Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '08

 
Kategori
Mimarlık
 

Antoni Gaudi i Cornet yaşamı eserleri 5

Antoni Gaudi i Cornet yaşamı eserleri 5
 

4. SAGRADA FAMILIA
Gezimize geçmeden önce öneririm, bilgisayarınızın sesini biraz açın. Çünkü bu gezimizde The Alan Parsons Project bize eşlik edecek fonda çalan La Sagrada Familia parçası ile.

(Siz bu parçayı muhakkak dinlemek istiyorsanız, Milliyet Bloga'a müzik ekleyemediğim için sizi yine www.hispanatolia.com 'a kadar yoracağım)

Evet bugünkü gezimizin mekanı, 126 yıldır bitmeyen bir inşaat...
Üstelik, Usta'nın ölümünün 100. yılında tamamlanması planlanan binanın, bitimi için hala önümüzde 24 yıl var.

Kimileri, “turistik bir gelir kapısı, neden bitirsinler ki?” dese de, Barselona'nın adını tüm dünyaya yayabilmeyi başarmış bu bina, “üçüncü binyılın muazzam katedrali” adıyla çoktandır anılıyor. Öyle bir ilgi var ki; El Periódico de Catalunya gazetesinin yazdığına göre 2004 yılında 2, 26 milyon kişi bu “şantiyeyi” ziyaret etmiş.

İsterseniz biz; bir ayaklanma ve ardından Katalunya'nın özerliğinin kabulü, iç savaş ve Franco faşizmi ve hatta geçen ay ulaşıma açılan AVE'nin (hızlı tren) güzergahının bile tüm izlerini üzerinde taşıyan bu binadaki gezimize başlamadan önce, bir 19. yüzyılın sonlarına gidelim ve hemen oradan dolaşmaya başlayalım ...

İspanya'nın genelinin aksine Katalunya bölgesi ve özellikle Barselona, 19. yy'da kraliyetin içine düştüğü iktisadi çözülmeye karşın, orta ölçekli dokumacılığın merkezi durumuna gelmişti.

1866'da, kapitalizmin yeniden biçimlendirdiği bu “yeni” dünya düzeninde çözülmeye başlayan “aile” kavramının kutsallığına adanmış bir tapınağın yapımı için, Josep Maria Bocabella i Verdaguer adında bir Barselona'lının, Associació Espiritual de Devots de Sant Josep adlı bir birlik kurulmasına önayak olması ile Sagrada Familia'nın <ı>bitmeyen öyküsü başlar.

Hıristiyanlığa, içten bağlı olan kişilerin bağışları sonucunda biriken paralar ile 1881'de Marina, Provença, Sardenya ve Mallorca caddelerinin arasında kalan çok büyük bir araziyi bu birlik satın alır. Ve mimar Francesc del VILLAR'a ilk projenin yapımı işini verir.

Villar, bu alana 85 metre yüksekliğe ulaşan, 3 nefli bir proje hazırlar. Projenin inşaatına, 1882 yılının aziz Joseph gününde, piskopos Urquinaona'nın ilk temel taşını yerleştirmesi ile başlanır.

Kısa bir süre sonra Bocabella ile mimar Villar arasında ciddi anlaşmazlıklar başlar.

Buna dair; dönemin siyasi gelişmeleri ile ilişkilendirilmiş veya Gaudi üzerine yıkılmış muhtelif söylentiler olmakla birlikte ben, projedeki “tasarım hatalarından kaynaklı” nedenlerle çıkan tartışmalar olduğunu sanıyorum.

Bu tartışmaların çok uzaması üzerine Bocabella, mesleki bilgisine güvendiği bir kişi olan, mimar Joan MARTORELL'den bilirkişilik yapmasını ister. Ve Martorell, projenin Villar'dan hemen alınarak asistanı olan Gaudi'ye verilmesini ve Usta'nın yeni bir proje tasarlanmasının en uygun çözüm olduğunu söyler.

Bu karar üzerine Birlik, 126 yıl sürecek bir döneme de ilk adımını atmış olur.
Bir süre sonra Gaudi; bir bazilika şeması üzerinde geliştirdiği, 5 yüksek ana nef ile bunlarla ilişkili binayı çevreleyen 3 neften oluşmuş bir alan ve onları örten 170 metre yüksekliğe erişmiş bir kubbe ile projesini hazırlar.

