Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '15

 
Kategori
Tarih
 

Anlatılmayanları ile Çanakkale; Cepheyi kazanmak savaşı kazanmaya yetmemektedir (son)

Anlatılmayanları ile Çanakkale; Cepheyi kazanmak savaşı kazanmaya yetmemektedir (son)
 

Tarih geçmiş insanlar için değil, kendilerine rehber olacağı için gelecek ve gelecekteki insanlar içindir.


1.Dünya Savaşı, masada paylaşılan Osmanlı’nın; paylaşanları arasında, “Büyük Lokma Petrol/Musul kimin olacak?” kavgasının uygulaması’dır. Dünya Savaşı bahane; Osmanlının parçalanması sonuç’tur.

Savaş; görünürde dönemin güçlü devletleri; İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya ve Almanya arasındaki sömürge paylaşımı nedeniyle çıkmışsa da, görünmeyen nedenlerinin başında, “Doğu Sorunu- Şark Meselesi", Osmanlının parçalanması vardır.

...

Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’nda “altı cephe”de savaşmıştır.

-Doğu Cephesi: Doğu Anadolu’da Ruslara; Irak Cephesi: Basra ve Irak’ta İngilizlere; Sina-Filistin-Suriye Cephesi: İngilizler ve Arap aşiretleri’ne; Hicaz-Yemen Cephesi: Yemen ve Hicaz’da İngiliz ve Arap aşiretleri’ne; Avrupa Cepheleri (Galiçya-Romanya-Makedonya): Müttefiklere yardım amacıyla; Çanakkale Cephesi: İtilaf devletlerine karşı muharebeler yapıldı. (1)

Çanakkale Cephesi, Osmanlı devletinin savaştığı, “altı cephe” arasında, en büyük kayıpların yaşandığı yerdir.

Bu son bölümde konunun geniş pencereden görülebilmesi için önceki yazılanlar da özetlenerek yorum her zaman olduğu gibi okuyanın basiretine, bilgi-deneyimine bırakılacaktır.

**               

Mustafa Kemal anlatıyor

-“Boğazları ve Çanakkaleyi tıkamakla Rusları Karadenizin içine kapamış oldum ve eninde, sonunda çökmeğe mahkûm ettim. Müttefikleriyle irtibatlarını kesmiş oldum çünkü. Ama biz de çökmeğe mahkûmuz, hem de aynı sebepten. Gerçi Akdenizin,  Kızıldenizin ve Hint Okyanusunun eteklerindeyiz ama herhangi bir denize açılacak kudretimiz yok. Deniz kuvvetinden yoksun bir kara kuvveti olarak yarımadamızı, kara kuvvetlerini çekinmeden getirebilecek olan bir deniz kuvvetine karşı asla savunamayız.”

Bu ifadeyi-iddiayı onaylayan ikinci bir kaynakta İngiliz Belgeleri’dir.

 “…Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin amacı, Hint yolundaki Mısır’ı almak, petrol yatakları üzerindeki Irak’la Mısır arasında bulunan Arabistan’ı almak, Anadolu’da da, Osmanlı’dan ayrılmış yeni bir Türk Devleti kurmaktı. Bu sahalardaki askeri hazırlıkları tamamlayabilmek için, Osmanlı ordusunu güney bölgelerinden uzakta oyalamak istiyordu. Bu hareketle, aynı zamanda, Rusların doğudaki yükü hafifleyecek, Rusya, bütün gücünü batı cephesine sevk edecekti. Bu yer Çanakkale idi. İngilizlerin endişesi, Ruslarınkinden büyüktü.

Bütün düşünceleri Mısır Üzerine Türklerin yürüyüşlerine mâni olmaktı.  Bunun için buldukları çare, Boğazlar’a saldırmak ve Osmanlı’yı meşgul etmekti.

İngilizlerin Çanakkale’yi zorlama fikrini ilk düşünen ve mevki-i tatbike koyan, Bahriye Nâzırı Churchill olmuştur. Churchill’e göre, daha Türkiye’nin harbe girdiği andan itibaren Mısır tehdit edilmiş oluyordu.’

Çanakkale’ye hücum fikri İngiliz kabinesinde müzakere edilince bahriyeliler aleyhte rey verdiler. Bu işi donanmanın tek başına yapamayacağını, (Kara) Askerlerin de görev alması gerektiğini dile getirdiler.

İngiliz bahriyesinde kök salan bir kanaate göre, gemilerin karalara taarruzundan çok şey beklenemez. Bu kanaat, asırların tecrübesinin mahsulü idi.

