Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '13

 
Kategori
Deneme
 

Annelerinizin oynamayın dedikleri Çocuklarız

Annelerinizin her zaman pencere kenarında ya da kapı önünde dikkat ettiği o ele avuca sığmaz çocuklarız. Alışılmış kuralları tanımayan, yasak nedir bilmeyen, koşturan, terleyen, bahçeden erik-elma çalan, top oynarken cam kıran ama kırdığını söyleyen çocuklarız. Mahalle maçında takım kurulurken yenileceğini bilerek “zayıf takıma geçen”, sabah evden temiz elbiselerle çıkıp gözden kaybolmadan kirlenen, en bilinmeyen yerlere girip-çıkan meraklı çocuklarız.

Çok çabuk öğrenen ama öğrendiklerini "keyfine" göre yapan, yapmak istemediğinde inat edip yapmayan, bisikleti hiç olmayan olduğunda ise olmayanlarla paylaşan, kendine ait top ya da alacalı oyuncağı olmayan, kendi oyuncağını yapan ama yaptığı oyuncağı paylaşan çocuklarız. Biz her zaman "kavgaya" yakın çocuklarız, ya "dizginlenip terbiye edilmemiz" gerektiğini düşünenler ile kavga ederiz ya da dayak yediğini gördüğümüz çocuk için kavga ederiz, ondan dolayı kavgaya daha yakınız, evet, ondan dolayı biz, Annelerinizin oynamayın dediği çocuklarız.

Biz canımız istediği için kola içip çikolata yiyemeyiz, çünkü ya cebimizde o kadar paramız yoktur ya da paramızı “faydalı işler” için saklamamız gerektiğini biliriz, en olmadık yerde ise olan paramızı arkadaşımız ya da ihtiyacı olanlarla paylaşırız. Memur çocuğu değilsek bile emekçidir Babalarımız, sınıf bilinci olmasa bile yüreğinde insan sevgisi taşıyan Anne-Baba evlatlarıyız, inançlı, muhafazakar, anarşist, milliyetçi, demokrat, sosyalist ailelerin çocuklarıyız, ondan dolayı paylaşmayı çabuk öğrenir öyle yaşarız.

Biz Annelerinizin oynamayın dediği çocuklarız, hayatı daha küçük bedenlerimizde, içine sığdırdığımız kocaman yüreklerimizle koklayarak-dokunarak anlayan çocuklarız. Yoksulluğu sadece görerek ya da okuyarak öğrenen çocuklar değiliz, yaşayarak öğrenen çocuklarız.

Keşfedilenleri önce duyan, sonra dinleyen, en sonunda gören çocuklarız, biz Annelerinizin oynamayın dediği çocuklarız, yağmur yağınca umarsız ıslanırız, ne bedenimiz titrer ne yüreğimiz yağmur damlalarından ya da kar yağışlarından. Ayaklarımızda kışlık çizmeleri olmayan çocuklarız, bakarken üşüyen değiliz o yüzden ıslanırken ısınan yürekli çocuklarız.

Okulda öğretilen kardeşlik-paylaşım-fedakârlık kavramlarını sokakta öğrenip yaşayan/ yaşatan çocuklarız. Biz her pencere açıldığında ya da kapı önüne çıkan Annelerinizin oynamayın dedikleri çocuklarız.

Yılmaz Güney’i tanımadan seven, Kovboy filmlerinde Kızılderili Afrika filmlerinde Zenci için üzülen/tutan çocuklarız. Konuşmadan önce koşmayı öğrenen, yüzündeki tebessümde bile gözyaşları saklı olan çocuklarız, biz annelerinizin oynamayın dediği çocuklarız.

Ötekiiçin düşünmeyi ve mücadele etmeyi öğrenen, yüreğinde biriktirdiklerini gözyaşları ile döküp arınmaktan utanmayan, ağlamaktan korkmayan biz, biz annelerinizin oynamayın dediği çocuklarız.

Bizden olmayanı anlamayı  çabuk öğrenen ve sofrasında her zaman birkaç tabak komşu yemeği ile büyüyen çocuklarız. Nimetin haram olmadığını ve paylaşmanın bereketini Mayasız gününden, bayram sabahlarına kadar aynı heyecan, aşure ayından kırklar orucuna, ramazandan kurban bayramına kadar heyecanla bekleyen, mendili/ harçlığı/ lokum/çikolata ile akide şekerleri ile dolu olan çocuklarız, biz annelerinizin oynamayın dediği çocuklarız.

Yağmur tanesine bakıp sokakta ıslanan insanları düşünen ve iliklerine kadar 'sırılsıklam ıslanan, Soğuk  kelimesini dahi duyduğunda zemheri ayazını yüreğinde hisseden ve üşüyen, Kayıp, Hüzün, Yokluk, Yoksulluk, Açlık, Ölüm, Acı, Keder gibi sözler ve duyguların, kendilerine değmediği halde ÇINAR gibi YÜREKLERİ ve DEFNE gibi güzel YÜZLERİ ile hisseden GÜZEL İNSANLAR’ı  tanıyan ve onlarla büyüyen çocuklarız, biz annelerinizin oynamayın dedikleri çocuklarız.

Akıl tanımını çözen erkek ve/veya kadın’ın karşısındaki kişinin nurdan bir erdem olduğunu bilen ve onlarla büyüyüp çoğalmayı, yaşamın Kadın’da başlayıp Kadında bittiğini düşünen/bilen çocuklarız. Aşk’ın, beynin/yüreğin/ruhun ve bedenin uyumlu ritmik dansı olduğunu düşünen, Mutluluğun ise sevdiklerimizin ‘Anne/Baba/Kardeş-ler/Çocuk-lar/ Sevgili/Eş/Dost/Arkadaşlarımızın gözbebeklerinde gördüğümüz sıcaklık, samimiyet, huzur ve sevgi duygusunun yaşattığı haz olduğunu düşünürüz, biz annelerinizin oynamayın dedikleri çocuklarız.

Pir-ü pak fikirlerle beyni yıkanan, ayrımsız sevmeyi ve eşitliği öğrenen biz, biz annelerinizin oynamayın dediği çocuklarız

 

 
Toplam blog
: 18
: 271
Kayıt tarihi
: 30.08.07
 
 

01.06.1968 yılında Diyarbakır Merkez Hançepek Mahallesinde dünyaya geldim; İlk-Orta-Lise ve Diyar..