Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '18

 
Kategori
Öykü
 

Antarktika'dan Sıcak

Antarktika'dan Sıcak
 

Birleşmiş Milletlerin onayı ile Türkiye Güney Kutbunda Antarktika Kıtasında üs kurma imtiyazına kavuşmuştu. Bu televizyonlarda bas bas bağırılıyordu. Ülke büyük bir sevinç içindeydi. En çok sevinen ise Meral’di. Haklıydı tüm ülkeden daha fazla sevinmeye. Kıtaya gidecek ekibin içindeydi. Gemiye binecek ve gidecekti. İlk kazmayı o zaman vuracaklardı.

Son gün yarındı. Gemi tam teçhizatla Mersin limanından kalkacaktı. Limanda ki bir misafirhanede kalıyordu Meral ve ekibi. Akşam olmuş saat yirmi bire gelmişti. Kutlama yapılıyordu. Birkaç kişi içki içiyordu. Çoğunluk ağzına almıyordu bunu. Onlar hayırlı bir işi daha nezih çay ve keklerle geçiştiriyordu.

Meral kendi kendine “Keşke dua ezberim olsaydı. Bu hayırlı iş için bize yardı et Allah’ım.” Diye düşünürken içkisi elinde Naci belirdi.

“Ne o kukumav kuşu. Sanki sarhoş ben değilim sensin.” Dedi.

Meral “Evet sarhoşum. Ülkemin öncü sarhoşuyum. Görevimin ehemmiyet sarhoşuyum. Ülkemize verilen imtiyazın sarhoşuyum.”

Naci “Tamam tamam anladım.” Diyerek Meral’e yaşattığı dumurun farkına vararak oradan uzaklaştı.

Müzik çalıyordu misafirhanenin salonunda. Jasmine Thompson ‘Mad World’u söylüyordu. Meral içinden “Allah’ım ne kadar güzel bir müzik.” Dedi. Ardından “Tövbe tövbe hiç Allah ile müzik karıştırılır mı?” Sonra “Neden olmasın güzellikler manevidir. İşte bir çıkmazın en güzel tanımı. Çıkmaz diyorum. Neden. Çünkü üç beş kişi ile kutupta ne kadar çaresiz olduğumuz ortada. Çaresizliğimiz deneyimsizlikten.” Durdu. Devam etti. “Allah müziği yarattı. Bizde güney kutbunda başarıyı yaratacağız.”

Geceye doğru ekip bütün kutlamalarını durdurdu. Ekip başkanı Veli “Beni dinleyin.” Diye yüksek perdeden konuşmaya başladı. “Her şeyi tadında bırakalım. İçki ve müzik uğurumuza çomak sokabilir. Erken uyuyalım. Bakalım rüyalarımızda neler göreceğiz.” Herkes bu söz üzerine odalarına çekildi.

Meral odasında tek başınaydı. Samimi arkadaşı Gülsüm hemen, yine tek kişilik odada istirahat ediyordu. Meral onunla biraz dertleşmek istiyordu ama uyku gaspı da yapmak istemiyordu. “Ne yapmalı, ne yapmalı?” diye söylendi gece lambası ile aydınlanan odasında. Düşünürken gözlerine bir ağırlık çöktü.

Sessizdi her taraf. Kar lapa lapa yağıyor fakat üşümüyordu. Hiç hareketli ve canlı bir şey yoktu etrafta.  “Olsun.” Diye düşündü. “İçimde huzur var o bana yeter.” Diye söylendi. Antarktika’ya nasıl geldi, onu buraya sürükleyen neydi. Aklında bir dolu kuruntu.

Ter ile uyandı yatağından. Meral rüyasını aklına getirmeye çalıştı yeniden. Ama buzların altında ki donmuş tilki fosilinden başka bir şey hatırlayamadı. Bildiği tek dua olan Felak suresini okudu yeniden uykuya daldı.

