Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '07

 
Kategori
Eğitim
 

Anne çantam çok ağır

Anne çantam çok ağır
 

YENİ İLKÖĞRETİM PROGRAMI

Okulların kapanmasına bir aydan kısa bir süre kaldı. Bu yazı da nereden çıktı demeyin. Bir konu ile ilgili yorum yapacaksak önce onu uygularız. Daha sonra uygulamada gördüğümüz eksikliklerin neler olduğuna karar veririz. Aksi halde ön yargılı davranmış oluruz.

2005-2006 Eğitim Öğretim yılında uygulamaya konulan yeni ilköğretim programının aksayan bazı yanlarına değinmek istiyorum. Yeni program, hazırlanış şekliyle uygulamada bir takım yanlışları beraberinde getirdi. Bakanlığın yazdırdığı ders kitaplarının muhteva açısından yetersiz olduğu tüm öğretmenlerimizin ortak görüşüdür.

Dünyada hiçbir program kendisini çağdaş dünyanın dışında tuttuğu ile ilgili açıklamalarda bulunmaz. Yeni ilköğretim programı da sunuş şekliyle aynı iddialarla ortaya çıkarılmış bir programdır. Programın amaçları ile bu amaçlara yönelik ders konuları arasında bir bağlantı kurmak uygulayıcılar olarak bizleri zor durumda bırakmaktadır. Bu sonuca nereden mi ulaştım? Bu programın öncesinde ve sonrasında okuttuğum sınıflarda gördüğüm artılar ve eksiler bulunmaktadır. Yeni programın öğrencilere verdiği ya da veremediği birtakım davranış değişiklikleri mevcut. En azından öğretmenlerimiz bunun sıkıntısını yaşıyorlar.

Başka ülkelerden model olarak alınan bizden bir şeyler katmadan uygulanan programın uzun vadede pek yararlı olamayacağı görüşündeyim. Kendi haklarını koruyamayan bir öğrenciye etik değerler uğruna başka milletlerin haklarını yerine göre kendi haklarından üstün göstermeyi öğretmek, faydadan çok zarar verir. Bir ülkenin eğitim sistemindeki öğretim programları, o ülkenin kendi gereksinimlerinden yola çıkmalıdır. Elbette dünyada yalnız yaşamıyoruz. Diğer ülkelerdeki toplumsal ve bilimsel gelişmeleri de takip etmeliyiz

Yeni ilköğretim Programının öğrenci merkezli ya da yapılandırıcı yaklaşımından hareketle etkinliklere ağırlık vermesi, öğrencinin derse aktif olarak katılımını sağlamayı amaçlıyor olsa da, dersler arasında yatay ve dikey geçişleri dikkate alıyor görünse de, uygulamada dersler arası ilişkilendirmelerde uyumsuzluklar gözlenmektedir. Örneğin; Hayat Bilgisi temaları ile Matematik temaları arasında ya da Türkçe temaları arasında kopukluklar mevcuttur. Yani bir temada anlatılan bir konunun başka bir tema ile ilişkilendirilmesinde o derse ait son tema ile ilişkilendirmemiz isteniyor. Eeee biz daha o temaya gelmedik o zaman ne olacak? Arada buna benzer çok kopukluk var. Halbuki 1998 Hayat Bilgisi ve daha sonraki yıllarda üzerinde çalışılan 4-8. sınıflar Fen Bilgisi programları daha güzeldi.1968 programında görülen eksikliklerden hareket ederek eksiklikleri görülmüş ve ona göre düzenlemeler yapılmıştı. Daha milli bir programdı. Bu programların herhangi bir değerlendirmesi yapılmadan yeni programın uygulamasına geçilmiştir. Programın uygulanması esnasında sadece “yapılandırmacılığın” esas alınmış olması, öğrenci farklılıklarını gözardı etmiştir. Bu durum öğretmeni belli bir kalıbın dışına çıkamaz hale getirmektedir.

Yeni programla birlikte öğretmenlerin etkili bir şekilde kurslara alınması gerekirdi. Bu durum üstün körü sene sonu bilgilendirme seminerleriyle geçiştirilmiştir. Birinci sınıf okutacak öğretmenlerimiz, ses (harf) temelli cümle öğretimi çalışmalarının yabancısıdır. Gördüğüm uygulamalar öğretmenlerimizin büyük bir gayret sarf ederek, kendi çabalarıyla başarılı oldukları yönündedir. Yoksa programın filan başarısı değil. Kimse kimseyi kandırmasın. Bir ülke düşünün ki ilkokuma kitabı hiç birinci sınıf okutmamış kişiler tarafından yazılsın ve uygulansın. Sonra da bu kitap başarılı oldu denilsin. Komik ki ne komik. Eğer bir başarı arıyorsanız, o başarı yılların birikimiyle derslere giren öğretmenlerimizindir. Performans ya da proje ödevleri ile ilgili yanlışlara http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=40910 yazımda değindim.

Kitaplar konusuna girince, bir dokun bin ah işit… Çalışma kitapları adı altında dağıtılan kitaplar, öğrencilere ancak hamallık yaptırmaktadır. Öğrencilerin yürüme özürlü olmasından ya da velilerin her gün omuzlayarak okula getirip götürmelerinden başka bir işe yaramamaktadır. Kısmen güzel etkinlikleri olmasına rağmen hiç işe yaramayan çalışmalar daha çoğunluktadır. Özellikle matematik dersinde verilen etkinliklerle sorulan sorular arasında (soruların zorluğu açısından) çelişki var. Kolay etkinliklerle o baba sorular çözülmez. O soruya göre çok alıştırma vereceksiniz ki öğrencide öğrenme kalıcı olsun. Yoksa bir soruluk etkinlikle o işlemler olsun, problemler olsun öğretilemez. Ne yapalım derseniz. Kolay. Öğretmeni kaynak konusunda sınırlamayın. Özel okullara gösterdiğiniz müsamahayı, devlet okullarına da gösterin. Bırakın öğretmenimiz okutacağı kitabı seçsin. Populizm uğruna dağıttığınız ders kitapları, öğrencilere hamallık yaptırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu işi özel sektör sizden daha iyi biliyor. Alıştırma yaprak testleriyle, etkinlikleriyle daha derli toplu, daha anlaşılır durumdalar. Başkent Öğretmenevi’nin son katlarında sayfa siparişli kitaplar yazdıracağınıza kitap yazma yarışmaları düzenleyin. Kaç öğretmenden ne şaheser kitaplar çıkıyor bir bakın. Türkiye genelinde tüm öğretmenlerimizin kendi çabalarıyla hazırladıkları özgün etkinliklerinin olduğunu biliyorum. İsteyin. Gerekiyorsa para verin, takdir verin, teşekkür verin, bir şeyler verin işte… Herşeyi ben mi söyleyeceğim?

Yeni programın hiç mi artıları yok? Tabii ki var. “Bozuk saat bile günde iki kez doğru zamanı gösteriyor.” Düzelir mi? Eğer kamuoyuna ilk lanse ediliş şekliyle kalsaydı, düzelmezdi. Şükür, sonradan “Çerçeve programdır, taslak programdır. gün geçtikçe eksiklikleri tamamlanacak” denildi. Düzelir.

 
Toplam blog
: 12
: 2042
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Öğretmen olarak, yeni programın uygulayıcıları olarak görüşlerimizi aktarmak istiyoruz. İlköğreti..