Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '14

 
Kategori
Futbol
 

Aragones, Cervantes’in yeni Don Kişot’u, yaşamını yitirdi...

Aragones, Cervantes’in yeni Don Kişot’u, yaşamını yitirdi...
 

İspanya, 2008 yılında onun yönetiminde Avrupa Şampiyonu olmuştu.

Sonrasında gol kralı Güiza’yı da yanına almış, İstanbul’un yolunu tutmuştu.

O, artık, 5 Temmuz 2008‘de Fenerbahçe’nin teknik direktörüydü.

Farklı bir duruşu vardı:

Fenerbahçe kulübesinde, Rodin’in “Düşünen Adam”ı gibi görünse de aslında bir Don Kişot, 70’lik dede.... Ona Cervantes’in ikinci Don Kişot’u demek daha doğru olur/du.

Fenerbahçe’ye büyük umutlarla geldi, olmadı, yorgunluğuna yorgunluk ekleyerek İstanbul’dan ayrıldı.

(Fenerbahçe'yle 2 yıllık sözleşme imzalamıştı; ancak yıl dayanabildi. Fenerbahçe o yıl, Lig'i  4. bitirdi. Şampiyonlar Ligi'nde ise grup sonuncusu oldu.)

O saygın insan, Aragones, dün vardı, bugün 75. yaşında bu dünyadan göçtü.

29 Haziran 2009‘da, Fenerbahçe’den ayrılışı üzerine yazdığımız “Güle güle, Cervanstes’in yeni Don Kişot’u Aragones” başlıklı yazımızı anımsayarak, Aragones’in anısını önünde saygıyla eğiliriz.


Romancı, kahramanlarını okurun karşısına nasıl çıkarırsa, teknik direktör de, futbolcularını seyircinin karşısına öyle çıkarır. İkisinde de “en iyisi”ni sunma çabası vardır.

Roman okuru ile futbol seyircisi arasında da bir benzerlik vardır. İkisi de “katkıda bulunma”yı çok sever. Roman okuru, romancının gözden kaçırdığını sandıklarını kendine göre saptar, gönlünce yorumlar. Kimse tutamaz onu; çünkü romancının elinden çıkan yapıt, okurun malıdır artık.

Futbol seyircisi de öyle...

Bir kısım seyirci, her an, oyuna müdahale etme hakkını kendinde görür; çünkü kendine böyle görev biçmiştir. Zaman zaman, teknik direktöre, futbolcuya tepki gösterir. Hızını alamayınca yönetime yönelir. Seyirci, övgüde de, tepkide de aşırıdır; bir türlü ölçüyü tutturamaz. Çoğu kez “kantarın topuzu”nu kaçırır.

Hele, futbol üzerine yazanlar, bir başka alem!..

Onlar, daha ileri gider; yöneticinin, teknik direktörün elinde olması gereken “ip”i ellerinde tutmak isterler. “Akıl hocalığı”na soyunurlar. Kendilerini romancı, teknik direktörü, yönetimi, futbolcuları kendi romanının kahramanları sanırlar. Bir de, “O gitsin, bu gelsin!” muhabbeti yaparak kafa bulurlar. Hayal güçleri, romancının, roman okurunun hayal gücünden daha geniştir.

*****

Bunları yazarken kulübede “dünyadan bezmiş” haliyle Rodin’in “Düşünen Adam”ını hatırlatan Aragones’i düşündüm.

Gelişi, maç taktikleri, futbolcu tercihleri hep tartışma konusu yapıldı. Romancının, bazen roman kahramanının tutsağı olması gibi bir duruma düştü.

Fenerbahçe’ye gönülden bağlı futbolseverleri “Bu da nereden çıktı?” dedirtecek denli öfkelendirdi. “Gitti gidiyor!” dedikoduları, senaryoları devreye girdi.

Her maç sonrası, “valizler hazır” havası spor kamuoyuna pompalandı.

Aziz Yıldırım, Aragones’in gideceği sinyalini çoktan vermişti.

Öyle, sıradan bir teknik direktör gibi kapı önüne konacak biri değildi Aragones.

Yaşlı başlı, saygın bir insandı.

Ama futbolcularla arasında kan uyuşmazlığı vardı.

Uygun bir zamanda gidecekti.

Sonunda resmen gitti.

Güle güle, Cervantes’in yeni Don Kişot’u Aragones!
 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..