Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '20

 
Kategori
Eğitim
 

Anne Babalar ve Korona Süreci

Canım anne babalar,

Çok sevgili arkadaşlarım,

Candan öte dostlarım,

Kıymetli meslektaşlarım,

Güzelim çocuklarım,

Kızım Deren doğduğundan beri 1. sınıfın ilk gününü hayal ettim durdum. Hatta bu uğurda hayatımda tonla değişiklikler de yaptım ki iyi ki yapmışım. Doğruyu bulmamı, kendimi daha iyi ifade edebilmemi ve en değerlisi güvende hissedebilmemi sağladı bu değişiklikler. İşte bir evlat dünyaya getiriyorsunuz , uykularınızı alıyor ama kazandırdığı şeyler de çok kıymetli.  Ben oldum olası okul atmosferini çok sevdim, eve gitmek hiç istemezdim okuldan...Kendi eğitim hayatıma başladığım o 1. Sınıfın ilk günü de hala aklımdadır, annemin sıraya girdiğimde gözleri dolu dolu bana o bakışı, babamın hiç istifini bozmadan ciddiyetle izleyişi... İçimdeki heyecanla karışık korku...Beyaz saçlı okul müdürünün çıkıp mini mini birleri selamlaması, o ilk ders okul gezmesi...Tekrar tecrübeyle sabitledim ki hayatta hiç birşeyi çok istememek lazımmış.Malesef kızımın bu deneyimi pandemiye denk geldi. Ayrıca da bu pandemi döneminde uzaktan eğitim veren öğretmenlerden de biriyim. Hem de yabancı dil.

Hepimizin hayatını derinden etkileyen bir salgınla mücadele sürecinden geçiyoruz. Bu süreçten en çok etkilenenler grubunda ise çocuklarımız var. Onların sosyal gelişimlerini 6 ay öncesine geri giderek  tamamlama şansımız maalesef yok. Bakınız, sosyal gelişim diyorum. Mesleğinin 16. yılına girmiş bir eğitimci olarak özellikle bu kısmın altını çizmek istiyorum. Bu dönemde her birimiz evlerimizde sıkıldık, içlendik, dertlendik, telefonlarımıza sarıldık uyuduk. Sosyal medyanın altını üstüne getirdik ama ya onlar? Ya ellerinde tabletler ya da odalarındaki oyuncaklarla kendilerine bir dünya kurmaya çalıştılar. Size benim gözümden okul bahçesini, koridorları ve sınıfı biraz anlatayım da belki beni daha iyi anlarsınız...

Haydi bakalım bahçeye deriz ya... Neşeli bir gürültüyle merdivenlerden patır patır inen mini mini hanımlar ve beylerin gözlerindeki neşeyi okula veli olarak her hangi bir görüşmeye geldiğinizde görmeniz imkansız. Bilirim, heyecanla izlersiniz, gözlersiniz ama o duyguyu anlamanız imkansız!

Onlar daha sınıfın kapısından çıktıkları an ne oynayacaklarına karar vermişlerdir bile! O teneffüs vakti hiç bitmesin isterler. Taş taş üstünde kalmaz tabiri caizse. 15-20 dakikada ne kadar terlenebilirse o kadar terlerler koşuşturmaktan ama hiçbirinde yorgunluk göremezsiniz. Mutludurlar! Çünkü çocukturlar ve bir arada oynamak onların en sevdiği şeydir. Salıncakta 30 saniye kuralını kendileri koymuştur. Sıra varsa şayet mutlaka bir sayman olur. Kaydıraktan ters kaymaya çalışanların yaşadığı adrenalin de yüzünden okunur. Sonra o teneffüs biter de derse girme vakti olunca kana kana su içişleri de görmeye değerdir. İşte enerjilerini o kısacık molada  koridorlara, o bahçeye yani o alana bırakmış öğrenci derim hep. Sonra sınıfa çıkan merdivenlerdeki sohbetleri hiç bitmez bizim miniklerin. "Come on, time for the lesson" ( Haydi biraz daha hızlı, ders başlıyor) demekten dilimizde tüy biter ama 10-15 merdiven çıkarken destanlar anlatırlar birbirlerine. Anlatılacak hikayeleri hiç bitmez...Ah canım çocuklar, o kadar özledik ki o hikayelerinizi...Yani demek istediğim şu ki kaybedilen zamanlar onların birbirleriyle sosyalleştiği ve kaliteli zaman geçirdiği okul zamanları. Ah o canım bahçe zamanları, teneffüsler...Bunları geri getirmemiz imkansız. Olanlar oldu ama bundan sonraki süreçte sakin ve çocuklarımızın mutluluğu odaklı bir yol haritası çizmemiz gerekiyor.

Bu sefer hem bir anne hem de bir eğitimci olarak ehemniyetle üzerinde durmak istediğim bazı şeyleri de burada sıralayacağım, lütfen kulak verin.

