Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '08

 
Kategori
Şiir
 

Annem hasretim sancıdı sana

Annem hasretim sancıdı sana
 

Annem Hasretim Sancıdı Sana


Annem hasretim sancıdı sana.
Bugün yine gurbet gönlümün kapısını tıklattı!
Kim o! dedim.
Ses vermeyince anladım.
Burkuldu yüreğim.
Gelen sen misin annem?
Yüreğimde ayak sesini duydum.
Tülbentin süzüldü tenime.
Yerle bir oldum annem.
Sen mi geldin sessiz mekâna?
Annem sen misin, sen misin annem?
Oooy sesine kurbanım annem!
Nasıl özlemişim bilir misin? Nasıl duman olmuşum?
Nasıl hasret yağmurunda, gönlüne çise vurmuşum?
Nasıl hasretine dalmış, gözyaşımda akmışım?
Nasıl nasıl feryat figan etmişim!
Annem babam diye haykırmışım,
Sarıkamış dağlarına!
Hasretin ayazında, Sarıkamışsız bile üşüdüğümü.
Emektar ellerine kurbanım annem.
Ellerini özlemişim.
Yıllara meydan okuyan, çizgilerini özlemişim.
Gözlerini, ana bakışını özlemişim.
Hasretin geceleri seni getirmiş rüyama;
Nasıl yorgun, nasıl bitkin hiiiç konuşmamışsın.
Gözlerin hep konuşmuş, hiiiç susmamış.
Bakışlarında yorgun feryadı görmüşüm.
Yıllara ödünlere yorulmuşsun.
Uyanmışım,
Hem de ellerini yüzüme sürmeden Uyanmışımda,
Seni yoran yıllara düşman uyanmışım.
İyice öğrenmişim annem.
Benim üç gurbetim varmış;
Bir gurbetim sen, biri babam,
Diğeri Zemherinin Kardeleni Sarıkamış’ımmış.
Annem bilir misin?
Bir zamanlar senin büyütmeye çalıştığın bir çocuktum.
Ben büyümüştüm, annem.
Şimdilerde şu gurbet elde,
Yine o çocuğum sanki.
Ellerim ellerine tutunmaya muhtaç,
Ben ayakta değilim sanki.
Yürümeyi hiç tanımamış,
Emekleyen çocuk gibi.
Ne olur annem, gel tut ellerimi!
Yine yürümeyi öğret, yine yürüt beni.
Annem bilir misin?
Gurbetin ilk ağırlayışını, ilk sınavını?
Öyle soğuk ağırlar ki,
Sen nerden de çıkıp geldin der gibi.
Yavaş yavaş, gizli gizli, yürüyesin gelir.
Hani evkarlanıp, yüreğine eşlik ederek,
Bir cigara da sen yakarsın.
Sonra yüzsüzce senin yüreğini,
Kül tablası diye uzatır sana.
Ve içtiğin sigarayı bastırıp söndürünce,
Nasılda acır canın, nasılda yanar.
Yüreğinin sesiz caddelerinde,
İnceden bir kaval sesi.
Hani vardır ya;
Sürüsünü gurbete dağıtmış çobanın,
Çaldığı kavalın sesi.
Hani o sürüsünü toplamak için kavalını çalarda,
Gurbetin soğuk kayalarına,
Savrulan ceylanlar duyarda o meyi;
Lakin heybetinden duymaz san ki, duymaz gibi.
Annem hani demiştim ya, " gel yürüt beni."
Farkında olmadan bırak yürümeyi,
Gurbet acımasızca koşturdu beni.
Senin gibi değil, sevgiyle sabırla hiç değil;
Acımasızca ve çabukça, dedim ya üvey gibi.
Hem bu kez daha güçlüyüm sanki.
Annem bilir misin şu gurbetlerde,
Hani bazen dalgın dalgın yürürsün sokaklarda.
Oysa gözlerin takılır gönlündeki yazılara.
Gözlerinin takıldığı her yerde şiirlerdir tanıdık olan.
Bir radyonun düğmesine basınca,
Duyduğun türkülerdir tanıdık olan.
Sırtını rahatça dayatabileceğin türkülerdir hemşerin olan.
Annem bilir misin?
Türkü sensin, türkü babamdır.
Türkü benim, türkü memleketimizdir.
Türkü özlemlerimiz,
Türkü öz kültürümüz, öz gerçeklerimizdir.
Türkü ördüğümüz ömrümüzün duvarları
Ve sonra içimizi ısıtan bir yuvanın sıcaklığıdır.
Ben sizleri şiirlere yazıyorum.
Ben şu gurbetin kışlarını şiirlere yazıyorum.
Yazdıklarımın ayazında tir tir titriyorum.
Annem beni andığınızda,
Balkona çıkıp, yıldızlara bakarak,
Hasretin rüzgârlarına türküleri, şiirleri fısıldayın.
Fısıldayın ki yüreğimiz şiirlerle türkülerle sıcak kalsın.
Yine söylüyorum.
Türkü bin kez daha Anadolu.
Anadolu bin kez daha türkü. 2001

DİLEK EJDER

(Not: Eski soyadı Dilek FIRAT'TI)

 
Toplam blog
: 52
: 596
Kayıt tarihi
: 22.04.08
 
 

Araştırmacı yazar, şair, aforizmacı, ressam, besteci... Kardelenler diyarı Sarıkamış’ta doğdu..