Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '08

 
Kategori
Futbol
 

Aragones ve Vural onbirleri

Aragones ve Vural onbirleri
 

milliyet.com.tr den alınmıştır


Türk futbolunun son 10 yılında belirli sürelerde başrole soyunmuş ne kadar oyuncu, hoca, hakem ve yönetici varsa bu maçta. Ocean’s eleven filmi gibi bir maç. Aziz Yıldırım, Bülent Yıldırım, Yılmaz Vural, Serhat Akın, Serdar Coolbilge, Kemal Aslan, Alex de Souza, Semih Şentürk, Dani Guiza, Aragones ve Roberto Carlos. Eğer bu kişiler futbolda sahip oldukları ün kadar sinema dalında ün sahibi olsalardı böyle bir kadroyu bir araya getirmek gişe rekorları kırardı.

O kadar çok hikayesi var ki maçın. Serdar Kulbilge ile Aziz Yıldırım ve Volkan Demirel, Kemal Aslan ile Alex ve Semih, Yılmaz Vural ile Fenerbahçe. Gerçekten çok hikaye var. Her bir ikili ya da üçlü için sayfalarca yazı yazılabilir.

İşin ilginç yanı her hikayeden bir kesit yaşadık bu maçta. Kuşkusuz başrol oyuncumuz Yılmaz Vural ‘dı. O’nun için her zaman önemli olmuştur Fenerbahçe maçları. Zaten herhangi bir takımın transfer teklifini kabul etmesinde o takımın fikstüründe Fenerbahçe maçının zamanları her zaman etkili olmuştur. Eğer yakınlarda bir Fenerbahçe maçı varsa transfer teklifi yapan takımın, tereddütsüz kabul eder ve ne yapar ne eder o maçın kahramanı oluverir. Kimi zaman taklalar atar, kimi zaman hakeme verdiği tepkileri abartır, kimi zaman futbolcularını döver ve öyle ya da böyle gecenin adamı oluverir.

Kocaelispor Engin Hoca ile yollarını ayırdığında kuşkusuz bir çok kişinin aklına Yılmaz Hoca gelmiştir. Neden mi? Birincisi Fenerbahçede işler çok karışık ve futbol takımında bariz bir kriz vardı, ikincisi sakatı çoktu, üçüncüsü ise tartışılan bir hocası vardı. Hele hele o hocanın bir de son Avrupa Şampiyonu takımın hocası olduğunu düşünürseniz Yılmaz Hoca için hiç mi hiç kaçırılmayacak bir fırsat. Eminim Kocaelispor Yöneticileri Yılmaz Hocayı ikna etmek için fazla mesai yapmamışlardır.

Kaldı ki Yılmaz Vural daha önce çalıştırdığı takımlarla çok daha güçlü ve daha oturmuş Fenerbahçe futbol takımlarını yenme popülaritesini yaşamış bir hoca. Bu akşam yakaladığı Fenerbahçe beklide son on yılda karşısına çıkan en dağınık ve en sorunlu Fenerbahçe idi. Belki de bu, Yılmaz Hocayı en çok şaşırtan ve yanlış yapmaya iten şey oldu.

Teknik Direktörlükten arta kalan zamanlarında yaptığı yorumculuk döneminde ısrarla anlattığı bir şey vardı. Eğer Fenerbahçe’ye karşı oyunu kendi kale önünde kabul edersen gole davetiye çıkarırsın. Peki O ne yaptı. Devreyi 1-0 önde kapamasına rağmen ikinci yarıya defansının önüne bir kesici adam aldı, hem de bir forvet oyuncusu yerine.

Kim bilir belki de daha önce yaşadığı popülaritelerin etkisine erken girdi bu sefer. Daha 45 dakika varken maç bitti zannetti. İşin en acısı da maç 45 dakikada da bitmedi. Artı beş dakika kırkbeş saniyede bütün rüyaları kabusa döndü Yılmaz Hoca’nın. O ilk yarının sonunda maç sonu basın toplantısında söyleyeceklerini kafasında tasarlarken, maçın son atağında yediği golden sonra nasıl davranacağını da bilemedi.Ama bu haliyle de renklendirdi futbolumuzu.