Meşhur amiral Lord Nelson bu kanaati şu cümle ile formülleştirmişti: “istihkâma taarruz eden gemici delidir.”

Churchill, 3 Kânunusani 1915’te şöyle çözüm buluyor: Çanakkale’yi modern zırhlılarla değil, 1908’den evvel inşa edilmiş eski tip zırhlılar ile zorlamak mümkündür.

...

Çanakkale Savaşı’nın İngiltere tarafından yorumu; Petrograd’daki İngiltere Elçisi’nin, Rus Hariciye Nâzırı Sazonov’a muhtırası: İngiltere, bu harekâttan kendisi için doğrudan doğruya bir çıkar sağlamak kaygısında değildir, orada yerleşmek niyeti de yoktur.

...

Çanakkale Savaşları başlamadan İngiliz askeri yetkilileri ne demektedir?

“Kara askeri olmadan, Osmanlı başkentine kadar olan güzergâhın, karadan ve denizden işgal edilmesi olanaksız…

-Çanakkale savaşları bittiğinde Mustafa kemal ne demektedir?

“…kara kuvvetlerini çekinmeden getirebilecek olan bir deniz kuvvetine karşı asla savunamayız.”

...                                                                                                   

Yukarıdaki özetlenenler anlaşılan, Çanakkale Savaşı, bir amaç değil, Osmanlı-Alman ordularının oyalanması için bir araç’tır.

Anlaşılması gereken bir husus daha olmalıdır;

-Çanakkale bir Deniz mi, bir Kara Savaşı’mıdır?  İngilizler bir “Kara Ordusu” getirmediklerine göre...

...

Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Albay Cevat Bey

Çanakkale muharebelerinde Müstahkem Mevki Komutanı olan Cevat Bey boğazın kıyı savunmasında sorumluydu. Deniz savaşlarındaki yeri tartışmasız olan Cevat Bey 18 Mart Çanakkale Deniz Savaşındaki başarılarından dolayı 18 Mart Kahramanı ünvanını aldı. Zaferin ertesi günü ise Albay olan Cevat Bey artık Cevat Paşa olmuştur.

18 Mart 1915 Deniz Taarruzu:

Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa her yönüyle üstün nitelikli bir kişiydi, bu büyük deniz harekâtını plânlarken, o da  Nusret  mayın gemisine  karanlık liman bölgesini mayınlatıyordu. Saat 03.20’de tespit edilen yerler tamamen mayınlanmıştı.

"18 Mart 1915 sabahı İngiliz ve Fransız filoları, tam yolla ve büyük bir güvence içinde Boğaz’a girdiler, saat 08.30’da, Anadolu ve Rumeli kıyılarındaki Türk tabyalarını bombardımana başladılar.

Çanakkale Boğazı’nın iki yakasında mevzilenmiş bulunan Türk topçularının açtığı yoğun ateşler ve karanlık limana dökülen mayınların etkisiyle mevcudunun % 35’ini yitiren İngiliz ve Fransız harp gemilerinden oluşan bu donanma, saat 17.30’da çekilmek zorunda kaldı. Yalnız bugünkü muharebede Bouvet (Buve), Ocean (Oşın), Irresistible (İrrezistibıl) muharebe gemileriyle iki muhrip, yedi mayın arama gemisi batmış, Gaulois (Golva), inflexible (İnfıleksibıl) de dahil olmak üzere yedi zırhlı, görev yapamayacak duruma gelmiş, bunlardan bazılarının yedeğe alınarak muharebe alanından uzaklaştırılması gerekmişti.."

**

Ve meraklıları için konunun biraz daha açılması adına kısa açıklamalar;

-“..Birinci Dünya Savaşı’ndaki cepheler içinde en önemlisi Çanakkale Cephesi'dir. Çanakkale Cephesi, diğerlerinden çok farklı gelişmelere tanıklık etmiştir. Bu cephede Osmanlı ordusu, devrin en güçlü donanmalarına ve ordularına karşı büyük bir mücadele vererek Çanakkale’den düşmanın geçmesine izin vermemiştir. Türk milletinin Çanakkale’de gerçekleştirdiği başarılar ve kazanılan zaferler, Türk ve dünya tarihinde çok büyük bir yer tutmaktadır..”(2)

**

-I.Dünya Savaşı’nda en çok zayiatın verildiği cephenin Çanakkale Cephesi olduğu konusunda şüphe yoktur.  Zira I. Dünya Savaşı’ndaki şehitlerin yaklaşık olarak 1/3’ü bu cephede hayatını kaybetmiştir… Çanakkale savaşlarında Osmanlı nüfusunun önemli orandaki daha genç ve eğitimli kesiminin yitirildiği ve Türkiye Cumhuriyeti’ne  olumsuz bir beşeri sermaye mirası bırakıldığı genel kabul gören bir yaklaşımdır.

