Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '09

 
Kategori
Psikoloji
 

Anne'ye mektup

Anne'ye mektup
 

Alıntı.


Ben anneyim annem. Senin küçük kızın... Hani hep "Geceler boyu başında bekledim. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim." dediğin küçük kızın. Ben çocuğuma böyle laflar hiç etmedim anne!Dünyaya getirdiğim o küçücük varlık kendini bana borçlu hissetmesin diye.

İstemediğin bir şey yaptığımda “Sana sütümü helal etmem.” derdin, korkardım. Öylesine ûlvi bir misyonun vardı ki hayatım boyunca bu lafı duymamak için senin isteklerinin dışına çıkmamaya çalıştım. Ben çocuğuma bu sözleri hiç söylemedim. O dünyaya geldiğinde Tanrı’nın ona sunduğu bir hediyeydi o. Ben sadece nasıl içmesi gerektiğini öğrettim. Hayatı yaşayarak öğrensin diye tehdit unsurlu kullanmadım verdiğim sütümü...

Tabularla büyüttün beni, bilemedim senin doğruların olduğunu. O tabular vaktinden önce olgunlaştırdı beni, yaşımı hiç yaşayamadım anne! Ben sevildiğimi hiç hissedemedim. Çocuklar öpülmeden büyütülürdü şımarmasın diye ! Büyüdüğümde bana sarılıp öptüğünde sevgiden olduğunu anlamam için artık çok geçti . Ben çocuğumu tabularla büyütmedim. Doğrularla, yanlışları anlattım. İyi ile kötüyü gösterdim. Aralarındaki farkı gözlemle dedim. Benim doğrum senin doğrun olmak zorunda değil, kötüyü de seçsen seni hep seveceğim dedim. Tenimin kokusu ile büyüttüm. Uyurken kondurduğum öpücüğü, uyandığında da verdim. Hep sımsıkı sarıldım. "Seni seviyorum birtanem "derken gözlerinin içine baktım. Sevgi ektim yüreğine, büyüdükçe yeşerdi filizler, şimdi sarmaşık gibi sarıyor bedenini anne !

Kızlar çok gülmezdi, yolda dondurma yemezdi, sakız çiğnemezdi ayıptı. Erkekler , gezer tozar adını çıkartır sonra da bir kenara atardı insanı. Sen söylemiştin anne! Ben hiç yolda canım istese de dondurma yemedim anne ! Arkadaşlarım yerken hep onları seyrettim…

Babalar eve geldikten sonra kızlar sokakta oynamazdı. Arkadaşlarım mahallede gece saklanbaç, körebe, seksek oynarken ben camdan onları seyrettim. Bebeklerimle tek başıma oynadım. İçime kapanıklığım, anlatamadığım duygularım beni “Uslu çocuk” yaptı hep, isyanlarım çalışkan…

Regl olduğumda çok utandım, korktum ! Söyleyemedim sana. Daha çok kısıtlarsın diye. Okulumdan 20 metre uzaktaki şekerciye giderdi arkadaşlarım. Ben gidemezdim yasaktı. Okulun bahçesinde siyah ütülü önlüğüm, kolalı yaka ve beyaz kurdelelerimle kömürlük girişinde ağlardım anne! Çocuktum ben daha… 12 yaşındaydım…


18 yaşımdan önce kaşlarımı almam ayıptı, ince çorap giymem de. Alay ederlerdi benle. Bıyıklarım vardı “Anne tüyü dökülür.” derdin, susar itiraz etmezdim.

Hep takdirname ile geçerdim. Okul birincisiydim. Mutlu değildim. Ben arkadaşlarım gibi cep fotoroman okumak istiyordum.

Genç kız oldum. Liseye başladım. Kız Lisesi istediniz. Gittim annem. İçimdeki çocuk büyüyememişti. Halâ küçücüktü. Şekerciden şemsiye çikolatalar alıp otobüste yiyiyordum.

