Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '08

 
Kategori
Aile
 

Anne olmak, çocuk olmak.

Anne olmak, çocuk olmak.
 

Minik bebeğim, küçük kuzum, yavru kuşum, zillim, kızım. Canım benim.

Geçen ay 19 yaşına girdi. Evladı büyüyüp boyunu geçince insan bir hoş oluyor kim ne derse desin. Koskoca 20 yıl neredeyse sanki dün gibi. Koltukta geriye yaslanıp gözlerimi kapadım düşündüm nasıl büyütmüşüm, nasıl bir anne olmuşum ona.

Anne olmak bambaşka birşey. Bebeğimi ilk kucağıma aldığımda kokusunu doya doya çekmiştim içime. O duyguyu tarif etmek mümkün değil, hiç bir kitapta yazmayan sadece annelerin bildiği bir hal. Miniminnacık bir can. Kocaman olduklarında bile insan hep o ilk kucağına aldığı haliyle görüyor evladını. Büyüdükçe de nasıl yetiştireceğim korkusu sarıyor insanı. Ne kadar çocuk gelişim kitabı varsa sular seller gibi okurdum ama o kitaplardaki gibi olmuyor annelik. Baktım olacak gibi değil, kitaplardan sadece satırbaşı olarak faydalanıp içimden geldiği gibi büyütmeye başladım bebeğimi. Annelik kitaplardan öğrenilmiyor maalesef. Kızımın karakterini, huyunu suyunu öğrendikçe ben de anneliği öğrendim.O çocuk olarak büyüdü ben de anne olarak. Hep kucakta öpülerek koklanarak büyüdü. Şimdi bile aklıma geldikçe sarılır kucaklar öperim.Kokusunu çekerim içime. Sevgiyle birlikte disiplin oldu, söz dinlemeyi öğrenirken kendine saygı duyulduğunu gördü. Sevmediği bir yemeği zorla yedirmedim hiç mesela. Sevmediği bir kıyafeti zorla giydirmedim. Arkadaşlarının yanında, başkalarının yanında hiç azarlamadım, hiç küçük düşürmedim. Annesinin miniciği oldu, tatlı zillisi oldu, söylediklerim sevgi sözcükleriydi, öpüp koklayarak söyledim hep. Büyüklerinin yanında da benden hiç azar işitmedi, hiç kırıcı, küçük düşürücü, onurunu zedeleyici laf duymadı, el kaldırmadım kimsenin yanında.

Kendi kararlarını vermesini öğrendi. Ben beğenmesem bile onun kararı olduğu için saygı duyduğumu gördü.Neden beğenmediğimi açıkladım mesela ama kararından baskıyla döndürmedim ''çocukların da kendi kararlarını almaya hakları vardır'' dedim.Bazen canı sıkıldığında huysuzlandığında bunun normal olduğunu herkesin zaman zaman keyifsiz olabileceğini anlattım.Homur homur surat astığında vır vır etmedim başında.Kocaman sarılıp öptüm sadece, sonra da kendi işime baktım dolanmadım ayağının altında.Fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken zihinsel gelişimini de ihmal etmemeye çalıştım.Kitap okumayı seven bir aileyiz, o da kitaplıklı bir evde büyüdü.Kitap okumayı severek büyüdü hiç ''şu kitabı al oku'' demedim ama bir kitap yastığını altında gece okumaya, bir kitap çantasında okula giderken okumaya oldu.Tv de öyle;milletin dedikodusuyla magazinle dolu programları, kanlı kavgalı haberleri hiç izletmedim.Seçtiğim kanalda haber saatinde çizgi filmler olduğu için severek izledi sonra da zaten o kanal kendi seçimi oldu.''Aliye'' yi hiç izlemeyen bir genç kızdı, bilmiyordu bile.Arkadaşlarından duyunca şöyle bir bakıp beğenmediği için izlemedi sonra da.

Ona verdiğim en önemli öğüt ''ne olursa olsun hayatında iyi veya kötü, benim haberim olsun, neye merak ediyorsan evde benim yanımda yap dene, başkasından duymayayım hiç'' oldu.Lisede iken ona dedim ''bir öğrencinin senede 5 kez okuldan kaçma hakkı vardır ama ya dönem başlarında ya da sonlarında sınav zamanı değil, kaçmak istersen bu zamanlarda kullan hakkını ve mutlaka eve gel üstünü değiş, seni okul saatinde sokakta kimse forma ile görmesin.Bir de bana haber ver okuldan kaçınca bileyim, olur da bir arkadaşım seni sokakta görür bana söyler ondan duymayayım, okula telefon eder sana izin alırım ben merak etme'' dedim.Ne mi yaptı?Tüm lise hayatı boyunca toplam 5 kez en fazla kaçmıştır o da yarım gün sabahtan değil, hepsinde haberim oldu.Hocaları da dedi her zaman ''Ece ne zaman istersen izin verelim sana''diye.Dershanedeyken arkadaşları gezelim diye çağırırmış bana telefon ederdi usulca''anne, kızlar sahile gezmeye gidecekler, beni de çağırıyorlar, annemden izin alın dedim sakın izin verme ben gitmek istemiyorum''der, kızlara da telefonda izin vermediğimi söyleyince beni okulun ve dershanenin en cadı, en sert annesi bilirlerdi.Sınıftaki erkek arkadaşlarıyla bir yere gideceği zaman ''söyle arkadaşına gelsin seni evden alsın yine eve kapıya getirsin dışarda sokakta köşe başında kimseyle buluşmayacaksın ben göreceğim kimlerle gittiğini derdim.Oğlanlar alışık değil sanırım kızı evden almaya, şaşıp kalırlarmış.