-Gerçeğinde Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’na girmemesi gerekirdi. Çünkü ne ekonomik, ne askeri konumu itibariyle böyle bir savaşa uzun süredir hazırlanan dönemin güçlü devletlerin karşısında kazanma şansı yoktur. Bunu Düyûn-u Umumiye’deki İngiliz temsilcisi Sir Adam Block, o günlerde İstanbul’dan ayrılırken şöyle diyecektir:

-“Eğer Almanya kazanırsa, Alman kolonisi olacaksınız. Eğer İngiltere kazanırsa mahvoldunuz!” Nitekim İngiltere kazanmış ve Osmanlı İmparatorluğu "mahvolmuş"tur.

-Askeri çevrelerce, Almanların özellikle, Çanakkale’de Türkleri en fazla zayiat verdirecek ve savaşı mümkün olduğunca uzatacak taktikler uyguladıkları ileri sürülmüştür.

**

(1.Dünya) Savaş çıktığında seferberlik ilan ederek mevcut birliklerinin kadrolarını seferi kadrolara çıkarmak suretiyle ordusundaki asker sayısını 2.850.000 kişiye ulaştıran Osmanlı Devleti’nin Almanlarla birlikte yaptığı savaş planına göre; Doğu Anadolu ve Kafkasya üzerinden Rusya’ya bir darbe vurularak İngiltere’nin Hindistan’a giden sömürge yolunu kesmek için Süveyş Kanalı’na ve Mısır’a karşı bir harekat yapılacak, Çanakkale’yi korumak için Trakya’da önemli bir kuvvet bırakılacaktı.(3)

Bu Türk – Alman planına karşılık İngiltere de Osmanlı Devleti’ni hassas noktalarından vurmak için ilk önce Güney Irak’ta ve ondan sonra da Çanakkale’de iki cephe açınca Osmanlı Devleti daha savaşın başında dört cephede birden savaşmak zorunda kalmıştır. (4)

..

Söz konusu yüzyılda Osmanlı Devleti; Balkanlar’daki Hristiyan azınlıkların, Mısır’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın, Yanya’da Tepedelenli Ali Paşa’nın ayaklanmaları gibi iç meselelerin yanında, İstanbul ve Çanakkale boğazını ele geçirerek sıcak denizlere inme politikasını güden Rusya ile de mücadele etmek zorunda kalmıştır.”(5)

Rusya ile tek başına mücadele edemeyeceğini anlayan Osmanlı Devleti, 1798 – 1878 yılları arasında Rus tehlikesine karşı İngiltere’ye; 1888 – 1918 yılları arasında ise Rus ve İngiliz tehlikesine karşı Almanya’ya dayanma siyasetine yönelmiştir. (6)

...

Sonsöz

“Şu kahrolası Batılılar kadar zengin olamadığımız, güçlü olamadığımız için kahrolurken de, Batı’nın asıl başarısının“açık düşünce/ açık toplum” dengesini kurmak olduğunu görmemiştik. Sorunun temelinin bir zihniyet sorunu olduğunu, bir “eleştirel düşünce” sorunu olduğunu, gücü de son kertede onun yarattığını anlayamamıştık…” (7)

 

www.canmehmet.com

Resim; http://www.yenicikanlar.com.tr/tufekler-calinca-son-okul-zilini-12440

Kaynaklar;

(1) http://uyg.tsk.tr/ataturk/milli_mucadele/birincidunya.asp

(2)http://uyg.tsk.tr/ataturk/milli_mucadele/birincidunya.asp

(3) Geoffrey MİLLER; British Policy Towards the Ottoman Empire and the Origins of the Dardanelles Campaign, The University of Hull Press, 1997. (A.H.Tolon kaynağı)

(4) Talat Paşa’nın Hatıraları s. 26. (Tolon’dan alıntı)

(5-6) “SEVR’E GİDEN YOL”, AHMET HURŞİT TOLON

(7) yukarıdaki yazılanların kaynaklarına ve daha fazlası için bakınız; http://blog.milliyet.com.tr/medyada-ilk-kez-canakkale-savasi-nin-bilinmeyenleri-seytan-ayrintida-gizlidir---1-/Blog/?BlogNo=497378

 

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..