Diğer proje detaylarına gezimiz sırasında yeniden değineceğim için girmiyorum.

Ve 1889 yılında, daha sonra Gaudi'nin atölye olarak da kullanacağı ve bina bittiğinde gömüt işlevi görecek olan mahzen tamamlanır. 1890'da binaya ait tüm çizimler bitirilir ve 1892'de “Nativity façade” (<ı>İsa'nın dirilişi cephesi) cephesine başlanır. Bu cephe, ancak Danimarka Kralı Christian X'nın İspanya'yı ziyaret ettiği 1929 yılında tamamlanacaktır.

1909'da projedeki Papaz Okulu tamamlanır. 30 Kasım 1925'de ise 12 çan kulesinden ilki, 100 metre yüksekliğindeki aziz Barnabas Kulesi bitirilir.

Usta, bu sevinci doyasıya yaşasa da, 8 ay sonra, 7 Temmuz 1926'da bir tranvay kazası ile ölür. 2 gün sonra öldüğü öğrenilir ve düzenlenen bir törenle usta, bir süre atölye olarak kullandığı Sagrada Famillia'nın mahzeninde bulunan gömütlüğe gömülür.

Halbuki, Sagrada Familia Kilisesi kurulması fikrini besleyenler, temel atma günü olan koruyucu aziz Joseph gününe de güvenerek, kim bilir neler hayal ediyorlardı. Ama onları bekleyen daha çok sıkıntı yoldaydı. Uzun süren bir mimari proje süreci, ardından parasızlık nedeniyle inşaatın ilerleyememesi ve derken Gaudi'nin ölümü ilk çeyrek yüzyılda yaşananlardı.

Ve daha çok şey yaşanacaktı...
Associació Espiritual de Devots de Sant Josep, ilk önce yeni bir mimar arayarak işe başladı Gaudi'nin ölümünden sonra. Kısa bir süre sonra bu görevi, 1905'den beri Gaudi ile birlikte çalışan, mimar unvanını ise ancak 33 yaşında alan Domènec Sugrañes i Gras'a verdi.

Sugrañes önce, casa Milà'dan bu yana birlikte çalıştığı Usta'sının düşünce sistemi ile kilisenin eksik çizimlerini tamamlar. Bir maket oluşturarak iş planını yapar. Ve Katalunya'ya otonomi verilmesinden bir yıl önce 1933'te, ilk çan kulesinin kütle ile olan bileşimini tamamlar.

1935 sonrası İspanya için sıkıntıların iyice yükseldiği yıllardır. Ve tabi Katalunya bölgesi de bundan nasibini fazlasıyla alacaktır. 17 Temmuz 1936-1 Nisan 1939 arası'nda patlak veren ve 1975 yılına kadar ayakta kalacak Franco diktatörlüğünü iktidara getiren, İspanya İç Savaşı sırasında, atölye yakılır ve tüm çizimler, maketler ve o ana kadar modelleme anlamında ne yapıldıysa yok edilir.

1940'da diktatörlük, mimar Francesc Quintana'ya tahrip edilen gömüt odalarının restorasyonu ile bugün bize ulaşan çizim ve maketlerin yapılması görevini verir.

14 yıl boyunca Kilisede pek iş yapılamaz.

1954'te dini inançlarına güvenilen 4 mimara: Francesc Quintana, Isidre Puig Boada, Lluís Bonet Garí ve Francesc Cardoner'e işi tamamlamaları için proje teslim edilir. Ve “İnanç Cephesi” (passion façade) nin yapımına başlanır. 1958 yılın Aziz Joseph günü, yenide doğuş cephesindeki, J. Busquets tarafından yapılan “İsa'nın soyu” yontusu tamamlanır. Bu gelişme, çalışmalara büyük bir motivasyon verir.

Projede olmayan ve bugün Gaudi çalışmalarının sergilendiği müze binası, 29 Haziran 1961'de tamamlanır.

1976'da tutku cephesindeki çan kulesi tamamlanır. Ve ağır aksak proje inşaatı sürdürülür.

Ancak 2006 yılında yeni bir tehlike daha gündeme gelir.

Bu tehlike, geçen ay işletmeye açılan AVE'nin yer kabuğunda yaratacağı titreşimler nedeniyle kiliseye zarar verme olasılığıdır. Uzun süren bir dizi tartışma başlar ve bir örgüt kurulur. Birçok mimar ve mühendisin de içinde yer aldığı Patronat de la Sagrada Família adlı bu örgütün verdiği yoğun mücadele sonucunda da İspanya Kültür Bakanlığı'nın devreye girmesi ile AVE güzergahında proje tadilatları yapılır.