Ligimizin en önemli nöbetçi yorumcu teknik direktörlerinden biridir o. Ve O yaşadığı her Fenerbahçe maçının yıldızı olmuştur. Adım kadar eminim daha uzun yıllar da olacaktır. Ama kalbindeki en büyük aşkı olan Fenerbahçe Teknik Direktörlüğüne bir türlü gelemeden. Yani O Fenerbahçe maçlarını hep rakip takım yedek kulübesinde yaşayacak.

Maçın gerçekten o kadar çok ve uzun hikayeleri var ki, bir tanesine daldığınızda diğerlerine geçmeniz çok zaman alıyor. İşte Serhat Akın. Kadıköy Boğası. Hayatında ilk kez Fenerbahçeye rakip oluyor Turkcell Süper Liginde.

Serdar Kulbilge çok değil bir sene öncesinde taraftarın kalbinde taht kurmuş, ama o tahtın parasal değerinden faydalanmak isteyerek Aziz Başkanın kılıcını yemişti boynuna. Fark ettiniz mi Aziz Yıldırım’ın gücünü Serdar’ın ayaklarını titretiyordu. Degajları taca gidiyor avut atışları ise orta sahayı geçmiyordu. Ama üçüncü golden sonra ana avrat gitmesi ne kadar gergin olduğunu ve nasıl bir ruh halinde olduğunu gözler önüne seriyordu.

Kemal Aslan ise önce Alex de Souza ile bir savaş içindeydi. Belki de çok sevdiği Fenerbahçe formasını onun yüzünden giyemediğini düşünüyordu. Bir yarı boyunca bunu düşünerek oynadı. İkinci yarıda ise Semih ile boğuştu. Kimbilir belki de zamanında aynı kaderi paylaştıklarını düşündüğü Semih’in bu kadar parlaması O’nun ruhsal yapısını bozmuştu. Yoksa O da Semih gibi sabırlı ve çalışkan olsaydı aynı mertebeye gelebilir miydi acaba.

Hikayesi bol bir maç tam da kendine yakışır bir finalle bitti. Daniel Guiza asisti yaptı Semih golü attı Serdar Kulbilge ana avrat indirdi, Yılmaz Vural emekleye emekleye Bülent Yıldırım’a hezeyan etti. Neden? Serdar’ın çaldığı 45 saniyeyi oynattı diye.

Fenerbahçe mi? Aziz Yıldırım için çok ama çok zor bir sene. Gerginlik futbolla ilgili herkese öyle biri sirayet etmiş ki, en önemlisi futbol takımı etkilenmiş bu gerginlikten. Uğur Boral ile Roberto Carlos resmen maç içerisinde savaşıyorlar. Hem de uyum içinde olmaları gerekirken. Bu sadece bir gösterge. Çünkü Carlos Fenerbahçe ‘deki en büyük otoritenin arkasında olduğunu düşünürken canını dişine takan Uğur Boral ne zaman ipimi çekerler gerginliğini yaşıyor.

Diğer yandan Londra ‘da her şeyin tek yetkilisi tek otoritesi Arsen Wenger maçın ikinci yarısında 19 yaşında bir Walcott ile maç çevirme özgürlüğünü ve sevgisini yaşıyor oyuncularıyla. Hiçbir strateji gütmeden kurallarını birlikte çalışanların ve hep bir arada olanların belirlediği bir takım içinde onlarca sakatı ve giden oyuncusu da olmasına rağmen. Bilmem anlatabildim mi?

 
Toplam blog
: 85
: 1006
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1971 yılında Ankara'da doğdum. İzmir'de yaşıyorum. En büyük tutkum FutBol. Ve tabi ki Fut-Bol da bil..