Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Anlatan adamlar… Filozof kadınlar

Anlatan adamlar… Filozof kadınlar
 

http://www.smh.com


Yalan bir yerdeydim geçen akşam…

Yalnız gittim…

İşin tuhafı benden başka da kimse yoktu!

Beyaz gömlekli, siyah ceketli iki garson dikildi başıma, sigaramın külünü ben döktüm, onlar kül tablasını değiştirdi…

Orta yaşlı, yırtmaçlı, sivri topuklu, resim defteri gibi, tavus kuşu ayarında, bir kadıncağız çıktı sahneye…

İçerisi dolu olsa, şen şakrak olacaktı, yüzü de gülecekti eminim, boş masalara takıldı… Üzüldü ama belli etmedi… Sonra beni gördü…

“ Beyefendi bir isteğiniz var mı?” diye sordu…

Şaşırdım tabi, önce başkaları var mı diye bakındım etrafıma… Beyefendi aradım…

Beyaz gömlekli, siyah ceketli garson dürtünce, bana söylediğini anladım…

Aynı anda hem “bey” hem “efendi” olunca şaşırdım yahu…

Paranın gözü çıksın!

Kendimi zengin hissettim…

Bacak bacak üstüne atıp atmadığımı hatırlamıyorum…

Keyiflenince yapıyormuşum! Ben de başkasının yalancısıyım!

Sıkılınca da, sandalyeye sırtımı dayayıp sağ elimi başımın arkasından geçirip sol kulağımla oynuyormuşum!

Tövbe yarabbi…

Yakaladım kendimi birkaç kere…

Bir gün inadına hem bacak bacak üstüne atayım aynı anda da sağ elimle sol kulağımı tutayım diyorum…

Yanardönerli, jelâtinli, iki kat tabaktan yolcu gemisini dumanı tüte tüte getirip bıraktılar masanın üzerine…

Fiyakam on numara oldu…

Bir isteğim var mı?

O kadar çok ki! Hangisini söylesem bu kadına şimdi!

Şişeden çıkıp kollarını göğsüne bağlayan iri yarı bir cin olsa kolay ama böyle birden bire sorulunca, bilemiyor insan… Süresi dolacak, cevap veremeyecek diye telaşlanıyor…

“İstekler biter mi” diye felsefe ayağına, zaman kazansam olmaz…

Kibarlık yapsam “ sizin bir isteğiniz var mı” diye sorsam!

Racona ters!

“Var” dedim, sesimin o kadar yüksek çıkmasına kendim de şaşırdım…

Müzisyenlerin ve kadının gözleri bana döndü…

“ Sustum!”

Gözler meraklandı…

“ Linet’in”

Kadın göz mü kırptı?

Bana mı öyle geldi…

Şarkının orta yerinde, kapı açıldı, rüzgârla beraber, yakalarını kaldırmış, soğuktan yüzü kıpkırmızı, orta boylu bir adam girdi içeriye, olduğu yerde şöyle bir zıpladı, paltosundaki karlar yere döküldü…

Selamlaştık!

Sahneye en yakın masaya oturdu…

Sonra… Doldu içerisi…

Kadınlar, adamlar, sigara dumanı, peçetelere yazılan şarkılar, alkol, sürekli değiştirilen kül tablaları, şarkıcıya şampanya, bir gecelik sevgililere gül yaprakları…

En samimi hallerde edilen danslar…

Kulaklara fısıldanan cümleler, arkasından kahkahalar…

Anlatan adamlar… Filozof kadınlar

“ Pişman değilim” dedi adam… Kadın güldü…

“ Olmayacağım da!” diye bağırıp, masaya yumruğunu vurdu adam, rakı kadehleri döküldü… Kadın yine güldü…

Dayanamadım…

“ Olmuşsun işte” diye limon sıktım muhabbete…

Yan masadaki adamla, kapışıyorduk az daha!

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..