Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

güne_bakan(Nazenin yavrusu)

http://blog.milliyet.com.tr/gunebakanlar

26 Ekim '06

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Arabam uçar gider

Arabam uçar gider
 

Efendiimmm, işte canım arabam hikayelerimden bir tane daha... Benim en büyük düşlerimden bir tanesi arabam olduğunda, birgün annemin memleketi Hopa'ya arabam ile Karadeniz sahil boyu geze geze gitmekti. Çok şükür, çok büyük mutlulukla gerçekleştirdiğim düşlerimdendir. Ne yazıkki o seyahatim sırasında yol boyunca karşılaştığım TIR şöförleri ile dayımın oğlu aynı duygularımı paylaşamadılar ama ben çok mutlu oldum doğrusu

İstanbul'dan Hopa'ya git 1300 km, gel 1300 km, azbuz bir bilek işi değil hele benim gibi ufacık elleri olan bayanlar için oldukça ağır ve ciddi bir düştür. Aklı selim insanlar genelde evlerinde oturur, yada yakın çevre gezilerine çıkarlar, öyle tek başlarına karadeniz sahilleri gibi yılan misali kıvrım kıvrım. Uçurumlarla dolu yollarda ne arasınlar değil mi?

Neyse efendim lafı dolandırmayayım, arabayı aldığımın senesi düştüm yollara. Tabi siz bilmiyorsunuz ki ben nasıl acemiyim, arabama yanlışlıkla binen insanlar indiklerinde toprağı öpüyorlar. Şaka değil. Yemin ederim öptü bir arkadaş, Mecidiyeköy'den Barboros Bulvarı'na kadar zor dayandı garip. İndi ve öptü asfaltı, hala düşünüyorum da gülüyorum, şu erkekler öyle bilindiği üzere çok korkusuz değiller yahu.. Bunlarıda anlatıcam birdahaki hikayemde.. Şimdi hopa yollarındayız ya, yanımada Bafra'dan dayımın oğlunu aldım, nolur nolmaz dünyanın hali binbir türlü diye. Zırdeliden az akıllıyım yani yine de..

Efendim, gidenler bilir, Karadeniz sahil yolu eskiden sadece gidiş ve geliş şeritliydi. Ve TIR'lar öyle uzun konvoylara neden olur ki insanı canından bezdirirlerdi. Ama yapacak birşey yoktu, zira yol hem keskin virajlar hemde uçurumlarla doludur. Çaresiz o konvoylara takılıp, tırların arkasından ağır ağır sende yol almaya çalışacaksın. Tabi bu normal insan davranışlarıdır. Benim yüreğim öyle uzun beklemelere dayanmıyor ki, canım tez, her şey biran önce olmalı, ne yaşayacaksak bir an önce yaşayıp bitirmeliyiz. Her neyse ben konvoydan bir atıyorum kendimi yola, karşı şeridi göremiyorum zira yol fena halde virajlı. Sadece en öndeki tır şöförü görüyor yolu, karşıdan geleni, garip şöför bir an arkaya bakıyor, delinin teki atmış kendini ortaya, karşıdan hızla araç geliyor haberi yok, adamcağız napsın, hemen elini penceresinden uzatıyor "kaaaç, kaaç" diyor bana, ben hızla sağa kaçıyorum. Fakat tır şöförü kolay olunmuyor tabi, yılların şöförü, halden anlıyor adam, tehlike geçince tekrar bana işaret vermeyide ihmal etmiyor sağolsun "Geç, geç" diyor eliyle pencereden..

Bu hal hem gelişte hem gidişte o kadar sık tekrarlandı ki dayım oğlu dayanamadı "Abla sen fazla yaşamazsın bence" dedi.

Yine de ömrümün en güzel seyahati ve deneyimi oldu. Bir yer düşünün dağ köyü, her yer orman, köyün önü deniz. Evlerin sağından solundan dere akıyor. Şanslı ve akıllı insanlar evlerinin bahçelerine havuz yapıp dereden canlı balık yetiştiriyorlar, canları balık istediğinde taptaze alıp pişiriyorlar. Duyabileceğiniz yegane ses, kuş sesi, su sesi ve çocuk gülüşleri. Ben cenneti orda buldum, her türlü zorluğa değdi, düşüm gerçekleşti.

Efendim. Allah herkese tüm güzel düşlerini gerçekleştirmeyi nasip etsin.

Sevgiyle...

 
Toplam blog
: 54
: 1026
Kayıt tarihi
: 05.10.06
 
 

Ata toprağı Karadeniz'den, terbiye ve eğitimi Trakya'dan, günebakan ve İstanbul sevdalısı eski bir m..