Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '11

 
Kategori
Siyaset
 

Antenleri açık tutun gari…

Antenleri açık tutun gari…
 

Her sandık ortaya konulup sonuçlar alındıktan sonra, başta hedefine erişememiş partiler olmak üzere siyasiler ile yazan, çizen ve konuşan takımın ilk lafı şudur: Rakamları iyi okumak gerek…

Ancak rakamları hemen herkes kendi bildiği gibi yorumlar, okur…

Hoş, ortadaki sonucun ifadesi “Yazı” da olsa, apaçık da ifade etse, yine herkes kendine göre okur. Doğrudur, yanlıştır orasına çok bakılmaz. Çoğunlukla yapılan yorumların da bir belgeye dayanan tarafı da yoktur.

Bu seçimin “Rakamsal” olarak ifade ettiği tek doğru ise, hemen her seçimde ortaya attığımız “Bütün düşünceler TBMM çatısı altına girmedi” ifadesinin, hiçbir kıvırmaya gerek bırakmayacak şekilde geçersiz kıldığını göstermesidir. Sonuçların yüzde olarak ifadesine baktığımızda gördüğümüz sonuç şudur.

AKP; 49,89…

CHP; 25,96…

MHP; 12,99…

Bağımsızlar; 6,58…

Bunların hepsini topladığınız zaman, yüzde 96,42 oranında TBMM çatısı altında temsil oranına ulaşıldığını görürüz. Seçime katılma oranının da % 85,30 gibi olduğunu düşünürsek, demek ki artık “Bütün düşünceler TBMM çatısı altına girmedi” gibi görüş ileri sürmek, doğruları reddetmek gibi bir aptallığı ortaya koymak olur.

Böyle bir aptallığı yapmayacağız ve kimseye de önermem açıkçası, yavan laf olur…

Gelelim lafın gerisine…

Aslına bakarsanız ben, hiçbir zaman “Komplo teorisi” üretmek gibi bir alışkanlığım yoktur. Olaylara bakarken “düşünce” yazarım veya “Belge var mı” ona bakarım…

İlk kez bu seçim sonuçlarına “Üretici” gözüyle bakacağım. Elbette benim “Üreticiliğim” domates veya hıyar üreticiliği olmayacak, doğrudan “Komplo teorisi” üreteceğim, ortaya koyacağım…

Bugün itibariyle “Kesin olmayan seçim sonuçlarına” göre AKP 326 milletvekili çıkardı. CHP 135, MHP 53, bağımsızlar ki onlara artık BDP diyebiliriz, 36 milletvekili çıkardı…

Öyle bir tablo ki bu, sanki bir yerlerden özellikle “Ayar verilmiş” gibi…

AKP’nin en büyük hayallerinden biri, Anayasa’yı baştan başlamak üzere değiştirmek... Bu çok önemli konuyu çözebilmek için yeterli sayısı yok. Diğer partiler ile mutlaka ortaklık kurması, onlarla anlaşabilmesi gerek.

Diğer partilerin ise, kendilerine göre “Kırmızı çizgi” olarak ifade ettikleri düşünceleri var, vazgeçmiyorlar. Onların “Kırmızıçizgileri” ise AKP’nin planlarına uymuyor.

AKP’ye bu konuda yardım edebilecek son parti BDP, onun da isteklerinin büyük bir bölümünü milletin kahır ekseriyeti istemiyor.

Dahası, bu öyle bir tablo ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yeniden yapılandırılmasına yönelik bir zorlama var. Yeniden yapılanmak için gerekli olan sayı en az 330 üzeri, kesin sayı ise AKP ve BDP’nin oyları sonucunda gidilecek referandumda yüzde ellinin üzeri rakam…

Eğer diğer partilerden de 15 oy alırsanız ki zor da değil, referandum bile gerekli değil…

Bu seçimin sonuçlarını değerlendirirken bakmamız gereken o kadar çok şey var ki, yalnız “Rakamlara” bakarak veya benim yaptığım gibi “Komplo teorileri” ile sonuç almamız olası değil…

Peki, doğrusu ne? Bu sonuca göre bakmamız, görmemiz gereken nokta var mı?

Bilebilsem şimdiden, hiç durmam yazarım. Ancak bildiğim tek şey var, millet olarak dört gözümüzü birde açacağız, kulağımızın ve burnumuzun sağlığına olabildiğince dikkat edeceğiz.

Çünkü gelecek günleri, ortaya çıkacak olaylar yanında, ancak hislerimizle algılayabileceğiz.

Ya yanılırsak, algılayamazsak? O zaman “ananı da al git” de yetmeyecek, “Ananın hayrını gör” diyecekler, bilesiniz…

Siz yine de siz olun, tüm antenleri açık tutun… Son çare bu…

14 HAZİRAN 2011

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..