Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '09

 
Kategori
Yurtdışından Bildiriyorum
 

Arafat’ta Müslümanlar zikir yarışı yapıyorlar

Arafat’ta Müslümanlar zikir yarışı yapıyorlar
 

ferhat yıldırım


Hac ibadetini yerine getirmek için Müslümanların akın ettikleri Arafat, Peygamber efendimizin, “Hac Arafat’tır ve Arafat’ın her tarafı vakfe tabidir” Hadis-i şerifiyle önemini tüm Müslümanlara hissettiriyor.

Arafat’ın sınırı olarak kabul edilen alanda bulunan Osmanlı İmparatorluğu tarafından yapılan sınır yapıtı bizleri geçmişe götürürken, bizim kulağımıza hali ile durumunu bir taraftan bizlere fısıldıyor, diğer yandan ise İslam dünyasının bir neferi olarak sakın ha yazmayın diyerek tembih etmeyi de ihmal etmediği hissediliyor.

Arafat’ın, kabirden kıyamet sabahına kalkışı ve fevc fevc mahşer meydanında toplanışı hatırlattığını tüm Müslümanlar biliyor ve manevi atmosferi hep beraberce idrak ediyorlar.

Arafat gezimizde Mustafa Tekin hoca ile İkbal Turizm Sakarya Şube Müdürü İsmail Küçükçakır bizlere rehberlik yaparak, kutsal topraklarda yaşanan güzelliklere anlatarak, bizleri hem bilgilendirdiler, hem de maneviyatı hissetmemize vesile oldular.

Arafat, gördüğümüz haliyle hafızalarımıza kazınıyor ise de Arafat’ı gerçek manasıyla hocalarımızın anlatımıyla hatırlamanın gerekli olduğu gözlemleniyor.

MEKKE’DE Kİ HOCALARIMIZIN ANLATIMIYLA İŞTE ARAFAT;

Arafat’ta, bütün kullar, Allah’ın huzurunda aciz, muhtaç ve ümit var bir şekilde af beklerler. Gönüller ve gözler, tövbe yaşlarıyla ıslanır, Hakk’a, nice samimi ilticalar yükselir. Hayat defterlerinde tertemiz sayfalar açılır ve Cenabı-ı Hakk’a, ömrün bundan sonraki kısmında itaat üzere yaşanacağına dair sözler verilir.

Böylece Arafat, mahşerî bir tablo arz eder. Kıyametteki hâlin bir kısmı orada da yaşanır. Hakikaten orası âdeta kabirden kalkıp herkesin kendi günahlarının nedametiyle nefsinin derdine düştüğü mahşer yerine gelişi ve çaresizlik içerisinde çırpınarak Rabbe gönülden yalvarış hâlini hatırlatır. Altta ve üstte birer havlu ile baş açık, yalın ayak, bütün dünyevî rütbelerden soyunma hâlidir…

Diğer taraftan Arafat, bizleri kadim hatıralara da götürür. Malumdur ki! Yasak meyveye yaklaşma zellesi neticesinde murad-ı ilâhî olarak Âdem -aleyhisselâm- ve Havva validemiz cennetten çıkarılıp dünyada birbirlerinden uzak ayrı ayrı yerlere indirilmiş, böylece birbirlerine hasret bırakılmışlardı.

Âdem -aleyhisselâm-, Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Allah katındaki şeref ve itibarını düşünerek, nihayet Cenab-ı Hak’tan, O’nun yüzü suyu hürmetine affını talep etti. Ardından talebi kabul edildi ve Allah Teâlâ, kendisine Mekke istikametinde yol göstermek üzere bir meleği memur etti. Bu dua bereketiyle Cidde’de yaşamakta bulunan Havva anamız da, diğer bir melek rehberliğinde Âdem -aleyhisselam-’a doğru yola çıkarıldı ve bunlar, bir arife günü ikindi vakti Arafat vadisinde buluşup ağlaştılar ve tekrar istiğfar ettiler.

İhsan ve keremi sonsuz olan Cenab-ı Hak, onların dualarını kabul etmenin yanında, bir de onların neslinden olup kıyamete kadar her sene aynı gün ve saatte oraya gelerek af dileyecek olanların tamamını bağışlama vaad ve lütfünde da bulundu. İşte hacıların arife günü Arafat’a çıkıp istiğfar etmelerinin hikmeti budur.

Bu buluşmadan sonra Âdem aleyhisselam’la Havva validemiz, Allah’ın emriyle bugünkü Mekke şehrinin olduğu yeri vatan edindiler. Bundan dolayı Mekke şehrinin bir adı da, yerleşim bölgelerinin anası manasına gelen “Ümmü’l-Kura”dır.

Zira Mekke; vatan, renk, zenginlik-fakirlik, kılık-kıyafet gibi fani ve izafi mefhumların ortadan kalkıp bütün inananların İslâm kardeşliği altında tek bir millet olduğu gerçeğinin tecellîgâhıdır. Orada âmir-memur, zengin-fakir, cahil-âlim hep bir arada, aynı elbiseler içinde, aynı meydanda ve aynı saftadır. Orası fani sınıf farklılıklarından sıyrılıp kefen iklimine girerek Rabb’e iltica edebilme ve kıyametin o dehşetli manzarasının hissiyatıyla ürperme yeridir.

O mübarek belde, emniyet, huzur ve muhabbet kucağı, gönülleri feyz ü bereket ve rahmetle dolduran peygamberler bucağıdır. Günümüz İslâm âleminin bütün sancılarına rağmen o mübarek mekânlarda hac ve umrelerde oluşturulan birlik, kardeşlik ve muhabbet zirveleri, dünya milletlerinin hâlâ sadece hayallerini süslemektedir. Bu milletler, kurdukları milletlerarası teşekküllerle daima böyle bir seviyeye ulaşabilmenin hasretiyle yaşamakta ve bu hususta kâmil bir muvaffakıyet elde edememektedirler. Zira onların doyum noktasını da aşan maddî refahlarına mukabil manevi çöküntüleri sebebiyle kâh içlerinde kâh dışlarında sayısız ayrılık, kin, düşmanlık, zulüm, haksızlık, adaletsizlik ve imtiyaz rüzgârları eksik olmamaktadır.

 
Toplam blog
: 75
: 800
Kayıt tarihi
: 29.06.08
 
 

Has Bilgi Birikim Yayıncılık A.S bünyesinde kurulan HBB TV`nin 1993 yılında kuruluş aşamasında göre..