Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '10

 
Kategori
Deneme
 

Annem ve Reenkarnasyon

Annem ve Reenkarnasyon
 

Reenkarnasyon, Mevlana Celaleddin Rumi


 

Yeniden dünyaya gelme, “reenkarnasyon”.

Her zaman insanların ilgisini çeken bir konu.

Önceki yaşamımızda kadın mıydık? Erkek mi? Nerede yaşıyorduk? Hayata geliş amacımız neydi, neler yaşadık?

Ya sizler, kimdiniz? Merak ettiniz mi hiç?

Yazıma annemin çocukluğunda yaşadığı bir olayı anlatarak başlamak istiyorum.

Annem 40’lı yılların ortalarında dünyaya gelmiş. Savaş dönemi ve yokluklar Türkiye’si. Radyonun ve gazetenin bile evlerde bulunmadığı bir dönem.

Doğru dürüst yayın organının olmadığı bir ülkede, henüz 3-4 yaşlarında bir çocuk olan anneme kalem kâğıt verilince oldukça ilginç şeyler çizmeye başlamış.

Gördüğü bildiği ve algıladığı tüm gerçekliğin aksine, kızılderili resimleri çiziyormuş. Kabile reisi, kabiledeki çadırlar, kızılderili insanlar ve onların günlük yaşantılarını anlatan resimler.….

Doğru dürüst işitsel ve görsel yayın organının olmadığı bir dönemde dünyaya gelen bir çocuk nerden ilham alıp çiziyordu bu resimleri?

Annemi bu resimleri çizmeye iten sebebi daima merak ettim.

Bu sorunun cevabını yeniden bedenlenme ile açıklayabilir miydim?

Konuya olan merakım ve bizzat annemin yaşamış olduğu bu deneyim, dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü regresyon terapistlerinden Dr. Michael Newton’u ve kitaplarını araştırmama neden oldu.

Dr. Newton yüzlerce denek üzerinde yaptığı regresyon sonucu o kadar ilginç bilgilere ulaştı ki, “Ruhların Yolculuğu” ve “Ruhların Kaderi” adlı kitaplarında ölümün ve ölüm ötesinin sır dolu perdesini araladı.

Dr. Newton deneklerinin ölüm sonrası saklı anılarına ulaşmak için çok özel bir hipnoz tekniği kullandı. Süper bilinç durumuna getirilen denekler ölüm sonrasında başlarına gelenleri anlattılar.

Kitaplarda insan ruhunun ölümsüzlüğüne ve ölüm sonrası deneyimlere deneklerin ağzından yer verildi. Bu dünyada yaşarken başlarına gelen her türlü olayın ardındaki nedenler ve hangi amaca hizmet ettiklerini anlattılar.

Deneklerin anlattığı ölüm sonrası ve geçmiş yaşam deneyimlerini okurken, tekâmül için reenkarnasyonun zorunluluğunu düşünmeye başladım.

Yaratılan herşeyin değişime mecbur olduğu ve evrende her şeyin hızla tekâmül ettiği, deneklerin geçmiş yaşam hikâyelerinde o kadar çarpıcı anlatılıyordu ki.

Her geçmiş yaşam yolculuğunda anlatılan hikaye, bir önceki hayatta alınamayan ve yarım kalan derslerle doluydu….

Bu durumda reenkarnasyonu ruhları olgunluk seviyesine ulaştıracak bir araç olarak düşünmeye başladım.

İslam inancına göre ise insan dünyada yaptığı en küçük iyilik ya da kötülüğün karşılığını ahirette bulacaktır. Öldükten sonra dirilme her insan için bir kimlikle ve tabii ki kendi kimliğiyle olacaktır.

Oysa reenkarnasyon inancında ruhlar tekamül etme yolunda beden değiştirerek ilerlemektedir. Dolayısıyla yapılan iyiliğin ya da kötülüğün karşılığını hangi kimliğin, ne zaman, nerede göreceği tartışmalıdır. Ya da ceza görülüp görülmeyeceği... Hem ruhlar reenkarnasyon yoluyla tekamül edeceklerse, cehennem kimler için olacak? Hangi fonksiyon için var? Aynı şekilde nefsin kemale erdikten sonra cesede ihtiyacı kalmayacaksa, dirilme zamanı cesetlerin yaratılışı nasıl gerçekleşecek?

Bütün bu sorular İslam inancı açısından sorulabilecek sorular ve cevapları da Kur'an-ı Kerim'de en net şekliyle yer almakta. Her ne kadar bazı ilahiyatçılarımız "Tevhid inancını zedelemiyorsa reenkarnasyon olabilir" gibi bir ifade ile konuya yaklaşsalar da, ilahiyatçıların tamamında bu konuda görüş birliği vardır ve İslam'da reenkarnasyon yoktur.

Reenkarnasyon var mı, yok mu tartışıla dursun, annem hayatı boyunca doğduğu kabilesinden izler bulmaya çalıştı… Bazen bir Western filminde, bazen bir belgeselde, bazen de bir kitapta…

Kabilesinden ve daha önce bedenlendiği tarihten, 21. yüzyıla dönünce tekâmülünde nasıl bir gelişme oldu, şimdiki hayatı ve diğer hayatı ona tekâmülü için gereken olayları ve dersleri sundu mu bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim.

Ben bu yazımda sizlere Mevlana’nın tekâmül anlayışını anlattığı bir şiiriyle veda etmek istiyorum.

Taş olarak ölmüştüm, bitki oldum.

Bitki olarak öldüm ve hayvan oldum.

Hayvan olarak öldüm, o zaman insan oldum.

Öyleyse ölümden korkmak niye?

Hiçbir sefer kötüye dönüştüğüm,

Ya da alçaldığım görüldü mü?

Bir gün insan olarak ölüp,

Işıktan bir yaratık,

Rüyaların meleği olacağım.

Fakat yolum devam edecek,

Allah’tan başka her şey kaybolacak.

Hiç kimsenin görüp duymadığı bir şey olacağım.

Yıldızların üstünde bir yıldız olup,

Doğum ve ölüm üzerinde parlayacağım.

Mevlana Celaleddin Rumi

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..