Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '10

 
Kategori
Aile
 

Annem huzur evinde huzurlu

Bu pazar günü sık sık yaptığımız gibi, tam beş yıldır İz. Narlıdere Huzur evinde yaşayan Annemi ziyarete gittim. Her zamanki gibi yine, yaşam çizgileri ile dolu yüzünde, aydınlık, sevimli bir gülümseme ile beni karşıladı. Belli ki yine çok sevinmişti. Annem, babam vefat ettikden sonra, evde yalnız kalamayacağı için bizden habersiz bu huzur evine müracaat etmişti. Uzun muamelelerden sonra, zanedersem bir yıl kadar beklemişti. Daha sonra buraya yerleşti tek bir oda tuttu. Deniz manzaralı, Odasında bir yatak, bir gar dolap, bir buz dolabı, küçük bir mutfak evyesi, tabaklarını koymak için bir tabaklık, bir tuvalet ve banyosu bulunmakta, her türlü konforu sağlanmakta, doktoru, hemşiresi hemen bir zil kadar yakınında, güzel yemekhaneleri, kafeteryaları, hobi odaları, konser salaonları ve güleryüzlü personeli ile beş yıldızlı bir otel gibi .

Kendisi burada olmaktan çok memnun. İlk zamanlar, arkadaşları ile gezilere gidiyorlardı. Sık sık yemeklere dışarı gidiyorlardı. Ama şimdilerde Annem artık rahatsız fazla gezemiyor. Arada biz evimize getiriyoruz. Fakat fazla kalamıyor. Hemen dönmek istiyor. Çünkü bizim yemek saatlerimiz, yatma kalkma saatlerimiz, seyrettiğimiz filimler, programlar, ona uymuyor, bir süre sonra bizden sıkılıyor ve o huzurlu sakin ortamı, arkadaşlarını arıyor. Ona hak veriyorum.

Herkesin kendisine göre bir yaşam telaşı var. 82 yaşındaki biri için rahatsız edici olabiliyor. Oysa isterdim ki Annem benim yanımdan hiç gitmesin, hep yanımda kalsın ve ben hala onun küçük kızı olarak, o uzun parmaklı, maharetli, ellerini sımsıkı tutayım. Ama malesef olamıyor.

Buraya gelip giderken bir çok yaşlı insanla tanışıyorum. Hepsi birer derya, fakat yaşlılık aslında, kötü bir şey. Hele sağlıklarını kaybetmişlerse. Yemekhanede hepbirlikde oturdukları zaman, hemen etraflarına bakıyorlar, bu gün kim eksik diye. Çünkü, her gün biri gidiyor bu dondurak dedikleri yerden. Geçenler de Annemin çok sevdiği bir arkadaşı gitti. Bu annemi çok sarstı. Sıranın kendisine geldiğini düşündü. Onu eve çıkararak unutturmaya çalıştık.

Her gittiğimizde dış kapıdan içeriye kadar bir sürü huzur evi sakini ile karşılaşıyoruz. Hepsinin yüzlerinde yaşdıkları hayatın derin çizgileri var. Çoğu gülerek bizlere selam veriyorlar. Onlara gelmemiş olsak bile birine ziyaretçi gelmiş olması onları mutlu ediyor. Hele yanımızda çocuklar varsa çok daha mutlu oluyorlar. Çocuk görmek yaşlı insanları inanılmaz bir şekilde mutlu ediyor. Hatta Annemin yanındaki odada kalan bir öğretmen hanım var, tam 96 yaşında , bizi gördüğü zaman, illa çocukları getirmemizi söylüyor. Onlarla konuşmak, onları okşamak, gözlerinin içine bakmak onlara, inanılmaz bir mutluluk ve enerji veriyor. Sonra bir ara dalıyor ve çok az zamanının kaldığını söylüyor. Bütün huzur evi sakinlerinin yüzlerine çok dikkatlice bakıyorum. Derinlerde ki o büyük korkuyu ÖLÜM KORKUSUNU görüyorum. Bu korku bir yaştan sonra bütün insanların ruhlarına yerleşiyor. Oysa ömürleri boyunca insanlar ölümü özlemezlermi? Öyle ise bu korku niye? Zaten ölüm olduğu zaman biz olmayacağız ki...... Ama biz bilinmeyenden korkarız daima. O bilinmeyen de ÖTEKİ DÜNYA değilmi?

Evet, akşama kadar annemin yanında oturdum. Çay demledik, çay makinesinde, uzun uzun konuştuk, geçmişten. Ve veda vakti geldi. Elini öptüm, sarıldım. Uzaklaşınca el salladım bahçeden. Ben gözden kayboluncaya kadar baktı arkamdan zannedersem. Kendi kendime dua ettim daha uzun yıllar Anneme elsallayım diye. İçimden ağlayarak .

 
Toplam blog
: 59
: 720
Kayıt tarihi
: 02.08.10
 
 

Mimar Sinan Üniversitesi, heykel bl. nü bitirdim. 5 kişisel sergi açtım. Bir çok karma sergilere ..