Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '06

     
    Kategori
    Basın Yayın / Medya
     

    Aptal kutusu

    Bu blog' da bazıları tarafından "Aptal Kutusu" olarak değerlendirilen "Televizyon" un hayatımızdaki yerini biraz kurcalamak istiyorum. Kurcalamak dedimse yani gerçekten kurcalamak, yani üstünden hafif taramak değil.

    Bu televizyon işi benimi bayağı bayağı yormaya başladı. Nesi derseniz :

    1) Hayatımızda kapladığı alan : Eşyalar, koltuklar, sandalyeler, insanlar, komşular (hala size komşularda gelip gidenler var mı?) ve tabi ki ev ahalisi. Yani kötü bir benzetme ama "Kabe" gibi, herkes oraya bakıyor. Çoluk çocuk ana / baba / kardeşimizi doğru dürüst tanımıyoruz, dertlerini bilmiyoruz ama televizyon seyredecek çok zamanımiz var maşallah.

    2) Seyrettiklerimiz : Sürekli başkalarının hayatını seyrediyoruz. Diyeceksiniz ki (ya da diyorlar ki) e hayatin kendisi bu, baska ne ki ?. Kusura bakmayın, hayatın kendisi 3-5 tane dünün porno film yıldızı bugünün "starı", herhangi bir zamanın kendine sorsanız futbolcuları veya kerameti kendinden menkul evelallah her işi yapan on parmağında on marifet televizyon değil. Hatta bu taraftan bakıldığında nehrin tam da öbür tarafı bu insanların yaptıkları.

    3) Uçan zaman : İstatistiksel olarak ispatlamaya gerek yok (bilgisi olan arkadaşlar lütfen gerçekleri hepimize duyursunlar), herhalde dünyada en fazla televizyon seyreden millet biziz. Eskiden TRT' ye söylenirdik tek taraflı yayın yapıyor diye, ama şunu fark etmek lazım ki TRT en azından çok yönlüydü. Yani bir ürün yelpazesi vardı; bireye bilgi kazandıracak programlara da vardı. Tam da burada havaya bir soru? Şimdiki programlar bize birey olarak ne kazandırıyor? Ne? Gerçekten yani, bilen var mı ? Yoksa ben söyleyim, fikir kazandırıyor. Yani bir sürü konuda fikir sahibi oluyoruz. İyi de bir de şöyle bir konu var; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak tehlikeli değil mi? Altımızı kazıyınca hep koca bir boşluk çıkması bundan olabilir mi acaba?

    Ha aklıma gelen bir soru daha var? E millet seyretsin, sana nooluyo ki? Bana şöyle dokunuyor : Milletin zamanı benim, sizin, hepimizin servetidir. O servet boşa harcandı mi geri gelmez, sizi de uzun vadede yaya bırakır. Acaba "Eller aya biz yaya, yine kaldık sonraya" buradan mı çıktı? Yani memleketin yarısı yerinde sayınca, öbür yarısı da ona ayak mı uyduruyor acaba?

    Bir düsünelim arkadaşlar, hep beraber. Bakalım buralardan ne fikirler çıkacak.

    Zamanınızı boşa harcamayın lütfen.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 931
    Kayıt tarihi
    : 24.07.06
     
     

    Basın Yayın ve Medya Organlarının dedikodu yaratan değil bilmek isteyip ulaşamadığımız gerçekleri ta..