!..” dedim, iyi mi?

Çöpçülere bağırdım dün sabah; “Öyle delikten süpürmeyin, toplayıp da kullanın o kâğıtları” dedim. Kapıcıya çıkışıp; “İçki içen oğluna mukayyet ol, dindar bir genç olarak yetiştir onu, yoksa anladığın dilden konuşurum ha, tamam mı!?” deyiverdim… Keza, komşuların hepsiyle de papazı bulmuş durumdayım; ‘sıfır sorun’ yaşarken, şimdi hiç biri benimle konuşmuyorlar artık!..

Beni, ben olmaktan çıkaran, hep bu Salı günkü grup toplantıları olduğunun ayardına yeni vardım dostlar! Çok pişmanım, ama halkımın beni yine çok sevdiğine inanıyorum! Gücümü onlardan aldığıma inanıyorum, önümüzdeki seçimlerde de mahalleye Muhtar olmayı düşünüyorum, sizce de uygun mu, ha?

15 Mart 2012/ Sakin KOŞAR…

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..