Bir sabah kalktığımda aniden büyüdüm. O sabah aynada yüzüme baktım. Kalın kaşlarıma ve hemen altındaki upuzun kirpiklerimin çevrelediği kocaman siyah gözlerime. Çini mürekkebini yanıma alıp okula gittim. Tuvalette kirpiklerimi boyadım rimel niyetine. Kırmızı kuru boyayı kalem traş ile toz haline getirip yanaklarıma sürdüm allık yerine. Öğretmenlerim bir hafta sonra seni okula çağırıp şikayet ettiler. “Utanmıyor musun? Biz sana böyle mi terbiye verdik?” dedin. Çok utandım. Arkadaşlarıma baktım. Hiç biri benim yaptığımı yapmamıştı. Ama onlar hafta sonları birbirleri ile buluşup pastanelere gidiyor, giderken de azıcık makyaj yaptıklarını anlatıyorlardı. Ben hiç kız arkadaşlarımla buluşup böyle gezemedim. Makyajın dozunu da bilemezdim. Ben deneye yanıla öğreniyordum her şeyi anne. Ben çocuğumu yasaklarla büyütmedim. “Hayır” lar sürekli oldukça isyan edeceğini, her “Hayır” ın mutlaka bir açıklamasının da beraberinde söylenmesi gerektiğini öğrettim ona. Çok fazla da “Hayır” demedim. Biliyordum ki bu sözcükle engellemeye çalıştığım bir çok şey benim rahat etmem içindi. O ne kadar korumam altında olursa ben o kadar az sorumluluk alacaktım. Onun mutluluğunu, sevincini kendi rahatıma tercih ettim anne !

Canım annem, iyi ki annemsin. Bu kısıtlamalarla geçen yaşayamadığım yıllar bana doğrunun bu olmadığını anlamamı sağladı. Beni hayata karşı hırslandırdı. Sürekli “Evet” demek zorunda kalışım sabretmeyi öğretti. Beni kontrol amaçlı her şeyi sana anlatmamı sağladın. Küçücüktüm kişiliğime yerleşti. Bilemedim o zamanlar bu anlattıklarımı gülümseyip dinlemen sonucunda iplerimi daha çok çekeceğini. Ama bu edinimi avantaja dönüştürdüm. İnsanları hep dinledim. Yargılamadan… Çocuğumu da… Senle farkımız ; sen bunu hep kullandın , bense kendimi değerli hissettim… Ama bu acı deneyimden ötürü hiç kimseye kendimle ilgili bir şey anlatmadım. Güven duygum sarsılmıştı çünkü annem !

İlk çocuğundum. Annelerin yanlış yaptığı hep ilk çocuklardır. Haklıdır. Mükemmel olmasını isterken yapar hatayı. Ailesinden gördükleri, öğrendikleri ile büyütür. Bu onun suçu değildir. Onun için sana sitemim sadece sevdiğimdendir.

Şimdi sen benim çocuğumsun. Anneler evlatlarına eziyet etmez. Ama çocuklar bencildir. İstediklerini alabilmek için türlü numaralar yaparlar. Duygu sömürüsüne girerler. “Ben” cidirler. Hep kendileri ile ilgilenilsin ister, dünya kendi etraflarında dönüyor zannederler. Tıpkı şu an senin hissettiklerin gibi. Nasıl ki ben senin için çok değerliydim, sen de benim için çok değerlisin annem ! Seni kaybetmek korkusu ile yine susuyorum. Hep de susacağım.

Bir çocuğun, çocukluğunun elinden alınması can damarlarının kesilmesi demek , biliyorum.

Sevildiğini hissetmeden büyümenin yarattığı boşluğun yerinin asla dolmayacağını da biliyorum. Dikenlerle çevrili bir hayatın her çırpınışta yanını yöreni nasıl kanattığını biliyorum. Kafes , altından bile olsa özgür olamanın keyfini vermeyeceğini de anladım. Bir çocuğu büyütmenin ne denli kolay geleceğe hazırlamanın ne denli zor olduğunu biliyorum.

Çocuklarımız ile dostluğun, her şeye rağmen ve koşulsuz sevginin anne olmaktan daha önemli olduğunu savunuyorum ben annem !

Canım annem ben seni böyle seviyorum. Saygı ve minnet duygularıyla. Dostça ve koşulsuz…

Her şeye rağmen ve daima…

Nur Zeynep Çelik.
6.Mayıs.2009

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..