Canım ebeveynler, anne arkadaşlarım ve bu uğurda emek harcayan yüzlerce arkadaşım,

* Toplum olarak maalesef üzerimize yapışan ve kolay kolay da atamayacağımız bir huy edindik. "Anlamadan, dinlemeden ve de içeriği bilmeden farazi bilgilerle yorum yapmak ve eleştirmek." Çok acımasızlaştık, çok... Tabiri caizse anında yerin dibine sokuveriyoruz her yeni yapılanmayı, her denemeyi... Halbuki fırsat versek? Biraz sabretsek? Ekran başından çocuklara hitap etmek sizce ne kadar kolay? Onların dikkatini aynı anda ekrana toplamak sizce mümkün mü? Hele ki fiziksel bir ortamda daha önce hiç ama hiç tanışmadıysak? Bizler sizin akşam yemeği sofranızda sohbetlere konu olmuş insanlarız. Anlattığımız hikayeler, yaptığımız şakaları hep anlatmadı mı çocuklar size? Gülmediniz mi birlikte? Evet güldünüz, çocuğum ne kadar da mutlu dediniz, başınızı yastığa rahat koydunuz değil mi? Bizler sizin çocuklarınızın kahramanlarıyız. Lütfen biraz sabır ve anlayış...

*Biliyorum, eğitim öğretim süreciyle ilgili birçok detay uzaktan öğrenme sürecinde size kalıyor. Materyalleri masaya koyup çocuğunuzu odasında bırakabilirsiniz. Bu hiç zor değil. Çünkü okulda biz kendi işlerini halletmeleri konusunda onları çok kısa sürede eğitebiliyoruz. İnanın, siz de yapabilirsiniz. Çok klişe bir tavsiyedir ama sorumluluklar noktasında çocuğunuza da bir alan yaratırsanız karlı çıkarsınız. Çocuklar buna çok açık, deneyin göreceksiniz. Birkaç kez ekran başında zor duruma düşmesi ondan bir şey götürmeyecektir, aksine bilinçlenmesi için bir kapı açacaktır. 

*Derste de yanında olmalıyım hissiyatından uzaklaşmaya çalışın. İlk derslerde belki buna ihtiyaç duyuyorsunuz, haklısınız da ama sonrasında sizin varlığınız onun konfor alanını genişletir ve öğrenme sürecini yavaşlatır. Yanında siz oldukça ekrandaki öğretmenine odaklanmak yerine sizden onay bekler. Bunu ekran başında gören bir eğitimci olarak da yazıyorum, lütfen dikkate alın. Çocuk o an fiziksel olarak yakınında olan otorite figürüne daha bağlı olur. Bağımlılık derecesine kadar da gidebilir bu durum. İyilik yapmak isterken işin boyutunu farklı yerlere götürüverirsiniz ve ileride normal düzende önüne geçemeyeceğiniz bir rahatlık söz konusu olabilir. Lütfen kendinize bu konuda kurallar koyun. Derste bulunmak gibi bir zorunluluğunuz yok. Çocukları rahat bırakalım mı?

*Uzaktan eğitim derslerini kıyaslamak, içerikleri yargılamak yerine bu dönemde maksimum ne kadar öğrenebilirlerse kardır düşüncesiyle okullarımıza ve öğretmenlerimize de güvenmeyi ilke haline getirmenizi de gönülden tavsiye ediyorum. Sizler bunu ilgili kişilere hissettirirseniz onlar işlerine motive olarak devam ederler. Sağlık çalışanları için ihtiyaç olan motivasyon eğitim ordusuna da lazım, bunu da aklımızın bir köşesinde tutalım. O müfredat içeriğini uzaktan eğitime dökmek, bunu çocuklarla ekran başında paylaşmak ne buraya bu satırlara yazdığım kadar kolay ne de söylendiği kadar.

Son olarak da hayalimi paylaşayım sizinle…

Korona bitmiş, okulun ilk günü, öyle bir giriyorum ki okuluma, nereye gideceğimi şaşırmışım. Good morning Miss Nursel diyen çok özlediğim mini mini 1lerim mi dersiniz, canım mesai arkadaşlarım mı, bir bayram havası sanki! Sarılmalarda biraz çekingenlikler var tabi ama normal! Sınıfa çıkıyorum, her şey bıraktığımız gibi, duvarları falan öpmek istiyorum! Koridorda bayram havası, bahçe cıvıl cıvıl. Ofiste beni bekleyen muhteşem tatlı arkadaşlarım, gülüşmeler...Halleşmeler....Muhteşem yüksek bir enerji! Nasıl yendik ama diyoruz, işte bitti! Hepimiz ilk dersimizi o kadar sabırsızlıkla bekliyoruz ki...

Benim de var bir hayalim işte bu günler için...

Tabiki önce sağlık ama okulumu, öğrencilerimi ve arkadaşlarımı çok özledim. Uzaktan öğretmenliği de en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz, canla başla, hevesle ve istekle çalışıyoruz ki minicik kalpleri ekran karşısında görmek de çok
iyi geliyor, layığıyla ilerliyor her şey ama asıl enerji sınıflarda!
Lütfen #corona , artık git....Okul bizim yuvamız, biz okulsuz olamayız.

 

 
Toplam blog
: 25
: 245
Kayıt tarihi
: 07.01.16
 
 

Hakkımda neler biliyorum, bir bilseniz... ..