Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '13

 
Kategori
Meslekler
 

Antalya’da başarılı bir Kadın… Terzi Müfide Çokgüler

Antalya’da başarılı bir Kadın… Terzi Müfide Çokgüler
 

Terzi-Müfide Çokgüler


Ben konfeksiyon giyinmeyi sevmiyorum. Belki bunun nedeni annemin iyi bir terzi olmasından kaynaklanıyordur. Annem biçki dikiş öğretmeniydi, iyi dikiş dikerdi. Benim babam da dikiş dikirdi. Babam ilkokuldan yüksek eğitimin zamanına kadar yaz tatillerinde bir terzinin yanında çırak olarak çalışmış. Ustasından hep saygı ile söz ederdi. O'na terzilik mesleğini öğrettiğini söylerdi. Babam kendi pantolonlarını hatta zaman bulabilirse ya da senelik izinlerinde kendine takım elbise bile dikerdi. O da annemde çok iyi terziydiler. Ben ve kardeşlerim onların bize diktikleri ile büyüdük. Ben şık kıyafetlerimi, abiyelerimi ya da gece giysilerimi asla hazır almam. Benim terzim Antalya’dadır. Bütün kıyafetlerimi o diker. Gönlüme göredir, aklıma göredir, ruhuma göredir. Yaratıcıdır, moderndir. Beni en çok etkilen olayıda söz verdiği gün teslim etmesi olur.

Müfide Çokgüler, soyadı gibi çok gülen, pozitif enerji saçan biridir. Onunla giyim konusunda çok iyi anlaşırız. Beni ve tarzımı bilir. Bazen acil bir elbiseyi tarif ederim, kumaşını dahi alır diker İstanbul’a kargo ile bana ulaştırır.

Terzilik hani denilir ya iğne ile kuyu kazmak işte öyle bir meslektir. Üstelik kutsal bir meslektir.

İlk terzi İdris Aleyhisselam’mış. Onun içindirki ona Terzilerin Piri denilirmiş.

Dikiş dikmek sanat işidir. Dedim ya zordur, emek ister, zaman ister, çok yorulmayı gerektirir.

Müfide Çokgüler bu konuda bir hayli dertli.

“Ben bu mesleği öğrenmek için, yıllarca bir terzinin yanında çalıştım. Bana bu mesleği öğretmesi için elimden geldiğince ona yardımcı olmaya çalıştım. O zamanlar öyle kolay değildi. Senelerce gidilirdi. Ustalar nazlı olurdu. Asabide olurlardı. Gülmezlerdi, uzun uzadıya bizlerle konuşmazlardı. Büyük bir cidditeytle sadece dikiş dikilirdi… Sabahın erkeninden gecenin geç saatlerine kadar giderdik. Benim gibi beş altı kişi daha olurdu. Biz ustamızın ağzından çıkacak bir kelimenin kıymetini o kadar iyi bilirdik ki, öyle gözünün içine bakardık. İlk başlarda aylarca sadece izlemiştik. Getir götür işleri yapmıştık. Temizlik yaptık. Sonraları yavaş – yavaş iş vermeye başlamıştı. Uzun yıllar gittikten sonra, artık tek başımıza bir kumaşı biçmeyi, prova yapmayı, dikmeyi öğrendikten sonra ve çeşitli modelleri de rahatlıkla uyguladıktan sonra; ‘artık terzisin’ der ve makas verirdi. O zamanlar bizler böyle yetişmiştik…”

“Şimdi nasıl?”

“Şimdi felaket. Birkere öyle ustaya saygı filan öyle şeyleri asla düşünmeyin o yok. İkincisi eğer çırak olarak yanınıza geliyorsa ilk sordukları ne kadar maaş ya da haftalık alacakları. Durun daha bununla da bitmedi. Devlet memuru gibi bu saatte gelirim, bu saatte giderim hesaplaşması da var. Şimdi soruyorum size bu şekilde nasıl öğrenilecek.”

“Bencede çok zor.”

“Zor tabi. Ünlü moda evlerinin sahipleri olma hayalinde yeni gençler. Geçenlerde bir gurup gence ünlü bir moda evinin ünlü sahibini anlattım. Kaç yıl eğitim aldıktan sonra, bütün eğitimine rağmen ustasının yanında çırak edasıyla hizmet ettikten sonra; ancak kendi iş yerini açabilmiş. Bu işin o kadar kolay olmadığını söyledim. Fakat insanlar enteresan. Bizlere ne oldu anlamıyorum. Her şey hazır olsun istiyorlar. Hazır giyim gibi. Ortak kıyafetler gibi. Kendini ve tarzını belli edememek gibi. Yazık.”

Bence de her kadının kendi tarzı olmalı. Muhakkak ki moda önemli ama ben modanın kendine yakışanı uygulamak olduğunu bilirim annem öyle derdi. Elbette modadan esinlenin derdi ama kendinize yakışanı giyinin. Kıyafetler çok önemlidir. Bir atasözü vardır. Benim çok hoşuma gider.

“İnsanlar kıyafetleri ile karşılanırlar,

Fikirleri ile uğurlanırlar.”

Bencede öyle…

 

 

 

Nazan Şara Şatana

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....