Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Anlayana sivrisinek saz!..

Anlayana sivrisinek saz!..
 

İlk okuldayken "Şiiri ben okuycam!", "Tahtayı ben silicem", "Sınıf başkanı olucam" diye kendini ön saflara atıp paralanan öğrenciler olurdu ya? Ve yine onların ilk okul albümleri de öğretmenleriyle, okul müdürleriyle veya organizasyonu şereflendiren belediye başkanı veya kaymakamın da aynı karede olduğu özel fotoğraflarla doludur ya?! Ve hatta yine bu kendini öne atan bıcırıklar bizzat annelerinin uyarıları ve "Hadi kızım, dağılacak bak merasim şimdi, kaçırmayalım adamı" hatırlatmalarıyla, o önde gelen simalarla aynı karede bulunmak için özellikle çabalarlar ve deklanşöre basılmadan önce yakaları paçaları ve saçı başı anneleri tarafından mutlaka düzeltilerek "Hadi kızım, gül biraz, çekiyorum bak!" uyarılarıyla hazırlarlardı, ya az sonra o fotoğraf karesinde donacak politik tebessümlerini?!.. Ve okulun açık olduğu günler boyunca da genelde annelerinin özenle pişirdiği kekleri veya börekleri ve anneannelerinin tüm marifetiyle örüp oyaladığı dantel, tülbent, eşarp ve sehpa örtüsü gibi el emeği göz nuru hediyeleri taşır dururlardı ya öğretmenlerine?!! Ve hep yine annelerinin tüm özeniyle tertemiz, pırıl pırıl, kolalı yakalarla, cicili bicili kurdeleleri saçlarına kondurulmuş vaziyette okula gelirler ve eller okuldaki sıraların üzerine tırnak kontrolü için uzatıldığında, o minik ellerinin altında jilet gibi ütülenerek, üçgen katlanmış mendilleri olurdu ya?!! Onlar geldi aklıma şimdi durup dururken. Aslında durup dururken de sayılmaz, epey bir süredir arkadaşın biri bende bu duyguyu uyandırmaktaydı ya, hadi neyse!?.

Tahmin edileceği üzere ben okulda en tertipli, en uslu ve en ciciler arasında olamadım hiçbir zaman.. Kara bahtım kem talihim daha o yıllarda örmekteydi çetrefilli ağlarını ve ben aynı mirası bu günlere taşıyacağımdan habersiz, sınıfın en haylazları arasında kalakalmıştım.

Evet.. Ben okuldayken de böyle haylazdım zaten!

Hiçbir zaman, siyah önlüğümü tamamlayan beyaz yakamın düzgün durduğu tek kare fotoğraf çekilemedim! Hep çarpık kalmıştır yakam fotoğraflarda. Ve hatta ilk okul yıllarındayken eteğimin sökük olmadığı, ceplerimde ısrarla sızan tükenmez kalemlerin mürekkeplerinden oluşmuş lekelerini taşımadığım günlerin sayısının, zavallı anacığımın tarihin enteresan olayları arasına kaydetmek isteyeceği kadar seyrek bulunduğunu da söyleyebilirim. Hiçbir zaman mesela tırnak kontrollerinde de kolalı mendiller koyamadım masa üstüne uzattığım ellerimin altına, çünkü o mendil o kontrol anına kadar mutlaka kırışmış bulunur ve hatta bazen cebimde dahi bulamadığımdan tırım tırım çantamın gözlerini karıştırdığım bile olurdu telaşla.

Dolayısıyla sınıfın en tertipli ve cici bici kızları arasına giremedim hiç! Şiir okumak konusunda beceriksiz olduğum söylenemezdi ama bu konuda her zaman sırayı sınıfın gözdelerine teslim etmek zorunda kaldığımdan, doğru düzgün tören fotoğrafları da koyamadım albümüme. Öğretmenimle çekilmiş tek poz "ikili" fotoğrafım olmadığı gibi, sadece toplu sınıf karelerinde, o kalabalık içinde kaybolmak zorunda kaldım. Fakat fotoğrafa biraz eğilmek ve gözlerinizi kısmak suretiyle dikkatlice bakarsanız, yakası yamuk duran, kemerinin altında eteğin bir ucu çarpıp vaziyette hep yukarı kalkmış bulunan bendenizi çıkarabilirsiniz şıp diye!