Bir anektot:
Ölümünden az önce, Usta'ya, işin bu kadar uzaması konusunda bir serzenişte bulunur kilise yaptırma heyetinden birisi. Dinler onu Usta ve yanıt olarak der ki; “benim patronumun bir acelesi yok...

Evet kilisenin kısa “makus tarihi” bu kadar.
Ben bu yazıyı hazırlarken, daha canlı bir sunum nasıl olabilir diye düşünürken çok hoş bir üç boyutlu sunum buldum bunu da aşağıda sayfaya ekledim. Bu sunum çok güzel 360 derecelik çekimler umarım hoşlanırsınız.

(bu görseli de www.hispanatolia.com sitesinde etkileşimli olarak izleyebilirsiniz. Ayrıca çok başarılı olan 360 derece "küre" görselleri kesinlikle kaçırmamalısınız.)

Evet...
Bina, kütlesi ve plan şeması dışında ele alındığında baştan sona tamamen bir “sembolizmidir”.

Burası önemli. Çünkü Gaudi; “doğa ve dinin diliyle her şey konuşulabilir, her şey geçilebilir ve düşünülebilir” demektedir bu simgeciliği ile. Ve Gaudi'nin bu binasıyla mimarlığı kullanarak; şiir ile, doğa ile veya astronomi ile nasıl da önemli ilişkiler kurulabileceği görülür.

Gaudi, aynen Gotik dini mimarinin kuralını kullanır ve bu binanın, “açık bir dini kitap” olduğunu söyler. Ve doğacı plastik sanat ile modern mimarinin gücünü, dini mimarinin özü ile de akdeniz mimarisinin ruhunu birleştirir Sagrada Familia'da.

Adam okumuş yazmış demeyin lütfen.

Bu önemlidir ki; 126 yıldır, yüzlerce (belki de binlerce) kişi bu binanın bitirilmesi için uğraşmaktadır. Dünyanın her yerinde ve her dinde, bir anda köşe başına “inşa edilmiş” ve bizi karşı kaldırıma püskürten bir dini mimari yüzyılında yaşayan bizler için, önemli bir durumdur Sagrada Familia.

Burada geziye ara vermek ve başlattığım tartışmayı ilerletmek gerekir:
Süleymaniye Camii'ni “muhteşem” kılan ne sultanın lakabı ne de binanın metrik bilgileri değildir örneğin. “O”, Sarayburnu ile başlayan Ayasofya ile devam eden “araziye paralel” çizginin “<ı>büyük ve sakin” bir parçasıdır. İşte bina da o'dur, mimarlık da o'dur.

Okuyucu !... Ne olur burada, mimarın görevini yeniden düşünün. Sanılanın aksine mimar, sadece “hacim” üretmez özetle...

Neyse...
Kubbe ise Gaudi'ye göre; “tapınağın coşkusudur”. 170 metre yüksekliğe erişecek olan en yüksek yerdir orası. Gaudi, İsa'nın dirilişi olarak görür bu kubbeyi.

Doğu cephesi olan İsa'nın yeniden doğuşu cephesidir. Cephe güneş yönünde tasarlanmıştır ve kaplumbağalar, salyangozlar, ördekler, horozlar, baykuşlar, serçeler, Akdeniz bitkilerinden esinlenmiş, yaşama sevincini vurgulayan son derece hareketli taş işçiliği ile bezenmiştir.

Bu yüzeyde de 3 kapı vardır ve bunlar İsa'nın yaşamını en önemli üç özelliği olan; “umut”, “hayırseverlik” ve “inanç” olarak tanımlanmıştır.

Bu cephedeki dört çan kulesi İsa'nın yolundan ayrılan ve hıristiyan inancında “hain” olarak adlandırılan aziz Mathew, aziz Judas, aziz Simon ve aziz Barnabas'a adanmıştır.

Binanın Sardenya caddesine bakan inanç cephesi batıya bakar. Bu cephe İsa'nın ölümünün yarattığı kederi daha iyi vurgulamak için, binada çok sık kullanılan bitki ve hayvan süslemelerinden tamamen arındırılmıştır. Cephedeki tek hareket oldukça yalın biçimlendirilmiş ve insan kemiğine benzetilmiş kolonlarla yapılmıştır.

