AP Sosyalist Grup 'seçilmiş' Başkanı Swoboda, üyesi Kılıçdaroğlu'nu red edebilir mi?

Başbakan Erdoğan’ı  halkına karşı terör uygulayan Esed’e benzetmesine karşı çıkan Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grubun Ocak 2012’de ‘seçilmiş’ Başkanı Hannes  Swoboda ile‘planlanan görüşme’ için gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP heyeti görevliler tarafından geri çevrildi.

Bu konu ile ilgili olan olmayan ‘ağzı olan konuşuyor.’

Nisan 2012 tarihli AP Türkiye Üzerine İlerleme Raporu’nu yazan dönem editörü Hannes  Swoboda,  Türkiye’nin AB üyeliği konusunda; ‘Şu an itibariyle Türkiye’nin üyeliğini doğru bulmuyorum’ demiştir.

Diğer yanda ise, ekonomik göstergeleri Türkiye’nin oldukça gerisinde, sosyal yapısı zayıf Hırvatistan’ı AB üyesi yapan Swoboda, Türkiye’nin Sosyal Demokrat Partisi’ne ‘70’li yılların ‘taşra partisi’ muamelesi yapmaya yeltenebiliyor.

Ayrıca Swoboda, ‘Türkiye’yi aşırı milliyetçi buluyorum’ derken; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da ‘milliyetçiliği’ ayaklarının altında çiğnemesi sadece yalın bir rastlantı mıdır?

AKP Grubu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oldukça başarılı seyir eden Başkan Obama ziyaretiyle Kılıçdaroğlu’nun Swoboda teşebbüsünü karşılaştırmakta; başta Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Hükümet Basın Sözcüsü Hüseyin Çelik olmak üzere neredeyse ‘bir taraflarına kına yakmak üzereler…’

Devletlerin egemen eşitliği, uluslararası barış ve güvenliğin korunması ve uluslar arasında dostane ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla imzalanan‘Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin Madde: 3’de ‘Bu sözleşmedeki hiçbir hüküm konsolosluk görevlerinin bir diplomatik misyon tarafından yürütülmesini önleyecek şekilde yorumlanamaz’ der.

AP Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda, Twitter’dan paylaştığı mesajında ‘CHP liderinin, benim davetlim olarak, T.C. Başbakanı Erdoğan’ı Esed’le kıyaslamasını kabul edemem. Bu kabul edilemez’ ifadesi ile üyesi olan CHP Genel Başkanı ve parti üst yönetimini ‘planlanan görüşme’ye’ kabul etmemek ‘uluslararası’ niteliklerdeki sözleşmeleri ‘yok saymak’ yüksek derecede  ‘nezaketsizlik’ örneğidir

Bir de kendimize bakalım, ‘iğneyi kendimize batıralım, çuvaldızı başkasına…’

AP Sosyalist Grubu’nda Türkiye Dosyası’nı takip eden gözlemci; yaklaşık 25 – 30 yıllık süreçte CHP liderleri Brüksel’e, Strasbourg’a gelirler giderler. Değişen bir şey yoktur.

CHP, TBMM’nin ‘değişmeyen’ ‘ana muhalefet’ partisidir.

İleri demokrasilerde muhalefet partisine ‘olumsuz’ tavır içine girmenin hiçbir gerekçesi bulunmamaktadır.  

Bugün ‘uluslararası kamuoyu’ her türlü siyasi olay hakkında ‘aydınlanmak’ ve ‘bilgilenmek’ isteğinde ve gereksinimindedir.

Diplomasi’de ‘açıklık’ AP’nun ‘olmazsa olmazıdır.’

AP denince ilk akla gelen hareket noktası, ‘ulusal çıkarlar,’ ‘barışın korunması,’ diğer devletlerle, özellikle komşularla ‘iyi ilişki’ ve ‘işbirliğinin’ geliştirilmesidir.

AP sadece siyasi nitelikli olmayıp, ‘ekonomik,’ ‘kültürel’ ve ‘askeri’  konuları da içine almaktadır.

AP temsili demokratik bir sistemde üye ülkelerin seçtiği temsilcilerden oluşan, üye ülkelere ait olan ‘egemenliği,’ kullanma ‘yetkisine’ sahiptir.

AP organının ‘demokratik’ bir yapıda olabilmesinin bir başka koşulu, ‘Parlamento’nun kendi ‘iç örgütlenmesine,’ ‘iç işleyişine,’ ‘çalışmalarına, ’’muhalefet partilerinin’ de ‘haklarını’ gözeterek yetkilerini kullanabilmesi, görevlerini yerine getirebilmesidir.

Üye ülkelerinin ‘parlamenter sisteminde’ olduğu gibi; seçilen temsilciler ‘seçimle’ gelirler, ‘seçimle’ giderler.

CHP de diğer üye ülkelerin ‘muhalefet partilerinin’ hükümetinin tutumunu bilmek ve denetlemek, ülkesinin ve dünyanın hangi yöne gittiğini anlamak hakkını kendisinde görmektedir.

Fakat AP Sosyalist Grup ‘seçilmiş’ Başkanı Hannes  Swoboda T.C. Devleti’nin ‘iç işlerine’ müdahale etmiş, ‘iktidar – muhalefet’ arasındaki sorunlarda ‘iktidar’ lehine ‘taraf’ olma cüretini göstermiştir.

Anti – demokratik kafa yapısı taşıyan ‘seçilmiş’ Başkan Swoboda AKP Grup Başkanvekili rolüne soyunmuş, CHP Genel Başkanı ile ‘iç politika’ üzerine polemiğe girmiştir.

Başkan Swoboda, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı Beşşar Esed ile kıyaslamasını ‘kabul edilemez’ gerekçesi, Kılıidaroğlu’nu ‘planlanan görüşmeden’ ‘kapı dışı’ edilmesi ile ‘disiplin suçu’ işlemesine neden oluşturmuştur.

Eğer Kılıçdaroğlu’nun sorunu ‘üslup hatası’ ise; ‘barışçıl yöntemlerle’ görüşmeler sürecinde çözümlenebilirdi.

Değil mi?

19.05.2013, Türkiye