Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '09

 
Kategori
Antalya
 

Antalya'nın Yağmurları

Antalya'nın Yağmurları
 

Antalya'da dün akşam aniden bastıran yoğun yağmur hâlâ devam ediyor.
Akşamüzeri uğradığım büyük alışveriş merkezinde, ödeme yaptığım esnada, bitkin ve solgun yüzünde büyüyen şaşkın bakışlarıyla soruyor sırada bekleyen genç:
—Uğultuyu siz de duyuyor musunuz, ne sesi bu?
—Yağmuuuur!
—Aa...Girerken yoktu ne zaman başladı şaştım! Ben de bir an, hastalıktan kulaklarım uğulduyor sandım…
Birbirimize gülümsüyoruz. Garibim, yüzünün ifadesinden hasta olduğu nasıl da belli…

Çıkınca, karşı kaldırımın kenarına park ettiğim arabaya ulaşana kadar, üzerimde ıslanmadık giysi kalmıyor.

Bütün gece, bardaktan boşanırcasına, hayır, kovalardan boşanırcasına yağıyor yağmur.
Bir şimşek, bir gök gürültüsü.
Sık sık irkilerek uyanıyorum.
Oysa temiz bir uykuya nasıl da ihtiyacım var…(!)

Geçirdiğim önemsiz bir trafik kazası nedeniyle, bir haftadır sigorta şirketinin verdiği arabayı kullanıyorum.
Hâlâ alışamadım, elin arabası ya...Üstelik nasıl da benzin tüketiyor meret (!)

Yağmur devam ediyor. Koşturarak arabaya giriyorum. Yarım santim kadar açık kalmış sol camdan içeri dolan yağmur suyunun, sürücü koltuğunu sırılsıklam ettiğini, oturunca anlıyorum.
Islanıyorum ama zamanım olmadığı için, geri dönüp üstümdekileri değiştiremiyorum.

İki yanı ağaçlıklı dar yoldan geçerken, yağmur damlaları, dallarda kalmış son sarı yapraklarla beraber ön cama doğru savruluyor.
Bir yanda dibini göremediğim kocaman su birikintileri, diğer yanda silecekleri yetersiz bırakan çılgın bir yağmur olunca, çok sevdiğim halde, bu görüntülerin keyfine varmam mümkün olmuyor.

'’Yağ’’ dedikse, bu kadar da değil be yağmurum!

Antalya'nın yağmuru hep böyledir işte; zır delidir, sağanaklarca yağar, fırtınalar kopar, ardından öyle bir Güneş açar ki,
inadınadır…
...

Her zaman gelip geçtiğim yolun iki bölüme ayırdığı mezarlığın yanında duraksıyorum.
Bir yandan yalnız, soğuk taşlara bulutların kara gölgesinin çöktüğünü; diğer yandan kurumuş hazan yapraklarının arasından nergislerin boy verdiğini görüyorum.

Zamanıdır, yakında tüm güzelliğiyle açar, misk gibi kokar nergisler...
O çiçekler ki, gençliğimi, güzel anılarımı, hayatı duyumsatırlar…
O çiçekler ki, nihayete ermiş yaşamların üstüne atılmış birkaç kürek toprakta bile her defasında yenidendirler, inadınadırlar…
Ve uzaklarda parçalanmış bulutlar, sisin ardında ara sıra belirginleşen karlı Beydağları…
Müzikçalarda, ruhuma dinginlik veren Zamfir Melodileri…
Önünde durduğum fırından gelen, tokluğumun bile başını döndüren taze ekmek kokusu...
Okulun kapısındaki saçak altında, gelip gelmeyeceğimi merak eden öğrencilerimin beni görünce aydınlanan yüzleri…
Islanmış pantolonumun beni hasta edeceğinden duydukları endişenin yüzlerine yansıyışı…
Sandalyeme serdikleri kuru havlu…
Elime verdikleri koca bir fincan dolusu sıcak çay…
Gülümseyen yüzler, içtenlik, güven, sevgi… ...

E çılgın yağmurmuş, fırtınaymış; olsun o kadar da artık!

 
Toplam blog
: 247
: 1493
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Antalya ve Akdeniz aşığı bir öğretmenim. Bol bol okurum, blog yazarım, şiir yazarım. Yazdıkça ve ..