Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ara Güler ve 3. Ege Art Sanat Günleri

Ara Güler ve 3. Ege Art Sanat Günleri
 

www.3ayak.org


Geçtiğimiz cumartesi günü Konak’taki işimi alelacele halledip, yağan yağmurun ardından oluşan su birikintilerinin üzerinden atlayıp, arabaların su sıçratmalarına aldırmadan, hızla AKM’ye koştum.

Bu yıl 3. sü yapılan Ege-Art sanat günlerine Ara Güler’in konuk olarak katılacağını öğrendiğimde gerçekten de sevindim. Her cümlesinin sonunda, “anadın mı? , falan filan” olan şahane sohbetli, zeki, kendinden emin, hayat bilgesi ve hayatı dolu dolu yaşamış, kendisini sanatçı olarak kabul etmeyen Ara Güler’in doyumsuz sohbetine tanık olacaktım. Danışmaya Ara Güler’in söyleşisinin başlayıp başlamadığını sorduğumda ve bana gelmediğini söylediklerinde hakikaten üzüldüm.

“Bir daha dünyaya gelseydim tramvay olmak isterdim!” diyen esprili şahane adamın sohbetini barkovizyondan izledim. Kendisine “zetina dikiş makinası verseler, onunla fotoğraf çekerim diyen” büyük üstad.

Gençlere tavsiyesi ise “fotoğraf çekmek bir mikrop gibidir, bir daha kurtulamazsınız, tavsiyem hiç bulaşmayın.” diyor.

Ona ne zaman televizyonda rastlasam, hemen televizyonun karşısına mıhlanır, onun o doyulmaz sohbetini, herkesin kolay kolay yaşayamayacağı anılarını dinlerim. Özellikle de Picasso ile olanını: Picasso’nun resimlerini çekmek için zorlukla randevu alır. Ve Picasso atölyesinde çalışırken fotoğraflarını ardarda çekmeye başlar. Bir yandan da korkar herhangi bir aksilik olacağından dolayı. Fakat korktuğu başına gelmez, tam aksi Picasso duralar ve “hep sen benim fotoğraflarını çektin, şimdi de ben senin eskizini çizeyim” der. Aksilik bu ya, resim yapılan ortamda bir kâğıt bulunamaz. Ara Güler, heyecanını belli etmeyerek Picasso ile kâğıt aramaya katılır. Ne kadar aransa da, kâğıt bulunamayınca Picasso ortada duran büyük boy sanat kitabının birini alıp, öndeki beyaz sayfasına çizer, eskizi. Altına da imzasını atıp, hediye eder. Fakat talih mi aksilik mi, siz karar verin artık, kitap 500 ya da 1000 adet basılmış çok değerli bir sanat kitabıdır. Ve Ara Güler’de sayfayı kesip çerçeveletmek yerine, bu şekilde saklamaya karar verir.

Bu anıyı televizyonda kendisinden dinlediğimde müthiş lezzetli ve bir o kadar yaşatan bir şekilde anlatıyordu ki, benim anlatımım oldukça yavan kalıyor, maalesef…

Peki siz Aprhrodisias antik kentini de Ara Güler’in rastgele keşfetmiş olduğunu biliyor mudunuz? Ben doğrusu bilmiyordum. 1956 senesinde Ara Güler İzmir’den Denizli’ye giderken yolunu kaybedip, Denizli’nin bir köyünde mola verir. Köyde kendisine kalacak yer ayarlandıktan sonra, akşam köy kahvesine gittiklerinde, kahvede antik kalıntılar görür. Bu kalıntılara şaşıran Ara Güler, köylülere bu kalıntıları nerden bulduklarını sorduğunda “aldığımız yerde daha çok var” cevabını alır. Aynı gecenin sabahında Ara Güler heyecanla kalıntıların bulunduğu yere gider ve Aphrodite’nin şehri olan “Aphrodisias’ı” keşfeder, fotoğraflarını çekerek dünyaya ve ülkemize antik kenti tanıtır.

Ben onun eski İstanbul fotoğraflarının hepsini severim; ama bu resimlerden birine sahip olabilirsin diye bir seçenek sunulsa, “karlar altında Beyoğlu ve tramvay” resmine sahip olmayı çok isterdim. O fotoğrafa sahip olduktan sonra da “Galata Merdivenlerine”, sonra da… Fotoğraflarında baş aktör, sokaklar, işçiler, sıradan insanlar, çocuklar, yani hayattır.

“Yaşam size verilmiş boş bir filmdir. Her karesini mükemmel biçimde doldurmaya çalışın.” der, bakmayı ve görmeyi bilen güzel insan.

Vikipedia’dan edindiğim biyografisine göre; 16 Ağustos 1928 de Ermeni asıllı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Çocukken sinemadan çok etkilenip, Muhsin Ertuğrul’un yanında tiyatro ve oyunculuk eğitimi almaya başlamış. 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde gazeteciliğe başlamış. Daha sonra İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesine devam etmiş. Ancak fotoğrafçı ve gazeteci olmaya karar vermiş. Fotoğraflarında Leica makinası kullanmış. Fotoğrafın sanat dalı olmadığını düşünmektedir. Bütün dünyayı gezerek foto röportajlar yapmıştır ve bunları Magnum ajansı ile dünyaya duyurmuştur. İsmet İnönü, Winston Churcill, İndira Gandi, John Berger, Bertrand Russel, Bill Brandt, Alfred Hitckcock, Ansel Adams, İmmogen Cunnigham, Salvador Dali, Maria Callas, Fikret Mualla, Picasso gibi birçok ünlü kişi ile ropörtajlar yapmış ve fotoğraflarını çekmiştir.

Yıllarca üstünde çalıştığı Mimar Sinan yapıtları, fotoğrafları 1992’de Fransa’da, ABD ve İngiltere’de Sinan, Architect of Souleiman the Magnificent adlı kitabı yayınlanmıştır. Aynı yıl Living in Turkey adlı kitabı İngiltere, ABD ve Singapur’da Turkısh Style başlığıyla, Fransa’da Demevres Ottomanes de Turquie adıyla yayınlanmış 1994’de Eski İstanbul Anıları, 1995 de Bir Devir Böyle Geçti, Yitirilmiş Renkler ve Yüzlerinde Yeryüzü, fotoğraf kitapları yayınlanmıştır.

“Fotoğraf niye sanat değildir. Çünkü hakikatın parçasını yakalayan bir şeydir. Hakikat olduğu için fotoğraf mevcuttur.” demiştir.

Ara Güler’in Ege-Art’da sanat günlerinde sohbetini dinleyemesem de barkovizyondan da izlemek güzeldi.

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..