Büyük görkemlerle uğurlanan Van Gölü Canavarı adlı gemi Mersin’den ayrılmıştı. Doğanın olmadığı karası buzlarla kaplı kıtaya vardıklarında kaptan seyir defterine yazmaya başladı.

“Bugün karaya çıkmayı bekliyorduk. Ama kara parçası bizi bekliyor olmalı ki sorunsuz şekilde demir attık. İş makineleri gemiden vinçlerle indi. İnşaat ustalarımız başlangıç anını heyecanla bekliyorlar. Bütün malzemeler inecek. Ve inşaat tam bittiğinde geri döneceğiz. Burada kalacak olanlara büyük başarılar diliyorum. Çünkü milletimiz neciptir. Bunu hakkediyorlar.” Diye yazıp noktaladı.

Meral’in neşesine diyecek yoktu. Malzemeler buz kaplı karaya taşınırken ekip olarak civarı keşfe çıkmışlardı. Meral ekipten biraz geride arkadaşı Gülsüm ileydi. Meral’in aklı Mersin’de son gece ki rüyasında gördüğü donmuş tilkideydi.

“Gülsüm sana bir şey anlatacağım. Ama gülmek yok.” Dedi Meral. Arkadaşından “Olur.” Cevabını alınca rüyasını anlattı.  “Sanki tilki benden sıcak bir çay istiyor gibiydi. Söyle bakalım. Ne anlama geliyor bu. Sen rüya çözümlemeyi iyi bilirsin. Freud okumuş birisin.”

Gülsüm “Bu rüya bizi burada olan bütün şeylerin sevdiğini gösterir. Ama tilkinin senden sıcak bir çay istemesinin diğer çözümü ‘Antarktika soğuktur’ betimlemesinin bir şekilde bilinç altına girmiş olması.”

O an Gülsüm’ün ayağı sert bir şeye takıldı. Yere baktıklarında donmuş bir hayvan kuyruğu gördüler. Meral “Az önce konuştuklarımızı kimseye söyleme. Şimdi ekibe sesleneceğim.” Dedi. Sonra yüksek sesle bağırdı. Onlar dönüp baktıklarında Meral eliyle gel işareti yaptı. Az sonra geldiklerinde bütün ekip donmuş, tilkiyi yerinden çıkarmak için çaba sarf ettiler.

Ekipten Naci küçük çapası ile buzları kırıyordu. Az sonra yorulma belirtileri gösterdi. Çünkü buzlar burada daha sertti. Veli “Ver biraz da ben eşeleyeyim.” Dedi. Naci’nin kıramadığı buzları kısa sürede kırdı. Tilkiyi yerinden çıkacak hale getirdiler. Veli son darbelerini nazik şekilde yaptı. Çünkü donmuş vücut kırılabilirdi. Tilkiyi kısa sürede yerinden çıkarıldı.

Veli tilkiyi burnuna götürdü, kokladı. Tilkiden temiz buz kokusundan başka burnuna bir şey gelmiyordu. “Enteresan bu tilki arkeolojik fosil olmalı. Çünkü bu kıtada hayat binlerce yıl önce ortadan kalktı. Bunu incelememiz lazım.” Dedi ekledi. Bu senin görevin Naci. Meral ve sen ekibimizin biyologlarısınız. Haydi şimdi çalışanların yanına dönelim de sıcak çaylarımızı içelim.”

O an Meral ve Gülsüm birbirine bakarak gülümsediler. Çalışma alanına yaklaşırlarken Veli “Siz ikiniz Meral  ve Gülsüm bu soğuk yerde hem de ısırıcı, bir soğuklukta güldüğünüze göre, Türkiye’den buraya gelen ve ilk gülenler olarak tarihe geçeceksiniz.”

Meral araya girdi. “Veli abi, gülmeyi hakkettik. Sizde çok gülersiniz inşallah.” Dedi.

Tuna M. Yaşar

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..