Kızımı kendi gerçekleştiremediğim hayaller için bir konu mankeni olarak da kullanmadım.Seveceği, keyifle yapacağı işleri seçmesini istedim, ona da hep bu yönde tavsiyede bulundum.Neyle mutlu olacaksan onu yap ama sakın başıma artist manken olma dedim.Kişisel başarılarıyla, zekasıyla, çalışkanlığıyla toplumda bir yer edinmesini ve bunu yaparken de zarafetini her koşulda korumasını öğütledim.Bakımlı, hoş görünmesini istedim.Hem süslü ve zarif hem de akıllı olmalısın dedim.Hangi kıyafetin ne zaman giyileceğini hangi takının ne zaman takılacağını, makyajın boya küpüne batmak olmadığını benden gördü.Kimse ile kavga etmemesini, dalaşmamasını, bir sorunu çözmek için bazen susarak ''konuşmak'' gerektiğini anlattım.Kendi doğrularına sahip çıkmasını ve kimseye hiç bir koşulda yağcılık yapmamasını söyledim.İnsanın içinde olanların çok önemli olduğunu, bir şeyi elde etmenin tek yolu olmadığını, hayatta her zaman tercih yapabilecek şıklar olacağını, seçtiği şıkka göre hayatına bir yön verebileceğini öğrettim.Paranın önemli olduğunu ama herşey olmadığını, parayla satın alınamayacak şeylere sahip olması gerektiğini bilsin istedim.

Anne olarak onun hayatında kendi kararımı uyguladığım zamanlar oldu.Orta okuldayken yelken kursuna yolladım.ÖSS hazırlık dönemine kadar optimist ve laser 4.7 kullandı, yarışlara girdi.Deniz, bir çocuğu en güzel şekilde yetiştiren hocadır benim gözümde.Ufacık tekneyle denize açılabilen, açıklarda devrilse bile teknesini doğrultup, suyunu boşaltıp yarışına devam edebilen bu arada çen çen diğer arkadaşına bağırabilen, o tekneyi sağ salim kıyıya getirebilen bir çocuğun büyüdüğünde hayatta başedemeyeceği hiç bir sorun yoktur, olamaz.Karda kışta denizde yelken yapan bir çocuk hastalanmıyor nedense.Hayatta yere sağlam basıyor, karakterinde defoları da olmuyor.Deniz hayata karşı inanılmaz bir kendine güven sağlıyor insana yetişme çağında.

Diğer bir konu da eğitimi.Orta okuldan sonra sınavlarda Turizm Otelcilik Anadolu Lisesini yapmıştı tercih olarak.Benim yönlendirmem oldu bu hususta da.Ona bu okuldayken hayata daha farklı bir açıdan bakabilme şansı olduğunu anlattım.Değişik kültürleri tanıyabileceğini, ufkunun gelişeceğini söyledim.Yabancı dil olarak Almancayı seçmesini önerdim çünkü ''üniversitede zaten İngilizceyi öğreneceksin hazırlıkta, ikinci dili ilerde öğrenirken belki zorlanabilirsin hayat şartları ne olur bilemeyiz burada bu imkanı değerlendirebilirsin'' dedim.

İşte böyle.Öperek, koklayarak, severek büyüttüm bebeğimi.Minik bebeğim kocaman kız oldu.Üniversiteyi bitirecek, iş hayatına atılacak, vakti saati gelince evlenip yuvasını kuracak.Ama hala kucağıma ilk aldığım kırmızı yumuk yumuk bebek olacak benim gözümde.Belki her istediğini alamadım, sıkıntılı dönemlerimiz de oldu ama çok sevildiğini bildi.Hayatımda hiç birşeyin ondan kıymetli olmadığını gördü.Onu bir kenara koyacağım hiç bir tercihe yönelmediğimi anladı.Bleki dört dörtlük bir anne değilim, eksiklerim yanlışlarım olmuştur mutlaka ama kızım benim herşeyim.İnsan kendi annesini ancak anne olduğu zaman anlayabiliyor.Onun gözünde nasıl bir anne olduğumu da o kendi çocuklarını büyütürken göreceğim ömrüm olursa eğer.

 
Toplam blog
: 403
: 1023
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Kendi halinde biriyim, ziraat mühendisiyim. Emekli oldum ve kendi işimi kurdum. İzmir'de yaşıyoru..