Bu cephede bulunan dört çan kulesi sırasıyla; aziz James, aziz Bartholomew, aziz Tomas ve aziz Phillip'i temsil etmektedir. Cephede bulunan 3 kapı ise hıristiyanlığın faziletlerini temsil eder.

Güney cephesi, “şan cepesidir” (<ı>glory façade). Bu cephe insanın hayatındaki günah-fazilet çelişkisini vurgular. Cephedeki “cehennem” vurgusunda, eski çok tanrılı dönemin mitolojilerinden alıntılar vardır.

Büyük kapı önündeki yedi sütunda “kutsal ruhun yedi hediyesini” simgeler.

Burada anlatılması gereken bir konuda çan kuleleridir. Ki kilisenin silutei gözümüzde o kuleler ile canlanır. Kilisede 12 çan kulesi vardır. Bunlar 12 havaridir. Ve bunlar yer yüzü ile gökyüzünü birleştiren ilahiler okuyan bizim bakışımızı gökyüzüne çeviren haç taşıyan, tespih ve bastonları olan kulelerdir.

Kilisenin içi, Gaudi'nin sözleri ile konuşursak; “<ı>tapınak bir orman gibi olacak” isteği ile tasarlanmıştır. Yükselerek birbirine değen çiçekler, aralarından sızan ışık bu atmosferi yaratır. Birleşen bu çiçekler, havarileri ve tüm dünya kiliselerini temsil eder.

Ve şüphesiz havarilerden Paul ve Peter'in bağladığı kemerlerden, Meryem anaya, aziz John'a kadar sayısız betimleme ile kaplanmıştır her alan.

Bu uzun yazıyı birkaç güncel bilgi vererek tamamlayayım:
Sagrada Familia, Ekim/Mart ayları arasında saat 9:00/18:00, Nisan/Eylül aylarında ise 9:00/20:00 saatleri arasında açık. Ancak kilise; 25-26 Aralık ve 1-6 ocak tarihlerinde kapalı.

Giriş 8 Avro, öğrencilere 5 Avro, 20 kişiden fazla grup olduğunuzda kişi başı 5 Avro'ya giriyorsunuz. İnanç cephesindeki 65, yeniden doğuş cephesindeki 55 metre yükseklikteki asansörleri kullanmak için 2 Avro daha ödüyorsunuz.

Katalanca, İspanyolca, İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca bilgi veren “sesli rehber” kullanacaksanız bunun için 3, 5 Avro ödüyorsunuz. Ancak bunları kapanışa 1 saat kalaya kadar kiralayabiliyorsunuz.

Tüm kampusun “turistik” gezisi yaklaşık 1 saat sürüyor. Binada, açılmış ve çok şık tasarlanmış standlardan fotoğraftan DVD'ye kadar her türlü tanıtım ürününü satın alabiliyorsunuz.

Ben sadece fakülte yaşamımda tanıştığım ve beni çok etkileyen iki “ustadan” biri olan Antoni Gaudi'yi (diğer, ise bir İsrailli mimar olan Moshe Safdie'dir. Peki mimar sen en yaptın diye sorarsanız hemen yanıt vereyim: 35 yaşımda, Gaudi'ye rastlayan fırsat bana da uğramış ve milyonlarca yılın aşındırdığı bir coğrafyada -Kapadokya'da- iş yapama olanağım olmuştu. Anıtlar Kurulundan Belediyeye, mal sahibinden meslektaşlarıma kadar övgü alan bir işi yaptım da... Ama Gaudi'ye çarpan tranvay benim hayatımdan da geçti... ) size tanıttım bu yazılarımla.

Çoğunda eğlendiğimiz kimilerinde üzüldüğümüz taşlarla cisimleşmiş bir ömürü inceledik eserlerinde.

Bu dizinin İspanyolca sürümü de önümüzdeki günlerde başlayacak. Orada da bizim mimarlarımızı tanıtacağız İspanyollara.

Eee, kimileri bina yapar, kimileri bina okur.

Dostluk ve saygılarımla,
 
Toplam blog
: 49
: 8893
Kayıt tarihi
: 22.11.07
 
 

1964 İstanbul doğumlu, Ankara'da yaşayan İTÜ mezunu bir mimarım. 1991-1998 yılları arasında Mimarl..