Her zaman pek çok şeyi öğrenmeye hep gayret etmekle beraber, bu bilgimi illa da göstermek için ortalara atamadım kendimi hiç nedense.. Yeri ve zamanı geldikçe ve eğer o konuda bir fikrim de varsa, ancak o zaman üç beş kelam etmeyi tercih ettim ve edeceğim.

Ünlülerle karşılaşmak için balıklı rüyalar görmem gerekmeden, işim gereği bugüne kadar pek çok ünlüyle tanışmama ve hatta bazılarıyla yan yana, omuz omuza, günler, haftalar veya aylar süren iş birliktelikleri götürmüş olmamıza rağmen, hiç biri ile tek kare fotoğrafım da bulunmaz arşivimde.. Gerçi bunu matah bir şey olduğunu kastederek ve "herkes benim gibi davransın, doğru olanı budur" beklentisiyle de söylemiyorum.. Tercih meselesi elbette ama, sırf ünlü olduğu için benim de "Şu Zat-ı Muhteremle bir kare fotoğrafım bulunsun" gibi bir hevesim olmadı hiçbir zaman.. Çünkü o fotoğrafları ilerde sağda solda gösterip anlatırken, fotoğraftaki kişinin beni hatırlamakta zorluk çekeceğini hatta belki de hiç hatırlamayacağını bilmek için dahi olmama da gerek yoktu.. Kendisi için bir şey ifade etmeyeceğim ve beni belki de hatırlamayacak olanla "Fotoğrafta yan yana görünsem n’olcak" zihniyeti hakim bastığından olsa gerek, göstermelik değil, gerçek yakınlıklar kurmak ve bu yakınlıklarımı fotoğraf karelerinde tespit etmek daha değerli ve mantıklı gelmiştir bu fakire her zaman..

Hele de o ünlü şahıs benim mesleki açıdan gerçekten değer verdiğim ve "İşinin iyisi" kabul ederek saygımı ve hürmetimi kazanmış biriyse ve gazeteci olarak, hem de kendi gazetesinin bir etkinliğinden haberdar olmaksızın, o güne kadar haberi bile olmadığı bir oluşumun yine haberi bile olmadığı bir elemanı olarak fotoğraf çektirmeyi bir kazanım saymak bir yana.. Kibarca, itham etmeden, yargılamadan ama hayal kırıklığımı da bütün ağırlığını taşıyan ses tonumla aynen şunu dahi sorardım kendisine "Siz bu gazetenin büyük bir yazarı olarak, neden bu güne değin kendi gazetenizde sizden başkalarının da neler yapmakta ve yazmakta olduğunu takip etmek bir yana, merak etme ihtiyacı bile hissetmediniz ki? Sizler ki çevrenizde, ülkede ve dünyada olup bitenlere pencerelerinizi açmak ve edindiğiniz bilgileri kendi süzgecinizden geçirdikten sonra şeffaf odalarda paylaşmak durumunda olanlardan değil miydiniz?"..

Ama sınıfın cici kızları böyle şeyleri konuşmamalılar ve konuşmazlar da zaten.. Cici kızlar büyüklerine laf çevirmezler.. Cici kızlar saygısızlık yapmazlar.. Ayıptır çünkü! Cici kızlar terbiyeli olmak zorunda ve çok değerli büyükleriyle, onlara olan saygılarından, sahte olup olmadığı kafalarına takmadan ve hatta belki de kendileri için ne kadar değerli olup olmayacağını bile tartışmadan, objektiflere tüm şirinliğiyle gülümsemek durumundadırlar..

Artık eteklerini ve yakalarını düzelten anneleri olmasa da dahi.

Törendeki önemli zatın yanına yaklaşırlar..Üstlerini başlarını kendileri düzeltirler.. Yan yana dururlar ve şu sesi beklerler:

Gülümseyiiiiin.. Çekiyorum!

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..