Anlamak şart mı?

Oğuz Atay o sıkıntıyı yazmıştı. Ben de o sıkıntılı anımda o yazılanı okumuştum; sıkıntı üstüne sıkıntı.

Bu şehirde bir yerden bir yere gitmek de dert.

Sıkıntısını mı yazmıştı yazarımız? Anlamaya çalışıyorum hem seni, hem sende onu, okurken.....Anlamam şart!

Bu topraklarda anlamak diye bir şey yoktur!

Vardır vardır. Var olmasaydı sen şimdi bu yazıyı yazmazdın. Hem sen şu şehirde nerden nereye gitmek istiyorsun?

Denizden denize; hah hah haaaa!....

Oğuz Atay kahramanını o sayfada bırakıp gitti. O yazıp bitirmişti. Ama ben onun kadar kolay çekip gidemiyordum. O kahraman beni bırakmıyordu.

Sen şu kıyıda kalsan da ben yoluma yalnız devam etsem....

Kitap okumanın böyle de bir derdi vardır; bırakmaz yakanı onun içindekiler; sen mi gerçeksin yoksa onlar mı, iyice karışır birbirine.

1. Not: Anlamak şart tabii, hiç insan bu coğrafyada anlamsız yaşayabilir mi, yaşadım diyebilir mi?

2. Not:

Ben kahramanı
unuttum,
aynı Oğuz Atay
gibi çıkıp gittim;
lakin o kahraman
beni unutmamış;
unutamam seni, dedi,
bana,
sensiz yaşayamam
bundan sonra,
bir sende bir ben
yaşayacağım;
bu hayatı,
hayatını
İstanbul'da!

Ş.Y.